26 Aralık 2009 Cumartesi

Kırmızı İbo

Gazete'de gördüm bu sabah İbrahim Üzülmez röportajını, gazete Zaman. Büyük bir resim ve yanda İbrahim Üzülmez'in sözleri. Başlık Kırmızı Kramponlar ile ilgili. Başarısına başarı kattığından bahseden İbrahim, "Kırmızı krampon başarımı renklendiriyor" demiş. Aslında bahane krampon. Bakıldığında grafik olarak İbrahim Üzülmez'i kesecek teknoloji henüz Beşiktaş için geliştirilmedi... Tabii bu işin şaka tarafı.

İbrahim Üzülmez'i seviyorum, sevmeyenlerine inat... Belki kendi alanında uluslararası kıyaslama yapıldığında ilk sıralara girememesi her ne kadar normal olsada İbrahim gerçekten Türkiye'de ve Beşiktaş'ta bir fenomen bence... Hem abilik hem kaptanlık hemde başarı açısından tam bir idol. Sürekli eleştirilmeside soru işareti aslında... Diğer futbolcuların performanslarına bakıldığında cevap otomatikman ortaya çıkmalı.
 
Şimdi soruyorum. Aynı iş yerinde 10 senedir çalışan varmı?

25 Aralık 2009 Cuma

1-0-2

106 Sheffield Wednesday - Newcastle 2

189 Club Brugge - Cercle Brugge 1

141 Aldershot - Barnet 1

131 Bristol Rovers - Walsall 1

104 Birmingham - Chelsea 1x

110 Fulham - Totthenam 1

Var mı Arttıran?

Basın'ı netten takip ediyorum ve şuan birgün demek bile yanlış olacak, sanırım bir kaç saat içinde Beşiktaş'ın kaleci transfer adedi: 3. İlerleyen saatlerde heran artabilir heran herşey olabilir. Önce Serkan Kırıntılı iddiası ortaya atıldı. Sanmıyorum Ankaragücü'nden ayrılıp bize geleceğini... Diğer isim Murat Şahin oldu ve Beşiktaş için göreve hazır olduğunu dile getiriyor basınımız. 3. kaleci ise Ömer Çatkıç'mış. Hatta görüşmelere başlandığıda yazılıyor. Tamam görüşmeler yapılabilir. Transfer döneminde de böyle haberlerin çıkması gayet normaldir. Fakaaaaatttt. Seçim sürecine girmiş bir Beşiktaş var ortada. Başarısız transferler ile eleştirilen bir başkan ve başkan adayıda mevcut. Bunlar göze alındığında, olurda yanılıyorum belki, Yıldırım Demirören'in başarısız bir isim daha alacağını pek sanmıyorum artık. Ha tabi egosunun ağır bastığıda bir gerçek sayın başkanın. Nefsine yenik düşerse bakarsınız 3 kalecide transfer edilmiş olur... Bu aşamada da basının yaptığı transferlerin doğruluğunuda teyit etmiş olur Yıldırım Demirören...

Ha birde Sezer Öztürk meselesi gündemde. İlerleyen günlerde illaki haberin yanlış yada doğru olduğunu öğreneceğiz. Bankasya'da yılın futbolcusu seçilen Sezer Öztürk hakkında taa 2005'de ekşi'de atılan bir entry ile karşılaştım. Buradan 2005'deki entry'e ve buradan da hakkında yazılanlara bakabilirsiniz.

Ben bu yazıyı yazarken bir haber daha çıktı... Denizlispor'un genç kalecisi Cenk içinde atağa kalkmışız. Denizlispor Yusuf, Erhan Güven ve bir miktar para istiyormuş. Veririz abi ne olacak yani... Fakat olurda Cenk ve Sezer Öztürk gelirse Beşiktaş'a, istediği halde Mustafa Denizli'nin oynatmama gibi bir huyu var  genç oyuncuları. Karşılaşılacak olası durumda budur. Alırız oynatmayız. Bknz: Erkan Zengin.

Ps: Erkan Zengin'i google görsellerde arattığımda, Beşiktaş formalı resimlerinden çok eski takımı Hammarby formalı fotoğraflarını görmek çok üzücü.

