14 Kasım 2009 Cumartesi

Kapalı'yı Terk Etme Vakti Gelmiştir

Artık zamanı gelmişdi zaten tribün yapısının değişmesinin madem Avrupa'yla mücadele ediyoruz o zaman tribünlerinde Güney Amerika tribün yapısını değil avrupa tribünlerini örnek alması lazım. Bu demek değildir oturarak maç mı izleyecez, elbette ateşli seyircilere kale arkası tribünlerinin ayırtılması gerekir ama numaralı ve kapalı tribünlerin artık konser alanından çıkma vakti gelmiştir. O tribünler kulübe ekonomik katkı sağlayacak insanlara ayırtılmalıdır. Bu bağlamda tribün liderlerinin almış oldukları ceza değerlendirilmelidir çıkıpda endüstüriyelleşen futbol lafını ağızlara sakız etmemeliyiz siz bir futbolcuya yıllık milyon dolarlar öderken amatör futbol ruhundan bahsetmeniz hem saçma hemde komik olur. Madem avrupayla mücadele konusu çok önemli o zaman avrupayla mücadele için oradaki kulüplerin ekonomik seviyelerine yetişmek lazım atarak tutarak tribünlerde bedava biletlerle arabesk şarkı söyleyerek varılcak bir hedef değildir bu.

Artık bazı şeylere çeki düzen vermenin zamanı geldide geçiyor maalesef. Optiklerin dönemi kapandı bizimde bu modası geçmiş şarkıyı söylemeyi bırakmamız lazım. Duygusal yaklaşmadan hayatın ve futbolun gerçeklerine uygun adımlar atılmalı ve bunada taraftardan başlanmalıdır. Aksi halde imparatorluklar gibi zamanın şartlarına uyum gösteremeyip yıkılıp gideriz. O yüzden kapalı tribünü tarihin sayfalarına bırakma zamanı gelmiştir bir rüyaydı iyisiyle kötüsüyle yaşandı ve bitti bunu kabul etmek lazım, kapalının geçen her sezon hem kulube hem kendisine ve mazisine vereceği zarar artacaktır.
Hüsnü Güreli zamanında uygulanmaya koncak olan plan bir an önce uygulanmalıdır...

Bizim Çocuklarımız


Ali Cansun Begeçarslan

Beşiktaş'ta futbola başladı. Attığı gollerle dikkatimizi çekmişti. Fakat sonra ne olduysa yollar ayrıldı anadolunun çeşitli kulüplerinde forma giyidi. Bir ara Azerbaycan yolunu tuttu ve şimdi Hacettepe'de...

Eser Yağmur

Almanya'dan geldi, Beşiktaş'ta profesyonel oldu. O da Ali Cansun gibi dikkatleri üzerine çekmişti. Daha sonra Elazığ, Bursa derken şimdi Konyaspor'da forma giyiniyor...
Sezer Sezgin

Altyapıdan çıkmıştı. Sol tarafta gidip geliyordu. Beşiktaş'ın sol kanadından güzel ortalar gelmesi bizi sevindirmişti. Çeşitli takımlara kiralık verildi. Şimdi top koşturduğu takım Siirspor...

Adem Büyük

O da diğerleri gibi altyapıdan geldi. Gelecek var dediler bu çocukta. Altay, Manisa derken şimdi Boluspor'da forma giyiniyor...

Yaser Yıldız

PAF Takımda duymuştuk ismini. Bir kaç sezon geçtikten sonra Kartalspor'da attığı gollerle ismini tekrar duyurdu takip edenlere. Daha sonra Galatasaray'a transfer oldu şimdi Manisaspor'da...

Aydın Karabulut

Aralarında ismini en çok duyuran Aydın Karabulut. H.Berlin'den geldi, PAF Takımdan sonra A takımda izleme şansı bulduk kendisini. Yetenekli bir isim. Disiplinsizliğinden midir nedir yollar ayrıldı. Herkes biliyor zaten. Ankaragücü'nde...

Mehmet Sedef

Onu da A takımda izleme şansı bulduk bir çok kez. O da çok yetenekli. Beşiktaş'ta sol bek ve sol açık mevkiilerinde oynayabilecek kapasiteye sahipti. Kiralık verildi, daha geri geleceğini sanmıyorum. Çaykur Rizespor'da...


Kiralık Verilenler: Kenan Özer(Ç.RİZE), Mehmet Sedef(Ç.RİZE), Emre Özkan(ORDUSPOR), Emir Gökçe(KARTAL BELEDİYESPOR), Emre İncemollaoğlu, Soner Ergençay(EYÜPSPOR), Rıza Şen(ORDUSPOR)
A2'de Harcananlar: Ali Kuçik, Onur Bayramoğlu, Can Erdem, Gökhan Çalışır


Bunlar sadece benim aklıma gelenler. Kiralık verilenleri şimdilik saymıyorum ama bonservisi ile giden oyuncular için üzülüyorum. Çünkü şimdi milyonlar alıp oynayan isimlerden pek eksikleri olmadığını düşünüyorum...

