26 Kasım 2009 Perşembe

İyi Bayramlar




Bayramımız Mübarek Olsun !

Söyle ManU


 Orjinaline buradan.

Dengesiz Maçların Anormal Futbol Takımı


Trabzon maçından evvel alınacak mağlubiyet yada bir puanın bizi şampiyonluk yarışından uzaklaştıracağına , Fenerbahçe maçından alınıcak mağlubiyet yönetim ve takım olarak komple kaos'a sürükleyeceğine , Manchester maçında alınacak farklı bir mağlubiyet ise bazı kalemlerin ekmeklerine yağ süreceğinin cümle alem farkındaydık.

İşte bu anormal takım trabzon deplasmanında pozisyonu yokken maçı 0-1 yapıp son dakikalarda bulduğu ikinci golle maçı 0-2 kazanıp galibiyet serisini devam ettiriyor. Aynı anormal takım fenerbahçe'nin favori kere favori olarak çıktığı maçta hem iyi oyun oynayarak hemde bol pozisyon yaparak maçı 5-0 yapacağı yerde rakibe saygıdan ötürü 3-0 gibi net bir skorla maçı kazanıyor. Bu anormal takım birkaç günlüğüne ligi askıya alıp Avrupa defterine bakıyor ne yapabiliriz diye , rakiplerden cska moskova kendi evinde wolfsburg'u ağırlıyor biz ise deplasmanda manchester united deplasmanına çıkıyorduk. Manchester'ın yedek ağırlıklı kadroyla çıkacağından herkesin haberi vardı biz yine sayın denizli'nin sistem olarak çift forvet çıkacağını düşünürken yine kendisini tek forvetten şaşmaz olarak gördük. Sanki trabzon maçındaki sahneleri görür oldu gözler manchester maçında , cska'nın wolfsburg'u yenmesinden sonra işler daha çok ciddiye binmişti maçı kazanma adına , ama maçı izlerken sanki atak yapmıyor hep manchester'ın kötü bir anını kollar gibiydik o kutsal dakika'da golü attık. Bundan sonrası çanakkale geçilmez gibi birşeydi takım için daha sonra fink'le bir pozisyon yakaladık belkide o şansıda değerlendirseydik maçın 2-0 olması herkesin temennisi olacaktı.

Görmüş olduğumuz üzere bu anormal takım 3 maçtan 9 puan yapmış olup hem ligdeki iddaasını hemde uefa ligine gitme şansını devam ettirmektedir. Mustafa hocadan tek istek takımın çift forvet oynatılması yada forvet alınması. Bu arada birşey sorucam 10.5 numara transfer etmiştik tam 8 milyon avro'ya sahi ona ne oldu unutuldu gitti sanki ?

Boşuna demiyoruz;

Normal Olsak Beşiktaş'lı Olmazdık.

Diyanet İşleri: Şeytan Taşlama Vakitleri


 
 
 
Böyle bir açıklama tabii ki gelmedi, ama maç sonrası Başbakan'ın aradığını öğrendik. Diyanet İşlerinden ben böyle birşey beklerdim açıkçası :)
Rakamlada yazsan, yazıylada yazsan 1903, Bin Dokuz Yüz Üç...
Üç Derken tam olarak ? :)

3 Kere 3 Eşittir 9


Bir önceki yazıda dediğim gibi, Üzülmez dedim... Bu adam topla buluştuğunda bir başka oluyor Beşiktaş bir kaç maçtır. Muhteşem 3'lüden 9 puan çıkartmış bulunuyoruz. Bizlerde şoktayız. Sabah bir arkadaşımla dün gecenin istişaresini yaparken, söylediği sözler hala aklımda... "Neler yapıyoruz biz?" Gerçekten neler yaptığımıza inanamayacak kadar kötü lanse edilmişiz ki, harbi Beşiktaş'lıların bile aklını kurcalamışlar. Lige kötü başlamanın ve sevgili medyanın getirileri işte ortada... İnanamaz olmuşuz.