23 Aralık 2009 Çarşamba

Deneme Tahtası

Mustafa Denizli'yi anlamak diye bir kitap çıksa yok satar hani... En azından sporun kıyısından köşesinden anlayan adam bile bir alayım bakayım der... Değişik işlere imza atıyor son zamanlarda. Kupa ciddiye alınıyor, öylede olmalı. Avrupa Serüveni için gerekli bir yol. Eminim Denizli'de ciddiye alıyor, fakat yanlış hamleler yaparak işi zora sokmada üzerine yok diye düşünmüyorda değilim. Manisayı şaha kaldıracak bir futbol sergiledi dün akşam Beşiktaşımız. İnsan merak ediyor bu takım antrenmanlarda neler yapıyor diye... Yani birgün herşeyi kenara bırakıp gitmek istiyorum Nevzat Demir Tesislerine ama Jandarma karşılar diye erteliyorum...

Korcan'ın performansını hemen bir maçta değerlendirmeye kalkışıyor bilmişlerimiz. Tamam futbolcu o, oyunu oynayan o... Peki yaşadığı duyguları normal karşılama hoşgörüsünü uygulayacak kim? He diyeceksiniz ki deneme tahtası mı? Evet deneme tahtası. Bu kulüp Yıldırım Demirören döneminde tamamen deneme tahtasına döndü. Aksini iddia edeninde gözlerinin bozukluğundan şüphe ederim.

Manisaspor ile daha önce bir maça çıkmışsın, berabere bitmiş, fakat hala zaaflarını görememişsin. Hala akıllıca davranıp sonuca gidememişsin. Orta alanımızdaki futbolcularımızdan Ernst ve Fink'de takımın gidişatına ayak uyduruyorlar gibi geldi dün akşam. Hadi yorgunluğu bahane edelim. Peki dinlenmiş Tabata?..Yok abi yok, Mustafa Denizli ve Yıldırım Demirören'in gitmesini artık içten içe ister oldum. Zaten Demirören'in 1 dakika kalmasını istemiyor bünye... Bonusu da Denizli olsun.

21 Aralık 2009 Pazartesi

Ziraat Türkiye Kupası: Manisaspor - Beşiktaş JK

Lig'in 16. haftasında karşılaştığımız Manisaspor ile yarın akşam saat 20:30'da deplasmanda Ziraat Türkiye Kupası ilk karşılaşmasını oynayacak Beşiktaşımız. Beklentilerimize ne kadar cevap verdiği ortada fakat kötü gidişe artık "dur" demek gerekiyor bunuda bu maç ile gerçekleştirmelerini temenni ediyoruz futbolcularımız ve teknik heyetimizin...

Sakatlıkları bulunan Hakan Arıkan, Rüştü, Holosko, Ferrari bu maçta görev alamayacaklar. Eğer ki antrenman sakatlıkları olmazsa bunun dışında gelişen herhangi bir sakatlık söz konusu değil. Manisa karşısında lig'de pek etkili bir oyun oynamadık. Kupa başkadır diyerek, kupaların takımı Beşiktaşımıza yakışır şekilde bir mücadele sergilemesini bekliyorum takımın. Yedek ağırlıklı bir kadro ile çıkabiliriz keza sakatlıktan ötürü. Erkan Zengin'in kesin görev alacağını umut ediyorum. Artık almalıda... Alternatifi bol bir kadro var takımımızda fakat garantiye almaktan mıdır nedir Mustafa Denizli pek şans tanımadı genç isimlere... Oynamalarının sakatlıktan ötürü değilde, Sayın Denizli'nin ağzından düşürmediği Rotasyon ve Futbolcuların her an hazır olması durumundan ötürü oynayacak olmalarını kendi adıma daha şık bulurdum. Ama bu saatten sonra yapılacak tek şey Mustafa Denizli'nin biraz daha özgüven kazandırması futbolculara...
Lig maçı öncesinde zor bir rakip olarak gördüğüm Manisaspor bunun (kendimce) aksini gösterdi bana. Tutuk bir takım... Genç isimlerle işi çözmek dileği ile...

Son Kupanın Son Sahibi;

Saldır Beşiktaşım !