Kiralık verilen oyuncularımızın da sonu bu gidişle farklı olmayacak.

Batuhan, Ali, Can, Onur, Necip gibi oyuncuların bu takımda rahat oynayabileceğini düşünüyorum.

Ama olur mu?

Onlar da kiraya verilecek, daha pişecekler...

Sonra mı?

...

Dikkat ! Kaygan Zemin... Tribün Temizliği Var (!)


İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarihin en büyük tribün operasyonuna imza atarak, 36 Beşiktaşlı’nın 1 yıl boyunca statlara giriş yasağı almalarını sağladı.
Beşiktaş’ın BJK İnönü Stadı’nda oynadığı Denizlispor ve Wolfsburg maçlarında çıkan olayları ve çirkin tezahüratları inceleme altına alan İstanbul Emniyeti, siyah beyazlı tribün liderlerini teknik takibe aldı. Stat ve civarındaki kamera görüntülerinin incelenmesi sonucu olaylara karıştıkları belirlenen kişilerin telefonlarını dinleyen polis, onlarca taraftarı çağırıp ifadelerini aldı. Daha sonra İl Spor Güvenlik Kurulu’na sevk edilen bu kişilerden, ilk etapta 36’sına, 1 yıl boyunca statlara giriş yasağı ve 2’şer bin lira para cezası verildi.

Ceza alanlar arasında, Çarşı Grubu’nun lideri Alen Markaryan, Karagümrüklüler Grubu’nun lideri Erdal Keleş, Atilla ve Yüksel Kaleci kardeşler ile Ankaralı Ayhan ve ekip arkadaşlarının bulunduğu belirtildi. En az 30 kişinin daha bu operasyon kapsamında ceza almaları bekleniyor.
Bu arada İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün soruşturma ile ilgili olarak Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören ve yöneticilerin de bilgilerine başvurduğu öğrenildi.

Hürriyet
 Mesele bu... Tribün temizleniyor dediği bu başkanın. Sabah okudum bu haberi, şok oldum görünce. Olmaması gerekiyordu bunun. Bir Kulüp düşünün, taraftarı, yönetimi birbirine ceza kesiyor. Yıldırım Demirören bundan sonrası için dahada ceza kestiricek emniyete... Buradan bunu anlıyoruz. Yakında stad'a girerken GBT yoklamasına tabi tutulursak şaşırmamak gerek. Gelişen olayları "Sabote Etmeyin, Tribünleri Temizletelim" olarak dillendirmeli mi?, yoksa sözde sabote edenlerin o zamanki girişimlerine hak mı vermeli?

İp artık koptu, bundan sonrası ne kadar ses getirir bilinmez. Tribün ne tavır alacak o da muamma... Ne hallere geldik, neler göreceğiz kestiremez olduk...

Sabote Etmeyin !

Manisa maçında gelişen olaylara abilerimiz biraz daha destek olsalardı diye düşünmüyor değilim. Ama onlarında bakış açısı Beşiktaş'tı bi yerde... Beşiktaş'ın menfaati söz konusuydu... Ne denli faydasını gördük o da gündemdeki olaylara baktıkça anlaşılacak cinsten. Ama onlarda kestiremediler bu kadar ileri gidileceğini sanırım... Allah sonumuzu hayretsin...

Emniyet Köküne İnmeli

İnsanlar takım sevgilerini en sevdikleri varlıkları ailelerinin yanına koyuyorlar. Bu sevgiyi de ömür boyu terk etmiyorlar. Kulüplerinin başarılarıyla seviniyor, kayıplarıyla üzülüyorlar. Hayatta karşılıksız olarak sevdikleri tek şey takımları.
Burada görev alan ve hizmet eden insanlardan da bu hassasiyetleri bekliyorlar. Camialarına kim, ne şekilde olursa olsun zarar vermeye başladığında; bunu hissettikleri ve gördüklerinde tepki ve reaksiyonlarını ortaya koyuyorlar.
Beşiktaş taraftarı son dönemde medyanın gözü önünde tartışılıyor. Tartışmanın ötesinde, tribündeki bazı insanları emniyet alıp sorguluyor. Sebep; Beşiktaş Başkanı`na küfür edilmesi...
Toplu küfür zaten hoş değil. Beşiktaş Başkanı`na hiç hoş değil. Beşiktaş gibi büyük bir camiaya yakışmıyor. Yaşananlardan sonra, bu şekilde davrananlar da yaptıklarının farkına vardılar. Bu olayda tepkinin neden bu kadar şiddetlendiği ve arttığı gözden kaçmamalı. Beşiktaş taraftarı artık şunu hissediyor: Başkan ve onun yönetim şekli, kulübün menfaatlerini düşünmek ve camiayı daha iyi yerlere getirmekten çok, kendi önceliklerini koruma yönünde.
Bu takım, yıllarca başarısız da oldu; gerilerde de kaldı. Ama taraftarı hep yanındaydı. Beşiktaş tribünleri dünyada ön plana çıkan en önemli taraftar topluluklarından biri. Bu nedenle bugün birçok insan bu camiaya hizmet etmek arzusu içerisinde.
Diğer takımların taraftarları da dönem dönem kötü tezahüratlarda bulunuyor. Yalnızca Beşiktaş taraftarının emniyete alınıp sorgulanması da hoş değil.

