20 Mart 2010 Cumartesi

Münferit Olaylar , Yönetimimiz , Medyamız

TFF ve PFDK Perşembe ve dün "beklenen" kararlarını açıkladı.
Ali Sami Yen maçında yaşanan olaylar "münferit" olduğu için para cezasını yeterli bulmuşlar.
Fenerbahçe yönetimini kendi adıma kutlarım, çok akıllıca bir açıklama yapmışlar.
Bu olay münferitse FB-Everton hazırlık maçında yaşanan yaralama için neden stadlarının kapandığını; bu cezanın hangi kurala göre verildiğini sormuşlar.
Stadımızın 5 maç kapandığı olayı hatırlıyorum.
İki kişi, tuvalette kavga ediyor ve biri ölüyor.
Beşiktaş taraftarı haftalar öncesinden organize mi oldu? "tuvalette birilerini kıstıralım, öldürelim" diye?
Yoksa bu da mı münferit bir suç muydu?
Cezanın sebebi stada sokulmuş bıçak ise, GS-Agücü maçında taraftarın atıldığı yere ile ilgili GS kulübü geçen yıl GS-FB maçında taraftarların oraya çıkması ile ilgili uyarı aldı mı almadı mı? Oraya önlem alması istendi mi istenmedi mi?
Peki, stadı "münferit" bir suçtan 5 maç kapanmış ve o cezayı Başkan olarak tebliğ almış mevcut Başkanımız ne yaptı?
GS'ye yapılan çifte standardı duymazdan geliyor.

İBB-D.Bakır maçı 1-0 tescil edilmiş.
Türk futbolunda sayısız örnekleri olmasına rağmen, yine bir ilk yaşanmış.
Kabul. D.Bakır'u düşürmeye cesaretiniz yok. Belli.
O zaman D.Bakır-Bursa maçı neden hükmen 3-0 Bursa'ya verilmiş?
Üstelik de o maç 0-0 giden bir maç
İBB dese ki "zaten kazanıyorduk, 3 dakika kalmıştı", bir yere kadar hak verirsin.
Peki ya Bursa maçı? 0-0 giden bir maç, yarıda kaldığı için hükmen sonuç yazıldı.
Hakemin kafası yarılması ise bir maçın sonucunu hükmen belirlemeye sebep olan, FB-GS maçında 4. hakem kafasındaki dikişler ile çıkmadı mı maça? FB-GS maçı olunca "gir içeri, pansuman ol, dikişini attır, maça çıkalım", D.Bakır - Bursa maçı olunca "ölümden döndük, katiyen çıkmayız".
Şampiyonluk yolundaki rakibimiz en zor deplasmanlarından birinden oynamadan 3 puan aldı.
Yönetimimiz yine duymazdan geliyor.

Yönetim hakem hataları, rakip oyuncular hakkında açıklama yapacağına böyle futboldışı gelişmeler için devrede olmalıdır.
Bir Beşiktaş taraftarı olarak bu iki garip uygulama hakkında yönetimimizin yapacağı bir açıklamayı merakla bekliyorum.

Uçurum #Maç Sonu

Dün akşam 90 dakika Yusuf Şimşek'e nasıl dayandı Mustafa Denizli diye düşünüp durdum. Geçen sene yaptığı katkıları düşündüm, düşündükçe uçurumun eş anlamlısını öğrendim. Sadece Yusuf için değil, Beşiktaş alt yapısından yetişip İspanya'ya transfer olan ve daha sonra kiralanan İbrahim Kaş'ı düşündüm. Nedir yani ısrar etmek bu adam da anlayamadım. Zaten transfer olmadan önce oynadığı sezonda da ne kadar verimli olduğu tartışılır. Futbolcunun kötü dönemleri olabilir normaldir. İbrahim Kaş'ın da katkı yaptığı yerler vardır normaldir. Fakat burada üzerinde durulması gereken nokta; performansına katamayan futbolcularda sürekli ısrar edilmesi, böylece hem taraftarın tepkisini hem de gelecek eleştirilerin önünü alamamaktır. Mustafa Denizli'nin nedense böyle bir duruşu var. Eyvallah liderliğine diyecek söz yok. Umut aşıladığı da ortada... Böyle ısrarcı olmasının farkında olmaması düşündürücü... Üstelik Beşiktaş'ın öz evlatları ile taraftarın arasının açılması kaçınılmaz oluyor bu düşünceyle gidildiği sürece...