İlk Yarı Değerlendirmesi

7 Ağustos'ta başlayan 2009-2010 futbol sezonuna 20 Aralık 2009 tarihi ile 17 maçlık ilk yarıya ara verilmiş oldu. Sezona büyük umutlarla başlayan Beşiktaşımız şu an konum itibari ile 5. sırada olmuş olsada bu yarıştan asla ekarde edilemez bir durumda. Kısa kısa sezonun maçlarına değinelim;

Beşiktaşımız 17 maçlık serüvende ilk maçını İBB'ye karşı oynadı. Maç 1-1 eşitlikle sonuçlandı. Bu maçın öncesinde düşünceler fark atılacağı yönüdeydi fakat önemsenecek bir gerçek var ki Büyükşehir maçlarında sürekli engellere takılan taraf Beşiktaşımız oldu...

Ligin ikinci maçında Beşiktaşımız Antalyaspor ile İnönü Stadında "Seyircisiz" oynanan maçta Holosko ve Tello'nun golleri ile 2-0 karşılaşmayı kazandı. 17 Ağustos'ta oynanan maçı İlker Meral yönetti. Tello'nun frikikten attığı şık gol jeneriklerde yer aldı. İlk golün sahibi Holosko'ya asisti Nihat yaptı. Ve şuanki duruma bakıldığında, eleştirilere maruz kalan Nihat, ligin ilk yarısına göre hiçte bencil değildi...

22 Ağustos'ta Başkent ekibi Gençlerbirliği'ne konuk olan Beşiktaşımız, sahadan 0-0'lık maç sonucu ile ayrılarak 1 puanı hanesine yazdırdı. Mustafa Denizli'nin koltuğu Ertuğrul Sağlam'dan aldığı sezon ilk maçı olarakta akıllarda yer etmişti Gençlerbirliği maçı. Herkesin beklentisi farklı bir galibiyetti fakat sahadan her iki tarafta eşit puanla ayrılmış oldu...

Bu zamanlarda konuşulan tek şey Beşiktaş'ın Delgado sorunu ve 10,5 numara meselesiydi. Yöneticilerin demeçlerine göre Beşiktaş, C. Ronaldo transferini gölgede bırakacak bir transfer gerçekleştiricekti... Umutlar yüklendi... Transfer sezonunun bitimine 2 gün kala Gaziantepsporlu Rodrigo Tabata ile 8 Milyon €'luk anlaşma sağlandı... Taraftarların beklentisine karşılık yapılan transfer fiyaskoydu...

Akabinde 28 Ağustos ile Şampiyon taraftarı ile İnönü Mabed'inde özleme son verdi... Rakip Gaziantepspor'du. Bu maç akıllarda transfer söylentileri ile kaldı. Fakat Beşiktaşın oyun mantalitesini de kimse çözemiyordu. Bir sonraki hafta oynanacak Galatasaray derbisi için pekte iyi sinyaller vermiyordu... Maç 0-0 sonuçlanarak Beşiktaş rakiplerinin 6 puan gerisinde, 9. sıradaydı... Üstelik geçen sezon Beşiktaş'ın şampiyonluğuna gölge düşürmek adına elinden geleni ardına koymayan basın Beşiktaş olduğu yerde diyecek kadar da bayağı idi...

Beşiktaşımız 5. hafta sezonun ilk derbisini Galatasaray ile Ali Samiyen Stadında oynadı. Sonuç 3-0 Galatasaray üstünlüğü ile sona ermişti. Maçın konuşulan isimleri Rüştü ve Serdar Özkan'dı. Rüştü'nün olmayacak hatalar ile Galatasaray'ın skorsal açıdan galip gelmesini sağlaması tamamen hayal kırıklığı idi. Skor olarak üstün olan taraf Galatasaray olsada, oyunu oynayan ve gol yollarında başarısız olan taraf Beşiktaş'tı. Serdar Özkan'ın Leo Franco ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda ceza sahası dışında "El" temasını maçın hakemi Bülent Yıldırım görmedi. Oysa pozisyon tamamen çift vuruş ve sarı kartı gösteriyordu.

Artık sıkıntılar tavan yapmış, Beşiktaşımızın gol fobi'si ortaya çıkmıştı. Ne Nihat ne de Bobô ve yeni transfer Tabata beklentilere cevap vermiyordu... Galatasaray mağlubiyetinin ardından Şampiyonlar Ligi maçı için İnönü Stadında rakip bir dünya markası Manchester United'dı...