Old Trafford'da Kartal'un uçuşuydu dün ki masal. Leş kargalarının merakla beklediği 3 maçı kayıpsız geçti Beşiktaşımız. Söyleyecek tek sözleri kaldı, Machester yedek çıktı ! Peki, Arsenal yedek çıktığı Saraçoğlu Düğün Salonunda 5 tane imza atmadı mı sizlere? Gelini öpebilirsin demedi mi Nikah memurunuz? Bırakın geçin bu işleri... Dün gece gölge düşürmeye çalışan sevgili mensuplar, O takımın adı Manchester İdman Yurdu değil, Manchester United'dı... Gözlerinizi açında bakın ! 3 kere 3 , 9 etti gördünüz mü?...

Golden sonra rehavete girmemeyi öğrenen Beşiktaşımızı ayrıca kutluyorum. Kontra futbolumuzla düğümü çözdük. 2. yarı biraz geriye yaslansakta, İtalyan Aygırı, Şeytanı geri tepti. İbrahim Toraman'ın ve Tello'nun zamansız sakatlanmaları ile mecburi kalınan değişiklikler olmasaydı 2. bir gol neden olmayaydı... Ahh tabii ya, bir de Fink kaçırdı... Güzel oldu güzel.. Beşiktaşım her ne kadar %37 ile oynasada Rüyalar Tiyatrosu'nda kendi rolünü en güzel oynayan oyuncuydu...


Binlerce kartal yürekli arkadaşlarımızı da es geçmek olmaz. Dün resmen inlettiler Old Trafford'u... Sık sık kameraların göstermeside ayrı bir neşe kattı bünyeye... Orada olmak vardı ulan! demiyeniniz yoktur herhalde?...

Ben şahsım adına 1 puan gözü ile baktığım bir maçtı... Fakat 3 puanıda içten içe ya olursa diye güdüyordum kendimce... Artık CSKA maçının bir anlamı var bizler için. Nefesimi uzatmalar dahil, son 10 dakika resmen tuttum. Sanırım tüpsüz dalabilirim artık... Bu Beşiktaş, insana hayata tutunmayı öğretir...

25 Kasım 2009 Çarşamba

Yine Bildiğimiz O Sağ Ayak ?



Olmaz olmaz demeyin, olur mu olur... İbrahim Üzülmez diyorum, başkada bişey demiyorum.

24 Kasım 2009 Salı

Anlayana, Anlamayana...

Çok seversin hayatta... O kadardır ki tarif edemezsin, düğümlenir sözcükler boğazında. Haykıramazsın... Susmak bazen çok şeyi anlatmaktır derler, inanmazsın... Kişi ne kadar bilirse bilsin, söyledikleri karşındakinin anlayabildiği kadardır oysa... Anlayabildiği kadar sevmek istersin, olmaz... Çünkü engelleri aşan bir yürektir sendeki... Bir kartal'ın güneşe gözlerini kırpmadan bakmasıdır. Sen bakarsın, O, bön bön sanar. Oysa yaşıyordur gözlerin onu. Gözlerin seviyordur onu... Gözlerin arıyordur varlığını/yokluğunu...

Hayatta ifade biçimleri vardır çeşitli... Kimisi konuşurda konuşur, kimisi susar, kimi de kafasına sıkar(!) Seninki bunların hiçbirisi değildir oysaki... Sen haykırırsın, bağırırsın, ses tellerini sanki bakkaldan almışçasına harcarsın... Ama O oralı olmaz... Duymaz seni... Çünkü anlamaz... Belkide işine gelmez... Ama sen seversin... Seversin... Seversin...

Saçlarını limonlarcasına, kelimeleri tek tek yerleştirirsin cümle'ne... Özene bezene, O anlamaz... Cümlesi anlar, O anlamaz... Herşey istifa eder hayatından, bir tek o kalır yürekte... "Bulup bulup yitirmekmiş, Düşsel bir oyuncağı" der şair. Hak verirsin... O bilmez... Cümlesi verir, O vermez...

Anlamaz... Anlasada anlamaz... Çözemezsin bu girdabı... Tıkanırsın, seni bile açamazlar...