Yusuf Şimşek'e 90 dakika dayanmak gerçekten büyük iş. Her ayağına gelen topu ezmekten başka bir şey göremedim ben dün akşam. Oyuncu değişikliklerinin olacağı sırada ümitlendim fakat beklenmeyen bir değişiklik oldu tarafımdan. Holosko'nun değerlendiremediği pozisyonlar yüzünden Yusuf'un hataları gözden kaçtı. Farkına varıldığında da oyuncu değişikliği hakkımız bitmişti...

Kasımpaşaspor'un Bursaspor karşısında oynadığı futbol ile dün akşam ki futbolları kıyaslandığında "büyük takımlara karşı" lafına inanmamak gerek. Keza teknik direktörleri Yılmaz Vural'ın Bursaspor lehine açıklamalarından sonra antipatik gelmemesi tarafımdan abes kaçıyor.

Şampiyonluk yolunda yara almış olsak bile "marka değeri" olan ligimizin daha çok sürprizlere gebe olacağını kestiriyorsunuzdur az çok. O yüzden önemli olan hatalardan bizim çıkardığımız sonuçlar önemli...

Kara günlerimizi Mayıs'ların beyazı örtsün !

19 Mart 2010 Cuma

Demokratik Açılım

TFF'nin açıklamasından sonra meydana gelen 5,5,6'lık bir anket... Sonuç ortada... Diyarbakırspor küme düşmedi... TFF 1-0 olarak maçı tescil etti. Böylece Demokratik Açılım için bir adım daha atılmış oldu sanırım. Galatasaray - Ankaragücü maçında yaşananlara dair verilen ceza da zaten bu yönde bir karar çıkacağını düşündürmüştü bende. Hatta Sayın Vali Muammer Güler'in Kanaltürk'e telefon bağlantısında da bu yönde karar çıkacağını belirtiyordu bir nevi... Çünkü malum açılıp saçılıyoruz. Her yönde taviz tanınıyor. Galatasaray'a ve Diyarbakır'a verilen cezalar ile bir nevi Türk Futbol'unun geleceğine şekil verdi kanaatimce TFF... Nasıl mı?

Çifte standartın en babası oldu bu kararlar ile. Keza az önce Fenerbahçe'nin resmi sitesinden Galatasaray hakkında çıkan karara karşı yapılan açıklamayı da okudum. Gerçi Fenerbahçe yönetimi her konu hakkında resmi siteden açıklama yapar oldu tartışılır. Fakat gerçekleri görmemezlik olmaz. İlgili açıklama burada gayet mantıklı bir açıklama... Bu olayların adı Diyarbakırspor veya Galatasaray değil de Beşiktaş yahut diğer kulüpler olsa aynı kararın çıkmayacağı kesin. Futbolu yönetenlerin aldığı kararlar Türk Futbol Tarihi'ne "çifte standart" örneği olarak işlenmeli, işlenecektir. Hatta sadece futbolu yönetenler ile sınırlı kalmamalı. Bu kararlara dair ve bu kararların verilmesinde etkili olduklarını belirtmeselerde herkes tarafından bilinen sevgili basınımızda bir nebze pay almalıdır. Tarafsız bir yorumcumuzun olmadığı medyamızda en az ileride gerçekleşecek olaylar kadar peşinen belirtiyorum suçludur. Hatırlayın Beşiktaş İnönü Stadyumu'nda meydana gelen acı olay karşısında atılan başlıkları.... " Ölüm Stadı " yazacak kadar aciz ve banal olan bir medya karşımıza çıkmış oluyor. Bazı kulüplere karşı yangına körükle giden medya "aman aman" "iyi niyet gözönünde bulundurulmalı" edaları ile hareket ediyor bu iki kulüp karşısında... Nedir bu çifte standart ! Neden bu kadar acizsiniz ?! Kimden çekiniyorsunuz ? Yazık kere yazık...