77. dakikaya kadar gayet ortada geçen oyunun kazananı Scholes'un kafa golü ile Manchester United oldu. Bu maçta çok iyi hatırlıyorum kalecimiz Hakan Arıkan'a eski açık (kapalı yanı) tribününden olur olmaz hareketler bir kaç taraftarımız tarafından yapıldı...

6. Hafta rakip Kayserispor'du. Sezon başında Mehmet Topuz transferi ile gündem epey meşgul olmuştu. Bir yanda Süleyman Hurma, bir yanda Mehmet Topuz ve bir yanda iki büyük kulübün çekişmelerine sahne olan bir sezon başlangıcını unutmak olmazdı. Süleyman Hurma'nın Beşiktaş taraftarından nasibini alacağıda bir gerçekti. Her tv kanalında sanki Fenerbahçe kongre üyesi gibi demeçler veren, Mehmet Topuz'a sormadan transferinin Fenerbahçe'ye yapıldığını dile getirmekteydi Hurma. İki kulüp menacer hatası ile karşı karşıya kalmıştı. Mehmet Topuz'un yediği sözleri ile Fenerbahçe'ye transfer olması elbette işin "Sözünün ERİ" olmamak durumundan bakan Beşiktaş Taraftarı Süleyman Hurma'ya sevgilerini sunmuştu. Maçtan galip ayrılan Kayserispor'du. Beşiktaşımızın oyun mantalitesinde sorunlar ayyuka çıkmıştı artık. Kayserispor'u mağlup edemeyip, zirveye sonradan ortak olan bu takım karşısında galip gelememenin dezavantajı daha sonraları ortaya çıkacaktı. Skor 0-1, gülen taraf Kayseri idi.

Ankaraspor'un ligden düşürülmesi sebebi ile 7. haftayı Bay geçen Beşiktaşımız hanesine 3 puanı otomatikman yazdırmış oldu. Lig sıralamasında 9 puan ile 9. sıradaydı. Ligde 6 gol atmış kalesinde de 5 gol görmüştü. 6 golün fiftisi 3-0'lık Ankaraspor galibiyeti idi. Yani golcülerimiz hala suskunluğunu koruyordu. Basında konuşulan Beşiktaş'ın nasıl olurda 6 gol ile 9. sırada olması idi...

Tarih 30 Eylül rakip CSKA Moskova'ydı. Şampiyonlar Ligi grup maçında Moskova deplasmanında 2-1'lik mağlubiyet almış, golcülerimizin suskunluğunu yine izlemiştik. Beşiktaşımızın golü Ekrem Dağ tarafından maçın son dakikalarında kaydedilmişti. Mustafa Denizli'nin Şampiyonlar Ligi karnesi gündemde yer edinmişti ve neticenin değişmeyeceği görüşünde bir çok medya kuruluşundaki Ferguson'larımız hem fikirdi. Keza Mustafa Denizli daha önce "0" çekmişti...

Ve son şampiyon ağır yaralı idi... Rakip Denizlispor tarih 3 Ekim'di... Beşiktaşımız Denizlispor karşısında  deplasmanda herkese inat Şampiyonluğunu ilan etmiş 2008-2009 sezonunu çifte kupa ile kapatmıştı. Denizlispor'u geçen sezona göre 1 eksikle 1-0 mağlup etmiştik. Gol'ün adı Tabata idi...

9. Haftada rakip İnönü Stadında Kasımpaşa idi... Hakem Hüseyin Göçek maça damgasını vurmuş, Ferrari ve Alman panzeri Ernst Kırmızı Kart ile oyun dışı kalmıştı. 9 Kişi kalmasına rağmen gülen taraf 2-1'lik skorla Beşiktaşımızdı. Ve Nihat Kahveci çok tartışıldığı anda sahneye çıkıp yıllar sonra Beşiktaş forması altında ilk golünü atmıştı...