Ayrıca; Yıldırım Demirören Beşiktaş`ta 6 senedir tek başkan. Bu süreçte, karşısında kimse yoktu. Kendisi dışında hiç kimse Beşiktaş tribünleriyle irtibat halinde değildi. Geçmişte Beşiktaş taraftarının deplasman giderlerini karşıladığına ait belgeler gündeme çıktığında, "Veriyorsam, ben veriyorum. Tüm ödemeleri kendi cebimden karşılıyorum" açıklamasını, yine kendisi yaptı. Denizli maçında yaşanan olaylarda tribün dışından birçok insanı kendisine tepki gösterilmesin diye, kendi taraftarını susturmak adına yine kendisi ve çevresindekiler organize etti. Kısacası tüm başkanlık sürecinde bu konuyla ilgili `kendi çaldı kendi söyledi.`
Bugün kendi taraftarından öcü yaratarak, kendini masum gösterip gündemi değiştirme çabası hiç inandırıcı değil. Emniyet, bu olayı gerçekten ortaya çıkartmak ve çözmek istiyorsa, bu işin köküne inmeli. Orada kimi bulacağı çok açık.

Ali Gültiken
Kaynak: Sabah Gazetesi

Ne güzel anlatıyor Ali Gültiken olayları. Bu kadar efendice analiz yapan birtane insan gösterin bana. Geçmişi geleceği hatırlatmak adına güzel bir yazı olduğu için paylaşmak istedim...

12 Kasım 2009 Perşembe

TSL 14. Hafta Programı


Futbol Federasyonu'ndan yapılan açıklamaya göre ligde 14. hafta maçlarının programı şöyle:

27 Kasım Cuma
20.00 Bursaspor-Galatasaray (Bursa Atatürk)

28 Kasım Cumartesi
20.00 Fenerbahçe-Kasımpaşa (Fenerbahçe Şükrü Saracoğlu-Seyircisiz)

29 Kasım Pazar
14.00 Antalyaspor-Gençlerbirliği (Antalya Atatürk)
14.00 İstanbul Büyükşehir Belediyespor-Gaziantepspor (Atatürk Olimpiyat)
14.00 Manisaspor-Kayserispor (Manisa 19 Mayıs)
14.00 Ankaragücü-Denizlispor (Ankara 19 Mayıs)
16.00 Trabzonspor-Eskişehirspor (Hüseyin Avni Aker)
20.00 Sivasspor-Beşiktaş (Sivas 4 Eylül)

4 Cepheden Zarar, 360 Derece Kayıp

Ve Serdar Kurtuluş konusunda bilinmeyen gerçekler dün Beşiktaş Futbol A.Ş.’nin genel kurulunda gündeme geldi. Borçlanmaya dikkat çeken üyeler, bu anlayışla bu yükün altından kalkılamayacağını vurguladı. Üyeler, Gaziantep’e verilen Serdar Kurtuluş hakkında “Kaça alındı, kaça verildi bilmiyoruz. Kaydı yok” şeklinde eleştiride bulundu. Asbaşkan Ertunç Soğancıoğlu, şaşırtan şu cevabı verdi: “Serdar Kurtuluş’u 100 bin dolara G.Antep’e verdik.” Soğancıoğlu’nun bu sözleri, Atıf Keçeci’nin ısrarı üzerine kayıtlara yazıldı.


HaberTürk gazetesinde okudum bu haberi az önce... Diğer basın organlarında da yer almaya başladı haber... Doğruluk payını benimde bilemediğim gibi, sayın genel kurul üyeleride farkında değiller olanların. Çünkü bir kopukluk var ortada. Daha bilinmeyen neler çıkacak ortaya Allah bileki... Ama Asbaşkan gibi bir makamda görevli Sayın Ertunç Soğancıoğlu'nun cevabı kulak tıkanacak cinsten değil. Hala birileri çıkıpta Başkan hakkında bişeyler yazıp çizicekse, çabalamasın. Artık S.O.S veriyor her konuda Demirören ve ekibi... Her konuda maddi zarar uğrayan Beşiktaş Camiası, hala Yıldırım Demirören'in peşinde koşmamalı insanlar.