Örnek teşkil edeceğini şahsen belirtmiştim ve bakıyorum herkesin düşünceside bu yönde... Dilerim ki daha kötü örnekler ile karşılaşmayız millet olarak. Fakat bu çifte standartın önceki yazımda belirttiğim gibi mantıklı bir açıklaması olmalı... Yanılmıyorsam tekrarlanan bir Fenerbahçe - Rizespor maçı vardı, hani hakem Ali Aydın idi... Hakem hatası olarak kayıtlara geçmişti ( tekrar belirtiyorum yanılıyor olabilirim ). Maç tekrar edilmişti... Şimdi TFF verdiği bu karar ile geçmişte gerçekleşen bu olayın bağdaşan tek tarafı, hali hazır da valimizde hakeme verdiği emniyet güvencesine karşılık, hakemin tekrar sahaya dönmemesi hakem hatası olmuyor mu? Yanılıyor muyum? Peki o zaman İBB-Diyarbakıspor maçının tekrarı gerekmez mi? Hımm... Talimatname mi? O sadece başka kulüplere işliyor sanırım. Çünkü Talimatnameye uygun bir karar göremiyorum ben...

TSL: 26. Hafta: Kasımpaşaspor - Beşiktaş JK

Turkcell Süper Lig'in 26. Hafta açılış maçında Kasımpaşaspor'a konuk oluyoruz. Lig tarihinde 16. kez karşılaşacağımız Kasımpaşaspor'a hiç mağlubiyetimiz yok. Bu akşam da bu geleneğin devam etmesini arzu ediyoruz... Kasımpaşaspor'un çalıştırıcısı Yılmaz Vural'ı taktir ediyorum fakat Bursaspor karşısında takımını eski görüntüsünden uzak şekilde sahaya sürmesi ve kenardan (kimine göre) şovunu sergilememesi nedeniyle kafamda soru işaretleri yarattı bu hali... Sırf Bursa diye değil, diğer Anadolu kulüplerine karşı aynı tutumu sergilemediği de ortada... Neyse maç ile ilgisiz bir not olarak belirtmekte fayda var.

Tarih: 19.03.2010
Saat: 20:00
Stat: RTE Stadı
Hakem: Özgür Yankaya

Saldır Beşiktaş'ım !

Ya Tutarsa ?

Kasımpaşa - Beşiktaş 2
Manisaspor - İBB 0 2
Diyarbakırspor - Antalyaspor 2
Fenerbahçe - Gaziantepspor 0 2
Ankaragücü - Kayserispor 0
Sivasspor - Gençlerbirliği 2
Trabzonspor - Galatasaray 2
Bursaspor - Denizlispor 1

19.03

18 Mart 2010 Perşembe

Çanakkale...


Değerlerimizi bir bir yitirdiğimiz şu günlerde birlik ve beraberliğin adıdır Çanakkale... "Maneviyat"ın anlamıdır Çanakkale... Fedakârlıktır... Vatan millet uğruna canını hiçe saymaktır Çanakkale...

Şehitlerimizi saygı ve rahmetle anıyoruz...

17 Mart 2010 Çarşamba

Son Viraja Son Sürat ( Şafağın Şampiyonluk Olsun )

Rekabet ve heyecanın yaşandığı her alanda klasikleşmiş bir adrenalin çeşnisidir geri sayım. Son viraja girildiğinde sonsuzlaşan heyecanın çember daraldıkça kalbi sıkıştırır hale gelmesindeki zevk ayrıdır. Futbolu biz futbol romantikleri bu eğlence ve tutku için severiz. Beşiktaş’ı ise bu tutkunun merkezine koyar bazen sevinç, bazen kederle demleniriz. Sonuç bellidir: Beşiktaşlı olmak yeter…

Sezona şampiyon apoletiyle başlayan Beşiktaşımız bir türlü ‘’peşin satan esnaf’’ gibi oturmayı başaramadı ligin tepesinde. Na-konsantre başlanan ligde 6. hafta sonunda liderle aramızdaki fark 12 puandı. Öyle bir süreç yaşandı ki bir ara gol diye bağırmayı unuttuk. CSKA maçında Ekrem’le hatırladık, sonra mutlak bir tırmanışla tutunduk zirveye. Birer atarak üçer almaya çok alışmıştık. Daha sonra sakatlık ve bir düşüş süreci yeniden, ardından yeniden toparlandık derken böyle inişli çıkışlı geldik bugüne kadar.