Birden
Kurşun yemiş gibi susar
Gözbebeklerime karşı
Susar da
Açılıp yol verir şehir
Sade radyolarda bir gamlı hava
"Elaziz uzun carşı"

Firarda gözüm yok
Namussuzum yok
Yok pişmanlık bir halim
Yaslanıp
Bir cigara yakmak isterim
Dumanı cevahir değer

Mağlup mu desem mahçup mu
Ama ikisi de değil
Ben garip sen güzel
Dünya umutlu
Öyle bir tuhafım bu akşamüstü
Sevgilim
Canavar götürür gibi
Iki yanım
Iki süngü...

Ahmed Arif
Ankara Cezaevi - 1951

Tehlikeli Oyun ! Dikkat !

Toplamda 42 arkadaşımızın farklı cezalar almasını takiben bu hafta bazı medya kuruluşlarında TFF'nin Spor Yasası ile ilgili çalışmalar yaptığı anlatıldı.

Bugün bir internet sitesinde planlanan yasanın bir taslağını görme şansım oldu.
Şike vb suçlar ile ilgili mücadele, ceza kalemleri benim uzmanlık alanım değil, yeterli mi yetersiz mi bilemem ama bir konu var ki hepimizin bir şekilde canını yakacak. (Eğer öncesinde farkındalık oluşmaz ise).

Bu yasayı oluşturanlar holiganizm ile mücadele eden 7 Avrupa ülkesinin kanunlarını incelediklerini ve onlardan esinlendiklerini iletmişler. Ben İngiltere, İsviçre ve Hollanda kanunlarını inceledim. Holiganizme karışmışların yurtdışı maçlarından 5 gün önce pasaportlarını karakola teslim etmeleri, maç saatlerinde karakolda bulunma gibi kanunlar bazılarında var. Ama hiç bir ülke "küfür eden taraftar"ı holigan statüsüne almamış. Bizim yasa taslağında küfür eden taraftar 2 yıl maçlara giremeyecek, maç saatlerini karakolda geçirecek, takımının yurtdışı maçı var ise, yurtdışına çıkamayacak.
Kimse "e küfür etmesinler" o zaman falan, filan demesin.
Sahada futbolcu küfür ediyor.
Kamerada Spor Müdürü küfür ediyor.
Hakem eskisi küfür ediyor.
Yorumcu canlı yayında küfür ediyor.
Yönetici küfür ediyor.
Taraftar etmesin.
Futbolcu edince cezası 2, bilemedin 3 hafta.
Taraftar edince 2 sene.
Spor Müdürü edince cezası bile yok.
Kaldı ki, bu cezadan payınızı almak için küfür etme zorunluluğunuz olmadığını örneğin Alen'in aldığı cezadan görebilirsiniz. Birileri bir şekilde maç sonrası 2 yıl maça girememe hakkınınızı elinden alabillir, takımınızın maçı oynanırken "bir yere gitme mecburiyeti" gibi nahoş bir vaziyet yaratabilir, siz küfür bile etmemişken.
Tüm bu yasaklar içinde en kolay çarpıtılacak madde bence bu.

Ve yine, kaldı ki, küfür insani bir zaaftır. Şiddet gibi değildir. Rakip taraftarlara saldırmayı, sahaya yabancı madde atmayı belirli bir ceza kapsamına alabilirsiniz ama küfür böyle değildir. Televizyon programlarında bile gördüğünüz gibi, tamamen alakasız bir noktada ağzınızdan kaçabilir. (Bakınız Turgay Şeren).

Taraftar olarak, küfürün "holiganizm" yasası kapsamına alınmasına karşı çıkıyorum. Dünyanın hiç bir ülkesinde bu suç değildir. İlla ki bunu suç olarak almak istiyorsanız, cezamın "küfür eden futbolcu"dan fazla olmasını kabul etmiyorum. Eğer benim küfür ettiğim de kamera görüntüleri ile sabitse, illa ki bana bundan ceza kesmek istiyorsanız, ben de 2, bilemediniz 3 hafta maksimum ceza almak istiyorum.