İşin maddi zararıda; 2006'da 1 milyon $ bonservis bedeli + Sinan Kaloğlu ve Eser Yağmur'un bonservis bedelleri ile Bursaspor'dan Serdar Kurtuluş'un transfer edilmesi...
4 Cepheden zarar, 360 Derece Kayıp... Teşekkürler Başkan...

11 Kasım 2009 Çarşamba

A2 Takımı Tam Gaz



70.dakikada Sezer, 78 ve 90.dakikalarda da Can Erdem`in Golleri ile gençlerimiz bilinen hikayeyi okumuşlardır. Kendilerini tebrik ediyoruz.

 

Mafya, Futbol, Beşiktaş ve Yaşananlar

Bilerek veya bilmeyerek sorunun gerçek boyutu bizzat taraftar tarafından görmezden gelinmekde ve Beşiktaş camiasında ki kaosun yönetim basiretsizligine baglanmakdadır.Evet yönetim basiretsizdir ama bunca sıkıntının oluşması sadece yönetimin basiretsizligi mi sebep olmustur neden karanlık ilişkiler sorgulanmamakdadır.Bir fulya meselesi sadece işini bilmeyen yönetim diye açıklana bilir mi yada g.antebe aktarılan onca para iyi oyuncu transferiyle açıklanabilirmi ?



Şöyle bir geçmişe dönüp alaaddin çakıcının yakalandığı döneme gidersek eğer şu an yaşadıgımız trvmanın sebebini daha iyi kavrayabiliriz;
malum Sinan engin alaaddin çakıcıyı yurt dışına kacırmakla suçlanmıs ve sonunda da Beşiktaş'daki görevinden istifa etmişti ama bilgili yönetiminin istifası ve ardından gelen demiroren yönetimi sinan engini tekrar görec başına getirmiş ve bu degişiklik tribunlerde tepkiyle karşılanmıs ve bir ölümle sonuçlanmıştı



Bu kaotik durum kulup içersinde sürekli karanlık noktaların oluşmasına sebebiyet vermekde ve en küçük rahatsızlıkda bu karanlık noktalara bir yenisini eklenmesine neden olmustu.
Şimdi Beşiktaş kulubü çok büyük bir kaosun içinden geçmekde bu kaos yönetim bazında oldugu kadar taraftar bazındada etkisini göstermekde.










Şimdi Beşiktaş camiası bazı soruların cevabını bulmalı ve sorumlularını kulupden uzaklaştırmalıdır aksi takdirde bu kaos'dan kurtulmak şuan için mümkün gözükmemekdedir
Bana göre en büyük soru şudur ki sinan engin yıldırım demiroren ve alaaddin çakıcı arasındaki ilişki ağının var olup olmadıgı ayrıca Beşiktaş kulubunun profesyonel futbolcularının sedat pekerle herhangi bir ilişki ağında olup olmadıgıdır.Bu ilişkiler irdelenmeli bir çözüme kavusturulmalıdır;futbolun mafya'yla olan ilişki bağının Beşiktaşı ne kadar içine çektigi bu ilişki ağlarının ortaya net bir şekilde çıkmasıyla görülecektir




Beşiktaşın yeniden doğuşa ihtiyacı vardır aksi halde mafya nın gölgesi altında günlük başarılarla kendi yok olşunu hazırlar.Artık taraftar sorunun ne alınan başarısız sonuçlar oldugunu nede basiretsiz yönetimler oldugunu bilmelidir.Asıl sorun camia nın içindeki karanlık ilişkilerdir.



Futbolun lekesiz olması sporun zevkini ve heycanını artıracak en büyük unsurdur.Türk futbolunun lokomotifi olan Beşiktaşın ise çok daha fazla şeffah olması gerekmekdedir.Bugün yaşanan sıkıntıların en büyük kaynagı bu kirli ilişkilerdir,en son denizli maçında yaşanan olaylar da göstermekdedir ki Beşiktaş başkanı bu ilişkileri sıklıkla kulanmakdadır.Bu leke temizlenmeden beşiktaş kongresinin vereceği her sonuç sahibeli olacaktır,Beşiktaş bir an önce üzerindeki bu karanlıkdan kurtulmalıdır.Yoksa her sene aynı nakaratı söyler aynı nakaratları dinleriz...