Aslında saha içinden çok kaotik krizlerle haşır neşir olduğumuz bir süreçti. Yönetim-taraftar anlaşmazlıkları, kongre sürecindeki başıbozukluk, oyuncu ücretlerinin, teknik heyet tercihlerinin, sistemin, taktiğin, herşeyin tartışıldığı, tribün liderlerinin alıkonulduğu zor ve sancılı bir süreçti. Bu çalkantılı deniz bugünlerde en sakin, en durulmuş anlarını yaşıyor belki de.

Yönetim sorunu olmasa ve takım-taraftar aynı doğrultuda kenetlenebilse şu an çok farklı yerde olabilirdik. Burada amaç cepheleri suçlu ilan etmek değil elbet, aynı şekilde lige savruk başlamamış olsak şimdi şampiyonluk için sadece günlerin geçmesini bekliyor olacaktık. Elbette yönetimin de, taraftarın da, teknik heyet ve futbolcuların da işler kötü giderken suçu, işler iyi giderken payı büyüktür. Neyse ki şu an o kopukluk aşılmış ve huzura kavuşulmuş gözüküyor dediğimiz üzere. Yeni yönetim kurulumuz mazbatayı aldığından beri yaptıkları doğru işlerle de takdir topluyorlar. En son Elazığ için yapılan ve taahhüt edilenler insanlık adına alkış sebebidir. Yiğidi öldürelim, fakat hakkı teslim edilmeli.

Taraftar bazında inanmışlık bu takımın ardında inanılmaz bir piston teşkil ediyor. Belediyespor maçında gösterilen her türlü destek ve rakip için tasarlanan psikolojik baskıya sonuna kadar katıldığımı belirtmekle birlikte dünyanın izleyip örnek aldığı bir kitle olarak rakip teknik direktörlerle, küçük takım olmaktan sıyrılamayacak olan bazı camialar ve tribünleriyle uğraşmanın gereksizliğini ve kalibre uyuşmazlığını hep savunan biri olarak Abdullah Avcı’ya da ince bir sitemle devam ediyorum. Oğlunuz Beşiktaş’ın altyapısında oynuyor olabilir, amenna. Bir gün profesyonel olur da başka bir rakip antrenör Şeref Bey’de oğlunuza küfretse ne düşünürsünüz? Küfrettiğiniz Tello’nun ıslattığı forma oğlunuzun giymeyi hayal ettiği kutsallığın ta kendisidir. Oğlunuzun terine ihanet etmeyin.

Şu sıralar moda şu kadar defansif oyuncuyla oynanır mı sorusunu birbirimize sormaktan geçiyor desem yalan olmaz. 4-3-3Ün biraz sağlamcı versiyonunu oynayan Beşiktaş’ın bu hali bana zevk veriyor mu? Elbette daha iyisini isterim, fakat Kayseri maçından itibaren başlayan çıkış sürecinde sistemle yapılan bu ufak oynamanın büyük etkisi olduğu kanaatindeyim. Toraman’ın da gelmesiyle göbekte daha da ‘orta sahalaşan’ Beşiktaş’ın her maçı adım adım görerek yürüyeceğinden kuşkum yok. İlerleyen zamanlarda sürekli oynayan bir Necip ile de harmanlandığında şu çok sevdiğimiz, içinden çıkamadığımız kombinasyonlarda kurtarıcımız olan ‘’oyunun iki yönünü de oynayan oyuncu’’ profilinin çime ayak bastığını izlemiş olacağız.

Rahat maç seyredemediği için hayıflanan dostlara ise önerim rahat maç izlemeyi unutup bu konuda kendilerini kasmamaları, hiçbirşey yokmuş gibi davranıp bunu bir eksiklik olarak görmemeleridir. Zira rahat maç izlemek Beşiktaşlı adamı bozar.

Yeni sezon için yapılacak transferlerin şimdiden fersah fersah yer bulmasına bakarsak, en az sezon kadar hareketli bir yaz dönemi de bizi bekleyecek sanki. Takımın eksikleri iyi saptanarak daha sağlam bir yola çıkılacaktır elbet, ama önce şampiyonlukları çiftlemek lazım haliyle.

Futbolun satranç, kazananın büyük olduğu günümüz koşullarında çok eleştirilen Mustafa Denizli’nin Beşiktaş için aslında bir şans olduğunu söylersek yanlış olmaz. Köprünün altından akan ve akmakta olan suları musluğun havuzu doldurma ütopyalarının konu edildiği orta son sınıf problemleri gibi süzen hocamızın bir bildiği vardır diye umut edip, kafasındaki tilkilere kuyruklarını boş alana taşımalarını, gerekirse sağa sola deplase olmalarını tavsiye ediyoruz.

