19 Şubat 2011 Cumartesi

Derbi Öncesi

Kaybedilen Dinamo maçı sonrası Fenerbahçe ile yapacağımız maçın en önemli noktası takımın, taraftarın moralsiz olması. Bu durumun maç sonrası sürdürülmesi, özellikle teknik direktörümüz Schuster'in ağzından dökülen laflar cidden kaldırılacak cinsten değil. Fakat ortada gerçek var ki en azından dönüm noktası olarak gösterilecek bir hafta daha nostaljik arşivlere kaldırılmak üzere... Çünkü, Schuster'in artık bu camiada barınma ihtimali çok düşük. En azından sezon sonuna kadar ite kaka gidileceği aşikar. Kaldı ki bölünmüşlüğü örtmek amacıyla bir organizasyon yapılacağı ortada. Gönül ister ki sabredilsin...

Üç ihtimal klişe sözünü her derbi öncesi duymak rahatsız edici. Aslında Beşiktaş-Fener maçlarında kullanılması tarafımdan garipseniyor. Sebebi ezeli rekabet dönemlerinde (bu dönemin geçmişte kaldığı net ortada) rahmetli usta yazarımız Vedat Okyar'ın, Sergen ile olan diyaloglarında saklı. Vedat Okyar o zamanlar Erdem Ulus'lu BJK TV'de ki bir programda Sergen ile maç öncesi telefonda görüştüğünü söyler. "Akşam n'olur evlat?" sorusuna Sergen'in cevabı "Fenerbahçe abi yeeeaa. Ne olacak ki" der. İşte bu diyalogdur ki "üç ihtimalli" klişesinden nefret sebebimdir Fenerbahçe maçı öncesi. Durumu bu boyuta getirenlerin kendimiz olduğunu bilmek üzücü. Kaldı ki önümüzde yine bir imtihan varken, başarıya endekslenmek kadar Beşiktaş'a yakışmayan olayların gelişmesi geçmişten ders çıkarmamak bu olsa gerek dedirtiyor.

2. yarı fikstürümüzün lehimize olması aslında avantajdı. Artık bu avantajın son demlerini yaşıyoruz aşikar. Her şeyden öte olaysız cezasız bir maç olması tarafımdan tek temenni. İş sahada kendi becerilerini gösterecek oyuncularımıza kalıyor. MHK, TFF türevlerine ise şimdiden kılıf hazırlamak bize yakışmaz. Lakin olası hakem hataları Beşiktaş'ın aleyhine olursa hali hazırda gergin camianın sığınacak bir limanı olur gibi geliyor. Gönül ister ki iki takım adına da adil bir maç yönetilsin.

Teknik taktik konular Schuster'in Erhan - Ernst değişikliklerinde saklanırken, Beşiktaş'ımızın en azından derbiden galip gelmesi yahut gelmemesi pek sıkıntılı süreç getirmemesi gerekli. Üst paragrafa nazaran günah keçisi aramak yerine, daha önceki yazımda da dediğim gibi sabır baş tacı olmalı taraftar açısından. Fakat bizler her işi iyi bildiğimiz için isimlere odaklanıp koltuklara göz dikmekten iyiyi iyiden kötüyü kötüden ayırt etmiyoruz. Nostaljik sohbetlerde duyduğumuz üzüntüler sevinçler kederler bile bize ders çıkartmak adına bir nebze olsun yaramıyorsa, artık bizler futbolun endüstriyel parçalarından bir tanesi olarak görev sürdürüyoruz demektir. 

Maçlar kazanılır kaybedilir. Baki olan Beşiktaş ise, bedene indirgenemez bir ruh ise, bu taraftar özüne dönmediği sürece kaybedilen maçtan çok kazanılamayan ruh'un uçup gitmesidir insana zor gelen...

Hiç yorum yok: