23 Nisan 2010 Cuma

Bayram


Ulusal Egemenlik Ve Çocuk Bayramımız Kutlu Olsun.

Foto: Forzabesiktas.com

22 Nisan 2010 Perşembe

Yürüyüş...

İşlerim dolayısıyla gidemediğim protesto yürüyüşünü sonuna kadar takip etmekle yetindim. Öncelikle Ntvspor muhabiri Loran Vayloyan'a serzenişte bulunarak ısrar ile 250-300 kişinin protesto gösterisinde olduğunu belirtmesi işin başka boyutlara çekilmesine meyil veriyordu kanımca... Neyse neticede neyin ne olduğu ortada... Az yada çok kesin bir şey var ki ses getiricek bir yürüyüş oldu... Kavgasız ve gayet medenice... Orada olamadığım için tekrar üzüntümü tazeleyerek haber1903'de ki fotoğraflar ile özetleyelim olayı...








21 Nisan 2010 Çarşamba

Emek Kimine Göre...

Yahu arkadaş okumayayım diyorum okuyorum ki farklı düşüncelere bürünebileceklerini düşünerekten ama yok zerre değişmiyor. Selçuk Yula'nın yazısını okudum bugün. İlgili yazıya buradan ulaşabilirsiniz. Kendisine cevap yada çemkirme niteliğinde değil de; tamamen "emek"ten bahsetmesi üzerine beni harekete geçirdiği, emek kavramının ne anlama geldiğini, adalet ve emek hakkında düşünceler üzerine beni düşündürmesi sebebiyle teşekkür ediyorum.

Yazıyı okuduysanız eğer diyor ki Yula; "Hüseyin Göçek art niyetli olsa..." Burada art niyetten kasıt Mehmet isimli futbolcunun İbrahim Üzülmez tarafından çekilmesi... Şimdi pozisyonları tek tek yorumlamaya gerek olursa şayet, maçın ikinci devresinde Serdar Özkan'a aynı yerde yapılan hareketinde fenerli futbolcunun cezasız kalması düşündürücü değil mi? Peki bu iki kıyaslamadan art niyet olmadığı anlaşılıyorsa; futbolcuların emeklerine değinirken, malum futbolcunuzun eşelediği çukurun karşılığının anlamı ne olmalıdır? Hazır emekten bahsetmişken, bünyenizde bulundurduğunuz Emre adlı şahsın, Ernst ile karşılaştığı pozisyonda, Hüseyin Göçek'i kandırmaya yönelik hareketten ötürü kart görmemesi, üzerine böyle derbiler de ki benden iyi bildiğiniz kesin, rakip takım futbolcusunun atılmasına sebebiyet vermesi "EMEK" açısından siz de ne gibi bir iz bırakmakta sayın Yula ? Hani az önce söylediğim derbilerde ki futbolcu primlerine yönelik, ki tamamen "ekmek ve emek hırsızlığı" kategorisinde yer bulabilecek hareket için sizin düşüncenizin futbolcuların emeklerinin görmezden gelindiğini belirtmeniz, hali hazırda taraflı olduğunuzu bildiğimden dolayı beklemediğim bir harekettir ki bu yazıyı size yazma amacım, olaylara bakarken sadece kendi açınızdan bakmamanız...

Bobo'nun penaltısına değinirken kazılan çukuru görmezden gelmeniz de işin ilginç yanı... Hani ülkede yazar olarak görebildiğimiz insanların sayılı olmasının sebebi bu mudur acaba?...

20 Nisan 2010 Salı

çArşı Tff'ye Karşı !



Büyük Beşiktaş Taraftarı

TFF’nin derin sularında neler olduğunu bilmekle yetinen, bihaber olmayı övünülecek bir özellik sanan insanların tutundukları dalın dal olmadığını,
gidilen yolun da yol olmadığına dikkat çekmek için TFF’ye yürüyoruz.

Beşiktaşımız ile birlikte çarpan yüreklerin yan yana, omuz omuza bir çığ gibi büyümesini ve protesto yürüyüşüne katılmasını bekliyoruz.

22 Nisan 2010 Perşembe Saat: 12.00’da Kazan Bahçesinde Toplanıyoruz.

çArşı

Kaynak: www.forzabesiktas.com


19 Nisan 2010 Pazartesi

No Comment!

İlk resim ManU-Liverpool maçından.
İkincisi yayıncı kuruluşun bugün programında gösterdiği Brezilya'da oynanan Santo Andre - Gremio maçından.
Üçüncüsü malumunuz...

Kullanılan 3 penaltı ilginçtir ki kaçırılmış. Hadi penaltı kaçar, böyle karakterde futbolcuların olması ne garip...

Pascal'ın tuttuğu ile Bilica'nın eşelediği çukuru bağdaştırmayan zihniyet bakalım ne ceza kesicek. Üstüne bir de paylaşım sitelerinde ilgili videoları sildirtmeleri de komik ötesi... Kendi web sayfalarından Beşiktaş'lı bir taraftarın hareketine takılıp kalmaları, üzerine bir de yönetimlerince ellerine tutuşturulan balona bakmadan hareket etmeleri gerçekten balon bir büyüklükten öte gitmeyeceğini gösteriyor...

İki Futbolcu

Sol tarafta hakemin aut verdiği karara "hocam top benden çıktı" diyen bir futbolcu..
Sağ tarafta rakibin penaltı kullanmasını etkileyen bir futbolcu (?)

Gerisi sizin ahlâk anlayışınıza kalmış...

Ben Büyüdüm, Herşey Aynı...

Futbol kendi özerkliğinde oynanan bir oyundur. Hakemlerin atanması, futbolculara ve yöneticilere attıkları sms ya da verdikleri beyanat sebebiyle verilen cezaların merkezi PFDK’da öyle… Buraya atanan isimlerin Türk Futbolunun geleceğine yön verdiklerini hepimiz biliyoruz. İlgili kişilerin sürekli “marka değeri”nden bahsettikleri ortamda dün akşam bir derbi katledildi ve hepimiz şahit olduk. Bu insanların Türk Futbolunu tanıdıklarından benim şüphem vardı ve artık bu saatten sonra TFF ve türevlerine karşı hissiyatım hiçte iyi bir sağlama çıkarmadı… Yetkililerin tuttukları takımları bilmiyorum. Sadece söylentilerden ibaret bazı şeyler. Fakat ben eminim ki TFF, PFDK ve MHK’nin atamaları ve verdikleri cezalar ile hangi kulübe ne denli yakın olduklarını hepimiz çözebiliriz. Kimse tutup da Türk Futbolu yükselişte demesin. O belki de Milli Takım olarak 5, 6 yada 4 yediğimiz babalarımızın zamanındaydı… Yani bu insanlar TV’lerde kendilerine etmedik lafı bırakmayan spor yada skor yazarlarından hiç mi utanmıyorlar. Hadi biz taraftarların isyanına kulak vermemeleri normal diyelim ( ki hiç normal bir durum değil ). “Çok iyi dostumdur ama…” diye başlayan cümleleri endüstrik futbolu bu ülke yeni yeni tanıdığından beri ( ve ben o zaman çocuktum ) sürekli duyuyoruz… İnsani yönden evet insanız hata yapma oranımız elbette var. Fakat hataları tekrar etmenin ve ettirmenin bedelini başka camialara yüklemenin açıklamasını yapmamak ya da yapamamak artık can’a tak etti ! Birilerinin sizden hesap sormaması da utanç verici… Ben ve yaşıtım hatta benden büyükler bile artık bu masallara karınları tok. Onca insanın ah’ını almak cabası… Yani sizler yönettiğinizi sandığınız Türk Futbolunu bırakın, ilkokul 5.sınıfın başkanlığını yapsanız “ip”leyen olmaz. Fakat bulunduğunuz makam itibari ile “özerk” diye nitelendirilen federasyonun imkanlarını sonuna kadar kullanabildiğiniz için “sen” sıfatından “siz” sıfatına geçmeniz otorite anlamında size anlam yüklüyor farkında mısınız? Hanginiz istifa ettikten sonra gündemde yer bulabiliyorsunuz? Hanginiz kirli oyunlarınızı sürdürebiliyorsunuz? Yani demem o ki; eğer ki makamınızda olmasanız şu ülkenin gözünde adını veremeyeceğim kişilikler ile aynı sınıfta olacaksınız. Bu laftan sınıf ayrımı yapıldığını kastetmediğimi de belirtmek isterim.


Malumunuz öyle ya da böyle Yıldırım Demirören bu kulübün başkanı… Kendisinin icraatlarını ben de hoş karşılamasam bile attığı bir sms ile ceza verilmesi, üzerine bir de basına Mahmut Özgener tarafından sızdırılması tamamen acizlik, tamamen arsızlıktır. Bir derbi haftasına rastlaması da işin rastlantı boyutudur kimine göre… Beşiktaş camia’sı maç haftasında hakem atamalarına dikkat çekerek, hakemin atandığında da Hüseyin Göçek’in bu karşılaşmayı kaldıramayacağını belirtti… Ve siz Türk Futbolunun patronları olarak ciddiye mi almadınız bilinmez, fakat göz göre göre bir katliama yataklık yaptınız. Artık inancım kalmadı bu lig’e… Bu emin olun danışıklı dövüş olmaktan çıktı tamamen bazı art niyetli insanların oyununa döndü. Artık icraatlarınızla, Milli Takıma getirdğiniz antrenörleriniz ile, içine fesat karıştırdığınız Türk Futbol Ligi ile övünün! Hatta kazdığınız kuyuya kendinizi düşürüp verdiğiniz açıklamalar ile “yöneticilerin hakemlere etki ettiği”ni dile getirin ki biz daha bir gülelim içler acısı halinize…


Bazı bloglarda Süper Kupa’dan bu yana bişey değişmediğine değinmiş arkadaşlar. Ben bunu taa 90’lı yıllara kadar ispat edebilirim herkese… Hatta yakın geçmişte Fortis Türkiye Kupası finalinde verilen penaltı ile bağdaştırmamak aptallıktan başka bir şey olamaz. Gönül yapayım diye çalınan penaltılar ile skora olası etkisi kaçınılmaz bir hakem izledik o maçta da… Ve dün gece ki katliamın kuryesi Hüseyin Göçek’in GÖZÜ ÖNÜNDE Lugano’nun elle kestiği topu görmeyip, alakasız bir pozisyon da Uğur İnceman’a Bilica gibi ahlâk yoksunu bir adamın yaptığı harekete düdük çalması da, yukarıda değindiğim Kupa Finali ile paraleldir. Yani sanmayın ki Beşiktaş’lı olarak canı yanan birisiyim. Hayır tamamen Türk Futbolunun içine edilmesini sindiremeyen bir futbol sever ve Türk genciyim.


Tv’yi izliyorum yani Beşiktaş’ı tutmayan yazar ve otoriteler(?) bile verilen kırmızı kartları çalınan çalınmayan düdükleri şaşkınlıkla izlediklerini dile getirirken siz nasıl rahat ediyorsunuz çözemiyorum. Futbolun beyazına çamuru siz bulaştırdınız…


Yaptığınız icraatlar ile inanın ki soğuttunuz Türk Futbolundan… Ama emin olun ki bazı bünyelere kin tohumlarını da siz kendiniz ekmektesiniz. Artık çapasını da Bilica gibi yaparsınız eşeleyerek…


Maç kadrosu ve futbolcuları eleştirmeye dilim varmıyor. Bu demek değildir ki iyi haldeydiler. Fakat dün kurulu bir düzene Beşiktaş kurban gittiği için ne sistemi, ne kadro yapısını ne de başka bir şeyi eleştiremiyor insan.


İbrahim Toraman ve diğer futbolcularımızın canları sağolsun.

18 Nisan 2010 Pazar

TSL: 30. Hafta: Fenerbahçe SK - Beşiktaş JK


Fotoğraf ligin ilk yarısında ki 3-0'lık maçtan. Bu akşam böyle kare yada kareler görmek her Beşiktaş'lının beklentisi... Ezel'i rekabetin bittiği 17 Nisan'ın 5. yıl dönümünün ertesi... Her ne kadar o gün oynanan maç gibi geçmeyeceği kesin olsada, şahsım adına hakemden tereddütlerim olduğu için, tarih tekerrür edebilir diye düşünüyorum. Hafta içinde Beşiktaş yönetimi ve Yıldırım Demirören'in Tff ile yaşadığı "sms krizi"de gündemdeyken, verilen hak mahrumiyeti ve istenen savunmaların dayanağının sadece "bn" yada ".bn." gibi temelleri olduğu için görüşüme paralel bir dayanak tutmakta gelişmeler. İki camianında başkanlarının ortak yanlarının oluşu ne garip...

Beşiktaşımızda sakatlıkları bulunan Ekrem Dağ, Nihat Kahveci ve Tabata kesin oynayamayacak futbolcular... Bu 3'lü arasında arayacağımız isim malum Ekrem Dağ... Her ne kadar kendi ekseni etrafında dönüşleri olsa da, lig de temposunda koşan bir başka futbolcunun olmaması da ilginç. Nasıl bir kadro yapısı ile çıkacağımızı kestiremediğimden beklediğim sisteme geçersek, Mustafa Denizli'nin tek forvet üzerine kurulu ofansif bir sistem ile sahaya süreceğini belirtebilirim. Bu arada Serdar Özkan'ın kesin görev alacağı söylentileri sebebiyle şüpheliyim. Görev aldığı maçlarda saç baş yoldurtan Serdar izledik bu zamana kadar. Hele ki Galatasaray karşısında değerlendiremediği ve son olarak çok iyi hatırladığım Eskişehirspor karşısında bulduğu fırsatları aceleciliğinden dolayı harcayan Serdar'ın bu akşam artık hem kendisi hem de camianın tahammül sınırlarının sonuna geldiği için son şansı gibi görünüyor. İlk derbide çabaladı çalıştı, Colin'e yaptıkları gözümün önünde... Beşiktaşlılığından şüphem yok fakat futbolculuğunu aceleciliğinden körelttiğini seziyorum...

Tello'nun oynayacak olması sevindirici bir haber. Bu yıl epey eleştiri aldı. Aslında sadece Tello değil, Beşiktaş takım olarak sürekli eleştirilerin hedefi oldu. Hem yönetim kaosu hem teknik ekibin ne yapmak istediği ve şampiyon takımın kötü başlangıç yapmasıydı eleştirilerin başlangıç noktası... Vehasıl bu akşam ki karşılaşmada buna son verebilecek bir fırsat varken geri tepmemeliyiz... Yetenekli futbolcularımızın olmadığının farkında olarak, Tello'ya en üst düzey görev düşeceği kanısındayım.

Fenerbahçe'nin gizli silahları var imiş... Ben pek "gizem" bulamıyorum bu silahlarada... Misal Selçuk. Yani derbileri boş geçmemesi ayrı bir soru işareti olarak çıksada karşıma, sanırım futbol mantalitesi açısından saha içerisinde pek kaileye alınmadığından Selçuk'un gol bulması kaçınılmaz oluyor. Neticede kendi kulübünde bulunduğu pozisyonda kalan 2 futbolcudan birisi. Bunun en net belirtisi zaten derbilerde gole yakın isim olması. Lugano'nun futbolculuğunu beğendiğimi söyleyemem. Bana hak vermeyen insanlara "futbolculuğu sorgulama kriterleri"ni gözden geçirmelerini istiyorum. Ahlâki açıdan yerlerde olduğunu düşündüğüm Lugano'yu Beşiktaş defansı yan toplar ve kornerlerde kaçırmaz ise, başka özel önlem almaya gerek kalacağını düşünmemekteyim. Alex yahut Güiza'nın futbol kabiliyetlerine diyecek çok şey yok. Alex'i yakın markaja alıp, Güiza'yı boş bırakmadıkça, Defansif açıdan sağlam nitelendirilen takımımızın bu maçtan yüz akı ile ayrılacağı aşikâr...

Hüseyin Göçek ve yardımcılarının iyi niyetle maç yöneteceklerini düşünmek isterken, Oğuz Sarvan'ın "hakemlerimiz bazı kulüp yöneticilerinin etkisi altında kalıyor" açıklamasını da dip not olarak belirtmekte fayda var. Bir taraf 3 yıl şampiyonluk vaad ederken, diğer tarafın 5 yıl şampiyonluk vaadinde bulunduğunu ve ligin sonuna yaklaştığımız için hakem hatalarının(!) membaasının da yöneticilerin açıklamaları olduğunun dile getirildiği bu dönemde dikkatle izlenmesi gereken sadece ve sadece MHK'nin atadığı hakemlerdir. Sorumluluğu başkalarına yükleyen Oğuz Sarvan'ın amatör hareketler içerisinde olması da marka değerli ligimizin kalite açısından artış belirtisi olarak gösterilmesi içler acısı...

Saldır Beşiktaş'ım !