Fakat unutulmaması gereken Denizli’nin Beşiktaş’a kattıklarının skor tabelasında ve puan cetvelinde gözükenden çok daha fazlası olduğudur. Mustafa Denizli Beşiktaş için son zamanlarda gelenlerin aksine bir liderdir. Umutların bittiği anda yeşertiveren, bülbülü güle yeniden aşık eyleyen dosttur Denizli. Kaybedilen bir Şampiyonlar Ligi maçı sonrası ‘’Bu takım Wolfsburg’u da CSKA’yı da İnönü’de yenecek, göreceksiniz.’’ diyendir. İki maçın da kaybedildiğinin farkındayım, ancak önemli olan Beşiktaş teknik direktörünün buna inanması ve inandırmasıdır. Aynı Denizli Old Trafford koridorlarında maç öncesi bir söyleşide ‘’Beşiktaş’ın mazisinde neden bir Manchester galibiyeti olmasın?’’ diyendir. Kim ne derse desin Old Trafford’a giderken bu sözü edecek bir başka futbol komutanı daha varsa –belki- Jose Mourinho’dur. Bu sebeplerin bana verdiği yetkiye dayanarak ‘’Sağlam’’cılara nazire yaparcasına sürpriz oynuyor ve Denizli’nin Beşiktaş’ı bu sene de şampiyon diyorum.

İnsanlık adına üzüntü ve sevinçlerin de bir arada yaşandığı bir süreçteyiz, hayatın her anı gibi. Hiçbir lokasyon hilesi ile bir araya gelemeyecek iki zıt kutup; Şili ve Elazığ için müşterek yandı yüreklerimiz. Bu buluşmanın vesilesi deprem olsun istemezdik elbette. Ama Şili’nin acısını Tello’nun Kayseri akşamı, Elazığ’ın yüreğimizde yaktığı ateşi ise Mikail’in ısrarlı ve inançlı, aşk dolu Beşiktaşlılığı biraz olsun dindirdi diyebiliriz. Kafası sargıda kan, yüreği enkazda ve acı içinde çarpan kardeşimizin Beşiktaş formasını öperek verdiği o poz; taraftarlık mektebine doktora konusu olacak cinsten. Sevgili First Lady’ mizin sevecen ellerinin değdiğini bildiğimiz Elazığ’dan Mikail kardeşimizi kalbimizin en orta yerine aldık bile. Bir gün gelir inşallah yamacımıza mabette. O zaman hep bir ağızdan ‘’Mikail ortaya üçlü çektir Kartal’a.’’

Mikail’i yıkamayan 6.0’lık depremde emeği geçen tüm fay hatlarını ağabeylerimizi mazlum, bizi onlardan yoksun eden 5149 sayılı Sporda Şiddet Yasası’nın işlemeyen ya da işleyemeyen çarklarına yönlendiresim var. Üçlüyü de seni de özledik vesselam, güzel abimiz.

Bir de Diyarbakır var ki en derin ahlarımızın sebebi… Bu ligden, bu insanlardan, bu ülkeden uzaklaştırılmaya çalışılıyorlar belki de. Koca memlekette gerçek derdi Diyarbakırspor olanlar dahi fişlenirken onlara kucak açan tek mercinin bir parçası olmak güzel. İnönü’de ne de güzel paslaşmıştık karşılıklı…İade-i ziyarete gelecektik, yazık oldu.

Olan bitenden bahsederken assolist kıvamını kendisi için sakladığım Rüştü’den bahsetmemek olmaz. ‘’Detz dı fıtbıl, itz dı fıtbıl’’ zihniyetine inat futbolun –ya da Beşiktaş forması giymenin- sadece futbol olmadığını gösterdiğin için teşekkürler kaptan. Kendi adıma korner dediğin toptan gol de yesek aynı şeyleri yazardım senin için. Gururlandırdın her Beşiktaşlıyı. Ertem Şener’in bir kez daha selamı var.