Parayla Saadet Olmaz


Real Madrid nam-ı değer los galaktikos 'dan bahsediyoruz hani şu benzema'lı ronaldo'lu ve kaka leyteli real madrid'den , kupa'da 3.lig takımı alcorcon'la eşleşen real madrid ilk maçtan 4-0 yenik ayrıldı. Herkes rovanşta işlerin daha başka olacağını hatta real'in fark bile atacağından söz etti. Biletler bile 3 euro ya kadar düştü sırf taraftar baskısı olsun diye , ama hem verilen ara olsun hemde real madrid olsun görülen o ki olmayınca olmuyor , milyon dolarlar ve eurolar harcanıp kurulan takım 3.lig takımından 4 gol yiyip , ikinci maçta ise sadece 1 gol atarak elendiler. Karşındaki takım kasaba takımıda olsa ne gözünde büyüteceksin nede küçük göreceksin.Futbol'un kanunu dedikleri durum bu olsa gerek ; Şimdi bu olaydan ne ders aldık arkadaşlar.

H(er) kuşun eti yenmez.

Süreyya Ayhan'a Ömür Boyu Men


Malum 4 yıllık cezası, itiraz ettiği CAS tarafından ömür boyu men cezasına çevrilmiş. Süreyya Ayhan tarafından yapılan olay tasvip edilemez elbette. Ama bu cezanın bu ülke için kötü bir sonuç olduğunu düşünüyorum. İnsanlar, kendilerini kandırılmış olarak görmemeliler. Bir hata işlenmiş, 4 yıllık cezada ağır olsada, men cezası yanında hiç kalıyor. Bir Süreyya Ayhan yetiştirmek kolay değil, şartlar göz önünde bulundurulduğunda...

10 Kasım 2009 Salı

TFF Vol.3

Serkan arkadaşımın blog'unda yazmadan evvel kendi blog adresimde TFF'nun Süper Lig Fikstürü ile alakalı tarih ayarlamalarına değinmiştim fazlasıyla işte malum zaman geldi. 10 gün ara verdik takımlar dinleniyor ne güzel değilmi ! Premier lig bile hafta içi hafta sonu maç yaparken sanki maç fazlamız varmışçasına yapılmış güzel bir plan sanki.

Ankaragücü maçından evvel değinmiştim konuya kupa maçlarının 10 günlük arada oynatılmasından yanaydım. Görünen köy klavuz istemiyor işte demekki bazı kesimlerin işine gelmiyor yada biz sezon başında ne planladıysak öyle gidicek mantığında devam kararı alındı ve planda hiçbir değişiklik olmadı. Olan ne oldu bize oldu 3-4 futbolcunun sakatlanması takımın doğru düzgün 48 saat bile dinlenemeden maça çıkması alınan skor ve daha niceleri , bazılarınada malzeme oldu Hakan Arıkan kalede olunca böyle oluyor diye. Hakan Arıkan'a gönderme yapanlara da buradan sesleniyorum. Beşiktaş kalesini futbol hayatı bitene kadar koruyacak yegane oyunculardan biridir. Yeterki izlediği yoldan şaşmasın formunu düşürmesin herkesin temennisi bu yönde Türk futbolunda malesef kaleciler kolay yetişmiyor. İşin diğer tarafına bakalım birde henüz hoca bulunamamış ve milli takımda toplanmamıştır. Geçici olarakta biri gelmemiştir henüz Milli Takım başına Türk Futbol'u böyle ilerliyecek değilmi sanırım böyle ilerleyecek.

Bu muhterem 10 günlerde herkesin orkinos avlarına rastgele.

Çelişki


Sayın Hakan Aksoy'un röportajını okudum. Ajansspor.com güzel bir iş becermiş. Yazıyı okuyunca insan çelişkide kalıyor biraz. Fakat, benim takıldığım mesele yazıda bahsi geçen mesele... Şudur ki, Hakan Aksoy: "Dönüyorum futbol okulumuza..
Afrika’dan Endonezya'ya, İngiltere'den Frankfurt'a kadar her yere açıldı. Bu da bir gelir kaynağı. Nerden baksan totalinde 2 trilyon para girişi yapıldı. Orada okuyan, top oynayan çocuklar Beşiktaş forması giyiyor. Yeni alt nesil yetiştiriyoruz. Niye bu gözle bakılmıyor" demiş...

Şimdi Hakan Bey'e katılmamak elde değil, güzel işler yapıldığı aşikar. Basit belden alta vurma yazısı yazmak istemiyorum. Fakat buna mecbur bırakılırken,  soruyorum. PAF takımdaki oyunculara ne kadar şans tanındı? Bunun için mi Rıdvan'ı transfer ettiniz? Rıdvan'dan kastım oynatılmaması... Özkaynak için yırtınırken bizler, bunu atağa kaldırıcak bir teknik direktörü getirdinizde bizler mi görmedik?

Sayın Aksoy röportajda bir çok konuya değinmiş hepsini tek tek cevaplamakda elbette mümkün. Yazının belirli kesitlerinde Beşiktaşımızın Yönetiminin ne denli kopuk, iletişimsiz olduğu ortada.