Beşiktaşımız iyi yönde ilerliyordu. Hafta içi rakip Wolfsburg, Almanya deplasmanı idi. Gurbetçilerimizden dolayı her ne kadar deplasman havasında geçmesede oyun 0-0'la sonuçlandı. Maçın temposu mükemmeli her iki takımda kendi liglerinde Son Şampiyon'du... Maça adını yedi düvele duyurmuş Beşiktaş taraftarı görsel şovları ve meşaleleri ile damga vurdu... Umutlar yeşermişti... İçten içe İnönü'de Wolfsburg'u mağlup edeceğimiz görüşü belirmişti...

Fakat beklenen patlama bir türlü gerçekleşmiyor Beşiktaşımızın golcüleri oruçlarına devam ediyordu... Rakip 10. haftada Eskişehirspor'du. Maçın 83'üncü dakikasına kadar 0-0 devam eden oyun 83'te kendi alanımızdan atlan tek topla ileride Ekrem Dağ'ın muhteşem takibi ile 0-1 olmuş ve gülen taraf Beşiktaş olmuştu. Rakip eksikti, Nihat %100'lük pozisyonları değerlendirememiş ve maçta pekte tat vermemişti izleyenlere...

11. Haftaya lig sıralamasında 5. sırada giren Beşiktaşımızın rakibi Ankaragücü idi. Maç soğuk ve yağmurlu bir dolmabahçe akşamında 1-0'lık Beşiktaş galibiyeti ile sonuçlandı. Gol'ün adı İsmail Köybaşı idi. Ceza sahası dışından şık bir vuruşla kaleci Serkan'ı avlamayı başarıp takımınada 3 puanı kazandırmıştı. Gol sonrası Kapalı Tribün'e koşmasıda ayrı bir görülmeye değer manzaraydı...

Beşiktaşımız Bermuda Şeytan Dörtgeni'ne girmişti. Sırası ile; Wolfsburg İnönü'de ağırlanacak, Trabzonspor Deplasmanına gidilecek, nazlı yâr Fenerbahçe İnönüde misafir edilecek ve Old Trafford'da Şampiyonlar Ligi grup karşılaşması rövanş maçında Manchester United ile karşılaşılacaktı. Akıllarda oynanan futbol'un kontra olduğu, golcülerin bu kadar suskun olması ve yukarıda değinmediğimiz Yönetimsel sorunlar vardı... Bu kaos ortamında nasıl başarı beklenirdi ki?.. Ama en son umutlar ölürdü...

Beklenmeyen 0-3'lük Wolfsburg mağlubiyeti herşeye tuz biber ekti. Ne yapacağını kestiremeyen Beşiktaş taraftarı maçın son anlarına mağlup girilmesine karşılık Yönetim'i istifaya davet etmişti. Beşiktaş Başkanı küfür yiyordu, tartışılabilecek bir konu olmasına rağmen tasvip edilmeyecek bir durumdu. Aksine Beşiktaş Başkanı'da taraftarlarına "siz görürsünüz" gibisinden hareketler çekerek "Temizlik Operasyonu"nu başlatmış olacaktı... Tribün Liderleri ve bir kısım taraftar İstanbul Emniyeti tarafından gözaltına alınımış ve daha sonraları cezaları açıklanarak "1 yıl müsabakalara giremez" yaftası yapıştırılmıştı. Tribün için büyük kan kaybı idi bu... "Karagümrüklüler" grubu ilede çatışma yaşanmıştı... Daha doğrusu bir kaç kişi Kapalı Üst'e saldırma cesareti göstermiş ne olduğunu anlamayan, münferit dahi olsa şiddet ve cezaya maruz kalan asıl Beşiktaş Taraftarı idi. Kaos sürüyordu...

Rakip Trabzonspor'du... Kısır bir maç olarak beklediğim bir maçtı ve yanılmamıştım. Oyunu tamamen kabullenen bir Beşiktaş vardı sahada. Beceriksiz Trabzonspor forveti Beşiktaş karşısında iyi pozisyonlar yakalamasına rağmen değerlendirememiş ve maçın adamı Ernst şık bir vuruş ile Trabzonspor karşısında 0-1'lik Beşiktaş üstünlüğü sağlamıştı. Daha sonraları Bobô'nun kaçırdığı net pozisyon ile saç baş yolsakta ikincisinde affetmemesi bize kendisini affettirmiş oldu ve skor 0-2 idi. Beşiktaşımız 3 puan ile dönmüştü Trabzon deplasmanından...