Futbol Federasyonu'nu, aziz önderleri Aziz Yıldırım'ın büyük hayali "küfürü bitirmek" yerine futbola daha müspet katkılarda bulunmak için çaba göstermeye davet ediyorum.
-Türkiye'de neden tüm büyük takım maçları gece oynanıyor? (diğer tüm liglerde gündüz oynanır maçların geneli)(bu saçmalığınız yüzünden maça gelebilecek ailelerin ayağını maçlardan keserek bir şekilde şiddete katkıda bulunduğunuzun farkında mısınız?)
-Türkiye Süper Ligi'ndeki takımların stadlarının, sahalarının kalitesi inceleme yaptığınız hangi 7 Avrupa ülkesine denk?
-Türkiye Süper Ligi'ndeki hakemlerin uluslararası kabul görürlüğü inceleme yaptığınız hangi 7 Avrupa ülkesine denk?
-Türkiye Süper Ligi'ndeki oyuncu ve TD maaşları-vergilendirmesi inceleme yaptığınız hangi 7 Avrupa ülkesinden düzgün?
-Medya-hakem yorumcusu-tv yayını kontrolünüz inceleme yaptığınız hangi 7 Avrupa ülkesinden düzgün?
-Türkiye Süper Ligi yayın değeri (uluslararası) inceleme yaptığınız hangi 7 Avrupa ülkesinden yüksek?

Okan Arcan.

Not: Okan Arcan Abim'e teşekkürlerimi sunarım. Çok güzel aydınlatıyor bu konularda bizleri.

6 Haftada Neler Değişir

Bundan sadece 6 hafta evvel hemen hemen herkes yerin dibine vuruyordu takımı , kimi sezon bitti dendi kimide alınıcak seri mağlubiyetler sonrası mustafa denizli'nin görevine son verilmesi kanısındaydı. Takım sisteminde bazı çatlaklar vardı bunu herkes görebiliyor kendi futbol ve sistem bilgisine göre yorumlarda bulunabiliyordu. Daha evvelki kendi blog'umda yazdığım yazıda bu takımın 4-3-3 değilde klasik 4-4-2 veya 4-3-1-2 şeklinde oynayabilir diye yorumlar atmıştım. 4-3-3 sistemini özellikle Fenerbahçe Süper Kupa maçında görmüştük. Solda tello sağda yusuf ortada ise Bobo , tabi bu oyuncular zamanla yer değiştirdi. Bobo sola dönük , Nobre ortada pivot santrafor diye tabir ettiğimiz pozisyonda , nihat ise onların sağ tarafında ve maçın durumuna göre ise holosko'nun oyuna girdiğini sıklıkla gördük.

Daha sonra mustafa hoca ne olduysa bu inadından vazgeçti. Yine bizim dediğimizin aksine tek forvet ileride fakat bu sefer ortasahası kalabalık olan bir Beşiktaş yaratmaya başladı. Aslına bakacak olursak ve Türkiye ligi bazında konuşacak olursak en diri ortasaha oyuncularına sahibiz yorumunu rahatlıkla yapabiliriz. Fabian Ernst , Michael Fink , Ekrem Dağ , Uğur İnceman , Serdar Özkan , Necip Uysal , Yusuf Şimşek , Tabata , Delgado ve daha sayamadığımız isimler bunlardan farklı kombinasyonlarda farklı ortasahalar yapmak mümkün. Eldeki malzeme nasılsa ona göre bir uyum yaratmak şart hem sistemin işlemesini hemde takım içi uyumu yaratmak istiyorsak ortasaha'da mutlaka düzen şart , kurulu düzen işlerken bazı aksaklıklar olacaktır elbet cezalısı yada sakat'ı diğer oyuncularda her zaman hazır olacak şekilde motive edilmesi gerekir.

Çift forvet sisteminden hala yanayım çünkü takımın kadrosu buna gayet müsait fenerbahçe maçında tek değilde çift forvetle sahaya çıksaydık daha fazla pozisyonlara girer ve rakibi daha fazla zor duruma sokma olasılığımız bir hayli yüksekti. Pas organizasyonlarımıza biraz daha özen gösterir ve çalışırsak bununda üstesinden geleceğimiz kanısındayım çünkü top bizde ne kadar çok kalırsa maçlara hükmetmemiz bir o kadar yüksek olur umarım bu seriyi sezon sonuna kadar sürdürürüz.

Mutlu Yıllar...


30 yaşına girmiş Nihat Kahveci... Kendisine Nice Seneler, Nice Siyah-Beyaz Şampiyonluklar diliyoruz...