Taraftarın küfür meselesine değinirken cevaben fikrimi belirteyim, elbette küfür hoş değil, şahsa indirgendiğinde suç teşkil etmekte. Şimdi göz önünde küfürün olma sebebini yönetimin kendi zaafiyetlerini örtbas etme politikası olarak algılıyor bünye.. Keza Beşiktaş tribünleri, defalarca ara arada olsa yönetimi gayet medeni bir şekilde istifaya davet etmiştir. Her seferinde kulak tıkayan yönetim olmakla beraber, Sayın Yıldırım Demirören'in "Tribünler yönetimleri seçmez" gibi tabir ettiği sözleride Beşiktaşlıların hafızasındadır. Herkes farkında herşeyin. Emeklerinin karşılığını almak isteyenlere elbette lafımız olmaz, saygıda sonsuzuz. Ama bu meseleyi kavga haline getirende karşılıklı çatışmaya sokanda ortadadır. Varın orasını siz bulun...

Röportaj için buradan...

10 Kasım



10 Kasım... Kara gün..
Dünya'nın imrendiği Ulu Önderimizi vefat'ının 71. yılında saygı, sevgi, hasret ile anıyoruz...

Değişen Tribün Profilimiz Ve Kaybolan Değerlerimiz

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum, kimse yazdıklarımı ukalalık veya çok bilmişlik olarak algılamasın bunu hepinizden rica ediyorum.

Uzun yıllardır en önemsiz maça giderken bile heyecanını kaybetmemiş bir Beşiktaşlı taraftar olarak yazıyorum. Bir söz vardır hani denir ya, bu sene bir önceki seneye aratır oldu, yada gelen gideni aratır. Belki benden yaşça büyük olan ağabeylerimizde benim yazdıklarımı okuyup sen ne gördün ki diyeceklerdir doğrudur saygı duyarım.

Maç günleri halen şimdi olduğu gibi herkes saatler öncesinden semte giderdi. Oturulurdu konuşulurdu sohbet edilirdi. Alkol içen alkolünü içerdi. Takıma destek babında ufak tefek besteler mırıldanılırdı. Hatta çoğu zaman yeni besteler Kazan birahanesi ve onun yanındaki meydanda ufak tefek mırıldanmalardan anonim olarak oluşmakta idi. Yani durum şimdi oralarda bulunan kalabalığın % 80 i gibi laylaylom peşinde değildi. Özellikle yadırgadığım aileler geçerken edilen hele ki o gün rakibimiz bile olmayan renkli takımlara edilen küfürlerdir. Acaba bizim ailemiz oradan geçerken böyle bir küfür edilse bunu kim ister. Sanırım kimse istemez…

Birde stadyum içinde kaybolan değerlerimiz var, atkıyı takan, bereyi takan, üzerine polar giyen bir havalarda bir havalarda sormayın gitsin. Önceleri kapalı üst ve altta set diye tabir ettiğimiz bölüme sadece amigolar çıkar iken, şimdi herkes oraya çıkmakta, malumunuz dolayısı ile setinde biz özelliği ve güzelliği kalmamaktadır. Hadi diyelim madem çıktın sana mı kaldı be adam sağa sola sırf kendi egonu tatmin etmek için bağırın ulan, bağırsanıza diyip sağa sola küfürler savurmak. Yıllardır söylenen bestelere eşlik etmemek, ama bir küfürlü beste olunca özellikle bu renkli takımlara olunca gırtlaklar yırtılırcasına bağırmak bumudur bizim tribün anlayışımız. Bence değildir. Olmamalıdır ama maalesef oluyor.

Seneler geçtikçe toplumsal olarak kaybettiğimiz değer yargılarımıza tribünde de bir çoğu eklenmekte. Biz yine kendi çapımızda ufak tefek bir şeyler gördük. Bizden yaşça daha genç olanlar neler yaşayacaklar yada yaşayamayacaklar ömrümüz olursa göreceğiz. Pek fazla inanmamakla beraber umarım her şey çok güzel olur diyorum.

Saygılar Sevgiler

9 Kasım 2009 Pazartesi

Beşiktaş Şereftir, Şeref Beşiktaş'tır !

Efsane futbolcumuz Şeref Görkey, vefatının 5.yılında Zincirlikuyu'daki kabri başında ( yarın )Kulübümüz tarafından anılacağı resmi siteden duyuruldu. Akaretlerdeki kulüp binamızın önünden saat 11:00'de servis kaldırılacak. Bizlerde saygı, sevgi ve hasret ile "Voleci Şeref"imizi buradan anıyoruz... Mekanın Cennet Olsun...