Fenerbahçe maçı öncesi iyi bir moral olmuştu Trabzonspor galibiyeti... Basın "derbinin favorisi" olmaz diyip, gizliden Fenerbahçe'nin maçtan galip ayrılacağını yazıyordu... Tarih 21 Kasım 2009 Cumartesi, yer İnönü Stadı idi. Maça ilgi yüksek, tribünler doluydu. Ekonomik anlamda zaafım olduğundan bu yıl kombine alamasamda, maça gidicek durumu denkleştirmiştim. Hatta son anda karaborsaya denk düşüp okutulmuş bilet rastlamıştı baht'a... Maçın başlamasına 5 dakika varken şok yaşasamda *bnenin oğlu borsacıyı bulup paramı almıştım. Ve yeni biletide... :) Süper bir 3'lü ile başlayan karşılaşmanın ilk yarısı 0-0 bitmiş, öncesinde frikikten Alex'in kullandığı top direkten dönmüş ve maçında bir nevi dönüm noktası olmuştu... İkinci yarıda daha atik oynayan taraf Beşiktaşımızdı. Michael Fink ve Fabian Ernst Fenerbahçe orta alanına adete top yaptırmıyor, Alex ve Emre'yi marke ediyorlardı... Daha sonraları bu külüpte sürekli eleştiri oklarını üzerine çeken ve her defasında da kadrodan mahrum olmayan bir adam, Delinho, nam-ı diğer Deli İbrahim devreye girmiş bitirici ortaları ( :) ) ile hatta sağ ayağı ile ortaladığı top asist olarak yazılmış, Michael Fink'in muhteşem şutu ile ağlarla buluşmuştu. Maç 1-0, yüklenen bir Beşiktaş sahadaydı... Bobô ile 2-0 öne geçmişti Beşiktaşımız. Artık makara kukara had safhadaydı tribünde... Deli İbrahim muhteşem bindirmelerinden bir tanesini daha yapmış, akabinde tribünden "üçüçüçüç" sesleri ile "oley oley oley" li paslaşmalar olmuş ve ortasında sonradan oyuna dahil olan Uğur İnceman skoru 3-0 yapmıştı... Taraftar istemiş, Beşiktaş golü atmıştı... Spikerde bunu söylemişti... Maçta twitter Kâzım geçen sezon ki derbide de yaptığı taç çizgisini geçmiş topu çevirmiş, hakem bu sefer oyunu devam ettirmemişti... Akabinde "Fuck Off" veya "Fuck You" diyerek kırmızı kart ile oyun dışı kalmıştı... Pekte güzel olmuş twitter Kâzım için... Daha sonraları doğal olarak galibiyet konuşulmamış, Uğur'un attığı golün ofsayt olduğu, twitter Kâzım'ın masumane bir küfür(?!) ettiği, hatta işi abartıp "canım ingilizler bunu günlük hayatta hep yapıyor ne var ki" tarzında abukça sabukça bir duruma dönüşmüş bir medya bizlere maval okumaktaydı... Küfürün dili her yerde aynıydı oysa beden olarak.... Bunu farkeden sanırım sadece hakemdi... Oysa kendi kulakları çınlayan pek değerli hakem eskisi yorumcularımız, ibre kendilerine döndüğünde aynı düşünceler ile hareket etmemekteydiler... Velhasıl kelam Fener'e koymak paha biçilemezdi...

Şeytan Dörtgeninden üç maçta iki galibiyet bir mağlubiyet çıkaran Beşiktaşımız İngiltere yolcusu idi... Moraller yüksekti... Maç öncesi söylentiler Manchester'ın yedek ağırlıklı çıkacağı yönünde idi... Öylede oldu Manchester yedek ağırlıklı çıktı maça ve Türkiye'de herhangi bir kulübü satın alabilecek bir kadro ile karşı karşıyaydık... Boyalı basınımız tabii ki bunu dile getirmiyordu. Hatta sempatizanı oldukları takımın geçen sezonlarda yine bir İngiliz takımı ile yaptığı maçın kadrosunu deşifre etmemişler sanki hiç karşılaşılmamış gibi davranmışlardı... Onuda unutmamıştık, Arsenal çoluk çocuk ile 5 tane atmıştı ve bu kayıtlara geçmişti...Kafa kafaya oynanan bir maç oldu. Çoğu zaman nefeslerimizi tuttuk bırakmayı unuttuk... Tello'nun ceza sahası  dışı sağ çaprazından vurduğu muhteşem orta şut karışımı ile İngiliz devine karşılık 0-1 üstünlük sağladık. Maçın son dakikalarına doğru Rüştü'nün kurtarışları ve maçın spikeri Ertem Şener'in masumane cümlesi akıllarda kaldı. "Heryerinden öpüyorum Rüştü, heryerinden."