Şampiyonlar Ligi: Man. United - Beşiktaş JK



Geldik bir Şampiyonlar Ligi maçına daha... İşimizin kolay olmayacağı ortada ama bu takımın ne yapacağını kestiremezde olduk yani... Trabzon, Fener, ManU üçlemesinden puanlar çıkaramayacağımızıda geçen haftalarda herkes konuşuyordu bizlerde öyle... Gel gelelim süper 3'lüden Beşiktaş 6 puan çıkarttı an itibariyle... Hemde 2 maçta 5 gol atarak. Hemde gol kısırlığı çektiği zamanlarda...

Beşiktaşımızda sakatlıkları bulunan Rıdvan, Holosko ve Hakan'ın yanı sıra çocuğu hastalanan Mert Nobre kafilede yer almadı. ManU'da Jonny Evans ile forvet Dimitar Berbatov'un ayaklarındaki sakatlıktan dolayı oynamayacaklarını İngiliz basını duyurdu. Yedek ağırlıklı bir kadro ile maça çıkacaklarıda söylentiler arasında. Dolaylı olarak bizi ilgilendirsede Sen Beşiktaş'sın yedek medek dinlemeyeceksin, oyununu oynayacaksın layıkı ile... Bunun bilincinde olduğunu düşünüyorum futbolcularımızın. Bir nevi prestij, bir nevi uefa, bir umut maçıdır çünkü yarın ki maç.

Güzel bir hava yakaladık hem tribün olarak hemde takım olarak. Tabii tribünsel sorunlarımızın üzerini örtmüş değiliz ama, Beşiktaş yenince gelde sevinme... Direnirsek biraz, saldırgan İngiliz futboluna karşı olası 1 puan almak kolaylaşır. Fakat kontra futbolumuzu güzel neticelersek gol atıp puanlar almamızda zor değil. Sağlam defansımızın yapı taşlarından Sivok'un görev alamayacağı maçta İ.Kaş'ın oynaması muhtemel. İbrahim Kaş'ında görevini layıkı ile yapacağını umut ediyorum. Olası adam kaçırma atraksiyonlarına bolca giriyor keza daha dikkatli olursa kendisi adınada büyük bir iş başarmış olacak...

Beklediğim muhtemel kadro: Rüştü, İ.Kaş, İ.Toraman, Ferrari, İ.Üzülmez, Fink, Ernst, Tabata, Ekrem (Nihat), Tello, Bobo.

Tarih: 25.11.2009
Saat: 21:45
Hakem: Stephane Lannoy, Eric Dansault, Laurent Ugo, Antony Gautier
Stad: Old Trafford

Saldır Beşiktaşım!



Öğretmenler Günü


Tüm Öğretmenlerimizin Öğretmenler Gününü Kutlarız...

22 Kasım 2009 Pazar

Yorumsuz

Kartal Fener'i Fink'ti...


Fena hemde.. Çok fena... Fazla uzatıpta kasmanın anlamıda yok aslında. Herşey güzeldi dün gece... Bir kaç maçtır tribünündeki kötü performansımızı sürekli tartışıyorduk. Böyle kaos ortamında da ne olacağı muammaydı. İlk yarıda Serdar Özkan'ın atamadığı pozisyonu saymazsak pek etkili değildik. E kız tarafıda öyleydi... 2. yarıda erken gelen gol ile güzel bir tribün havası yakaladık. Takımda ateşlendi bizlerde... Çevremde çok insan vardı, bırakın stadda çıplak kalmayı adamlar Taksim'e bile çıplak yürüdüler :)

Deli İbrahim yıllardır çizdği grafiğin çizgisini bu maçta değiştirdi... Gerçi 100.yılda sağ ayağı ile attığı bir gol var, arada sırada İbrahim böyle şeyler yapıyor, güzelde oluyor... Batuhan'ın oyuna dahil olabileceğini düşünmüştüm arkadaşlarda benimle hemfikirdiler fakat Denizli tercihini Nobre'den yana kullandı, ofsaytta olsa vurduğu top direkten döndü, haricinde pekte etkili değildi... Neticesinde Beşiktaşım Fink'e Fink'e yendi... Bu yarış bensiz olmaz dedi...