Kısaca Şeref Görkey;


Şeref Görkey, Nişantaşı'nda başladığı futbola 16 yaşındayken girdiği Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nde devam etti. Hayatı boyunca teknik direktörlükten, Divan Kurulu Üyeliği'ne kadar her kadamede görev yaptı.
Futbol hayatı boyunca 320 gol attı. Bunların 99 tanesini voleyle attığı için Voleci Şeref olarak anıldı. Duran topların fileye gitmesini gol olarak görmediği için hiç penaltı kullanmadı.
İlk resmi maçını İstanbulspor'a karşı oynadı. 20 sezon boyunca aralıksız Beşiktaş'ta oynadı ve hep 10 numara giydi. Futbolu da 10 numara olarak bıraktı. Görkey, derbilerin de unutulmaz golcüsüydü. Galatasaray'a 30, Fenerbahçe'ye 13 kez gol atarak, Baba Hakkı'nın ardından derbilere damgasını vurmayı başardı.
Beşiktaş futbol tarihinde, 18'i resmi olmak üzere, tam 22 şampiyonlukta imzası olan Görkey, o dönemlerde savaşlar nedeniyle millî maçların azlığından sadece 1 kez A Millî formayı giyebildi. 12 Temmuz 1936 tarihinde Yugoslavya ile oynanan ve 3-3 biten o maçta da, takımın ilk golünü kaydetti.
Futbolculuğu bıraktıktan sonra da Beykoz ve Adalet'in yanı sıra Beşiktaş'ta teknik direktörlük yaptı. 1962 yılında A Mill Takım'da teknik adamlık görevini üstlendi.
Şeref Görkey yaşayan en eski ve önemli futbolculardan biri olarak 2003 yılında yapılan Beşiktaş'ın 100. yıl meşalesini yakan futbolculardan biri oldu.

8 Kasım 2009 Pazar

Baba, Oğul, Beşiktaş

Ne kadar doğru ne kadar yanlış, yazacaklarım tartışmaya açıktır.
Yaş 23, Babam 52 yaşında. Geçen akşam taraftarın sorguya alınması meselesinden açılan aramızdaki bir sohbetin kısa özetini geçeyim sizlere...

Alıcaklar tabi diyerekten girdi söze babam... Taraftarda suç oğlum, goy goycu olduk son zamanda diyerekten gerçekleri sanki suratıma vurdu. Metin Ali Feyyaz'ın dönemlerinden anlatırken, basın'a verilen demeçleri hatırlattı bana... " yenilgi nedir bilmiyoruz, bir takım yensinde onuda tadalım " gibisinden söylenen sözleri anlattı... Öyle bir Beşiktaş'tı bu Beşiktaş dedi. Şimdi kıyaslama yapmaya bile g*züm yemiyor.

Stadda küfür edilmemesi meselesi adamın içine oturmuş sanki. Edilmez diyor haklıda bir yerde... Aile geliyor oğlum, hem artık geçti o dönemler küfürle bir yere varılmaz artık. Yapıcaksan çıkıp kulüp binasına yürüyeceksin. Küfür hem takımına zarar, hem bünyene.. Gelde hak verme. Ama adamda farkında önüne geçilemeyeceğinin... Stadda başka nasıl protesto edelim soruma karşılık; Ya kulüp binasına yürüyeceksin, yada stadda arkanı döneceksin 10 dk. bir oldu sözleri... ama bunu futbolcunun üzerine alınmasını hatırlatınca, döndüğünde de Beşiktaş için bağırıcaksın oldu cevabı. Yoksa küfürle zirifle kimseyi gönderemezsin. Hele Demirören'i hiç diyerek muhabbet bitti.

Daha çok konuda konuştuk aslında, goy goycu taraftar meseleside sanırım tabelaya dönük protestolardan dolayı çıktı... Haklılık payı nedir bilinmez ama dediği protesto şekli uygulanmayacak birşey değil istendikten sonra...

Netice Güzel, Hatice Best Model !


Neticeye değilde haticeye dikkat çekiyoruz sezon başından beri. Tamam bu takım en kötü halde bile Süper Lig arenasında kazanıyor, ama istekleri ne derece karşılıyor muamma... Sahaya sürülen ilk 11, maçın gidişatı gibi önemli olan durumlar var. Heleki dizilişi sorgulayacak olursak sezon başından beri kanayan yara Beşiktaşımızda...
Şimdi sorupta türlü cevap veremediğim bir soru var bünyemde...
1- Forvet ne iş yapar?
C: Beşiktaş takımında forvet ileride basmaz, forvet dediğin ayağında top tutamaz, forvet dediğin ortasahada top öldürür, Forvet dediğin gelen ataklarda boşa kaçmaz gibi sıralayabileceğim bir çok beceriksizliği bünye kendi kendine cevaplıyor. 