14. haftada rakip Sivasspor'du. Moralli Beşiktaş geçen yıl zirve yarışından olduğu rakibinin sahasında oynayacaktı maçı... Sivas epey kan kaybetmiş geçen yıl ortağı olduğu zirveden çok uzak, küme mücadelesi içindeydi... Bu aşamada hakettiği yerde de diyebiliriz. ki geçen sezon hem yönetim hem teknik heyetinin olur olmaz açıklamaları ile gündemi epey meşgul etmişler, ayrı bir ukalalığa bürünmüşlerdi... Bobô'nun golü ile 0-1 öne geçen takımımız 3 puanı cebine koyup dönmüştü Sivas deplasmanından...

Yinede gol yollarındaki sorun ve Nihat'ın gol atamama fobisi devam ediyordu... He birde Nobre... Rakip Diyarbakırspor'du 15. haftada. Diyarbakırspor diğer takım taraftarları tarafından "terör örgütü mensupları" olarak lanse edilmiş, siyasi gündemide epey meşgul eden "açılım" a denk gelen bu olay herkes tarafından hoş karşılanmamıştı, karşılanamazdı... Yafta yapıştırmak kolay olsa gerek. Diyarbakırspor daha sonraları başkanı ve camiası ile ligden çekilebileceklerini açıklayıp, sivil toplum örgütleri ile görüşme yapacaklarını basına bildirdiler. Olacak iş değildi, futbolu sivil toplum örgütleri yönetiyordu sanki?.. Gelişen olaylara Beşiktaş taraftarının tepkisi ne olacağı merak konusu idi. Herkes kaos beklerken, Büyük Beşiktaş Taraftarı Diyarbakırspor ve Beşiktaşlı futbolcuları hep beraber tribünlere davet ettiler, alkışladılar... İlk yarısı Beşiktaşın futbol adına üstün taraf olarak geçtiği bir maçtı. İkinci yarı ne olduysa maç Diyarbakırspor'un kontrolüne geçti ve sahadan her iki tarafta 0-0 eşitlikle ayrılıp birer puana razı oldular...

Tarih 8 Aralık, mabedde Şampiyonlar Ligi son maçı ve rakip CSKA Moskova idi... Artık gruptan çıkma şansını yitirmiştik. Fakat UEFA hayalleri devam etmekteydi. Aynı saatlerde Wolfsburg, Manchester United'ı ağırlıyordu. Olası beraberlikleri ve Beşiktaş'ın 1-0 yada 2 farklı galibiyeti UEFA kapılarını açacaktı Kara Kartal'a... Maç öncesi CSKA'lı taraftarlar stad çevresinde dolaşıyorlardı bağıra çağıra. Taraftarımızda Rubin Kazan diyerek tempo tutuyorlardı kendilerine... CSKA'lı oyuncuların Old Trafford'daki maçta "Sudafed" ilacı kullandıkları ve ortada doping şüphesi olması dolayısı ile maçta üstünlük sağlayacağımızı düşünüyorduk. Futbolcular men edildi müsabakadan fakat sonraları çıkan karar CSKA'nın ihraç edilmeyeceği yönünde oldu. İlk yarısı karşılıklı ataklarla geçen maçtan üstün ayrılan taraf CSKA oldu. Almanya'dan gelen 1-3'lük Manchester galibiyetide moralleri bozmuş oldu. Avrupa defterini kapatmıştı Kartal...

Ligde rakip Manisaspor'du. Rahat galip ayrılabileceğimiz maçtan beraberlik ile ayrıldık. Futbol adına tam bir karmaşa vardı ortada. Sonuç 1-1'di. Şapkadan tavşan çıkmamışi Kara Kartal ilk yarı liderlik koltuğuna oturamamıştı. Hayaller 30. Haftaya ertelenmişti. Nostradamus kehanetleri gibi ortada kehanetler dolaşıyordu...