Nobre'den artık dünyalık bir şey istemiyorum, ahiretim için bana sebep olup şu takımda durma... Sistem olarak Mustafa Denizli ne kadar başarısızsa, görev alan futbolcuda akıl oyunu olan futbol için o kadar şanssız. Sadece Nobre değil Bobô'nunda bu paydan nasibini alması söz konusu. Futbolcu kardeşlerim, abilerim, Kartallarım, gidin ileride basın. Rahat rahat çıkartmayın rakibi atağa... Dün ilk 30dk.'daki pas oranlarına bakınca sebebi ve sorumluları ileri uçta görev alan futbolcuların %37 gibi amatörde bile rastlanmayan bir oranı düşünüp kendi adlarına birşeylere çabalamaları lazım diye düşünüyorum. Gerçi 10,5 numaramız Tabata'nında kişisel beceriksizliği, aklının bitsede gitsek modunda olduğunu görüpte birazda forvetlerimize haksızlık olur.
Trabzonspor'un kendi evinde rahat oynaması kadar doğal birşey yok, eyvallah... Fakat Beşiktaş'ında kalitesi ortada olan Trabzonspor'u seyredecek lüksü yok. El kol sallayarak ileriden top çıkartılması Beşiktaş defansı için kaçınılmaz gol sorununu, hatta kart sorununu göz önüne getiriyor.

Dünkü dizliş gol yemeyeyim ama atmayayım mantığındaydı... Allah'tan Hakan Arıkan vardı kalemizde, kronik Rüştü olsa idi beceriksiz Trabzon forvetine bile dayanamayıp Gs faciası gibi bir maç çıkarabilirdi... Hakan'a her zaman güvenmişimdir. 8 değil 10 yese bile Hakan Arıkan'ın motive edilmesini düşünüyorum. Motive edilmesinde en büyük etkende çıkıp Kartallar gibi kalesinde her maç görev almasıdır. Keza Hakan Arıkan'ın ne denli bir kaleci olduğunu transfer dönemindeki söylentiler ile ortaya koyabiliriz.


Şu; boşa kaçma, top çalma meselelerinden o kadar sıkıntıdayız ki, peşin yargı ile her futbolcuyu ipe götürebilecek bir alt yapının bünyelere inşaa edildiği dönemde, kalitesini ortaya koyacak adamları bile asacağız neredeyse... Yusuf Şimsek misalinde olduğu gibi... Tamam ayağında fazla top tutuyor ama atacak adamda bulamıyor. Tıpki Ankaragücü maçında beklenmedik bir kontraya sebep olduğu gibi...

Son olarak Ernst konusuna değinmek gerekirse, Allah Seni Bizlere Bağışlasın demekten alamıyorum kendimi. Dün burasibesiktas.net forumunda Ernst'in hastalığı hakkında durumu anlatan bir cümle ile noktalayalım yazıyı..
" Sen ishal olunca, takım kabız oluyor..." Üzerine söz yok sanırım dün akşamki oyunundan sonra...

İleride Basın, Boşa Kaçın... Kendinizi harcatmayın !

ts-Beşiktaş



Maç başlıyor ve sahada 8 tane defansif oyuncuyla maça başlıyor mustafa denizli.Dakikalar ilerledikçe görülüyor ki takımın hücüm yapma gibi bir niyeti yok rakip bastırıyor ve wolsburg maçından farkı hakan'ın kurtarışları.Takımın maçı kazanmak gibi bir arzusu yok her zaman oldugu gibi ernst ve ferrariye bu sefer hakan eşlik ediyor.
Bazen sans insanların yanında olurmus Mustafa denizli dün şansı yanında olan insanlara bir örnekdi bu kadar basiretsiz bir oyun anlayısıyla trabzon gibi bir deplasmandan galibeyetle dönmek başka hiç bir terimle açıklanamaz
Bazen kötü giden yanların yanında bazı şeyler gelecege dair umut ışıgının yanmasına neden olur; işte böyle bir durumdaki Beşiktaşda ismail umut ışıgı görevini görüyor her ne kadar maliyeti yüksekde olsa 10 yıldır ibrahim üzülmezi izlemeye mahkum edilmiş bu taraftar artık sol kanatdan asist gelmesini sevinçle karsılıyor.
Koskoca camia ernstin hiç bitmeyen iyi futbolu,ferarrinin defansda guven vermesi ve ismailin sol kanata getirdigi hareketlikden mutlu oluyor.
ve takımın hocası fenerbahçe macınada aynı sistemi uygulayacagını hiç yüzü kızarmadan söyleyebiliyor
Dün çok önemli bir maç kazanıldı haftaya fenerbahçe macıda kazanılabilir ama şansla tesadüflerle rakiplerin beceriksizligiyle kaç sene şampiyon oluna bilir.Bzazılarının anlamadıgı bir şeyler var bu taraftar iyi futbol istiyor sampiyon olmak ve tesadüfü maçlar kazanmak degil.