17. Haftaya sıkıntılı giren Beşiktaşımızın rakibi Bursaspor'du. Ligden düştüğü sene Bursalıların Beşiktaş'a garezleri doğdu... Sanki futbolcularını Beşiktaş oynatıyor, eğitiyordu. Çamur at izi kalsın mantığındaki Bursalılar Beşiktaş taraftarı ile epey sürtüşmeye girdiler. 2008-2009 sezonundaki Bursaspor maçında Beşiktaşlı taraftarlar Bursa'ya alınmamış aynı şekilde Bursalılar'da Beşiktaş'a gelememişlerdi. İl Güvenlik Kurulu'nun görüşü bu yöndeydi. Bu yılda aynısı oldu, İl Güvenlik Kurulu Bursaspor taraftarını Beşiktaş maçına almadılar. Halbu ki geçen yıl Bursa'da iki başkanda olumlu ve barış adına açıklamalar yapmışlardı... Fakat Güvenlik Kurulu'nun fikri değişmedi. Burasspor lige atik başlamış ve rakiplerini zorlar durumdaydı. Ligde Kayserispor ile birlikte 3 Büyüklerin arasına girmişlerdi. Beşiktaş sıkıntılı geçirdiği ilk yarıyı Bursa maçı ile noktaladı. 0-1 Bursaspor ilk yarıyı galip kapattı. Daha sonra maç 2-1'e dönmesine rağmen, yanlış oyuncu değişiklikleri ile Mustafa Denizli maçın kahramanı ilan edilebilirdi. Ağır zeminde yavaş futbolcu tercihi tamamen büyük bir hataydı. Maçı 2-3 Bursaspor kazandı ve Beşiktaşımız 2009-2010 sezonunu 5. sırada 32 puanla tamamlamış oldu...

Sezon içerisinde öncesinde ve sonrasında yönetimsel hatalar dikkat çekti. Şampiyon 100.yıl sonrası gibi yine tutuk başladı lige. Holosko sakatlandı, Nobre gol orucunu Bursaspor maçında bozdu 286 günlük hasreti sona erdi. Hakan Arıkan ve Rüştü sürekli sakatlık içinde oldular. Ferrari son maçta Fink ile çarpıştığı hava topunda elmacık kemiğini kırdı. Kasıklarından ameliyat geçiren Delgado hızla iyileşmeye başladı... Gözler onu arar oldu. Sezon başında Avrupa Arenasında sükse yapması beklenen Beşiktaş 4 puan ile gruptan çıkamadı. Yapılan yanlış Rotasyonlar Beşiktaş'ı süreklilik anlamında epey etkiledi. Ocak 2010'da kongre için adaylar bir bir çalışmalarını hızlandırdılar. Murat Aksu başkanlığa adaylığını açıkladı. Yıldırım Demirören yönetimsel olarak hatalarını görmezden geldi ve gelmekte... Levent Erdoğan, Yıldırım Demirören'in yönetiminden istifa ettiğini açıkladı ve bir haber kanalı ve web portalına yaptığı açıklamada transferlerin aslında başkan'ın "ego"sundan kaynaklandığını, yönetime danışılmadığını dile getirdi. Şimdi süreç transfer ve Beşiktaş için kongre süreci... Diliyoruz ki Beşiktaş için en hayırlısı ne ise o olsun...

Tabii ki hakem hataları sezonun en çok konuşulanı oldu. Kimse birbirini kandırmasın aleyhte ve lehte epey hatalı kararlar ile hakemlerimiz sınıfta kaldılar. Bu her takım için geçerli ve görünüşe göre böylede devam edeceğe benziyor. Daha sonraları twitter Kâzım'ın şike iddiaları ve Türkiye'de bir kaç kulübün şike yaptığı ortaya çıktı hâlâda devam etmekte Almanya'da başlayan soruşturmalar...

Ligin ikinci yarısında kızışan üst sıralarda pençeleri ile saldıran bir Beşiktaş izlemek dileği ile...

Şampiyonluk için Saldır Beşiktaş !