İşte son viraja böyle giriyoruz ve 10’dan geriye düştük bile. Buraya kadar getirdik, buradan sonrası ise hesap ve dualarla dolu olacak. Umudun bittiği yerden buraya gelmek ancak Beşiktaş’ın yapabileceği işti malumunuz, başardık. Şimdi sen canım Beşiktaş; seni sonsuza dek seveceğimizi bildiğin halde bizimle iddiaya var isen eğer, seni sevmeyeceğimiz günü sonsuzdan geriye sayarak bekleyebilirsin. Oysa sen de biliyorsun sevdanın yetim yavrular gibi bizlere emanet olduğunu.

Bu aşkın yüzünü güldürmek de bizim borcumuz.

‘’Yetimler Gülümsemek İster’’

16 Mart 2010 Salı

Tutuk Oyuna Rağmen #Maç Sonu

Denizli deplasmanından 3 puanla dönmek sevindirici skorsal olarak bakıldığında... Fakat oyun olarak ortada büyük bir tutukluk var, göz ardı edilmemeli. Denizlispor'un baskın oyunu olduğunu söylesek kendi zaafımızdan ortaya haklılık payı çıkıyor. Bireysel olarak mücadeleyi güzel yaptık fakat takım olarak iyi olduğumuzu söyleyemeyiz...

Maçın dönüm noktası sanırım Denizlispor'un direklerden dönen topları... Rüştü'nün sergilediği performans ile maça damga vurduğunu belirtmeliyiz. İbrahim Kaş'ın hatasını iyi telafi etti. İbrahim Kaş gibi La Liga görmüş bir futbolcu'nun böyle acemi ve amatörce hareketler yapmasını anlamak elde değil. Zaten bakıldığında "sağlam defansımız"ın ve kaleci ile olan irtibatları göz önüne alındığında bir kopukluk söz konusu gibi geliyor bana... Bu örneğin aleyhimize kullanılan kornerler de olsun ya da boş gelen topta olsun, Rüştü ile defansın anlaşmazlıklarından gayet açık belli oluyor. Orta saha da Fink'in çabaları ve tek kalması ile, oyunu yönlendiremedik. Tello her ne kadar sorumluluk almaya çalışsa da pek etkili değildi. Keza Ernst ve Necip girdikten sonra biraz daha toparlamış gibi olduk ama süre yetmedi oyunu sergilemeye :) Sanırım Mustafa Denizli Necip'i ortaya sert futbol konabilir diye ilk 11'de başlatmadı...

Velhasıl düşer ayak atılan Holosko'nun golü ile skoru lehimize çevirdik. 3 puanı kaptık. Zaten bu maçın golü atan kazanır şeklinde geçeceği 20.dk'da bana göre belliydi. Maçtan akılda kalan Denizlispor'un küme düşme tehlikesine karşılık ve alınan mağlubiyete rağmen, maç sonu başkanlarının futbolcuları ile tribünleri selamlaması idi... Büyük camialarda göremeyeceğimiz işler bunlar. Denizlispor taraftarının centilmenliği ve takımı sahiplenmesi taktir edilmeli... Bir gerçek var ki, Denizlispor bu performansını ilerleyen haftalarda da sürdürürse lig'de tutunması zor olmaz...

Tutuk oyunumuzu önümüzdeki haftalarda görmemek dileğiyle...

15 Mart 2010 Pazartesi

Ne Dedik? Ne Oldu?


Dedik ki;

Gaziantepspor - Trabzonspor 0 2
Gençlerbirliği - Fenerbahçe 2
Antalyaspor - Sivasspor 1
Büyükşehir B. - Diyarbakırspor 1 0
Kayserispor - Eskişehirspor 1
Bursaspor - Manisaspor 1
Galatasaray - Ankaragücü 1
Denizlispor - Beşiktaş 2

Oldu ki;

Gaziantepspor - Trabzonspor 1 - 1 √
Gençlerbirliği - Fenerbahçe 0-0 -
Antalyaspor - Sivasspor 3-0 √
Büyükşehir B. - Diyarbakırspor 1-0'dan tatil edildi ¿
Kayserispor - Eskişehirspor 1-2 -
Bursaspor - Manisaspor 2-0 √
Galatasaray - Ankaragücü 3-0 √
Denizlispor - Beşiktaş 0-1

Hepsi bir kuponda oynansa elbet yatar ama yine de iyi tahminler gerçekleştirmişiz :P

Anket


Diyarbakırspor'un akîbeti ne olacak muamma şuanda. Bunun için bir anket açtık. Sizlerinde katılacağını düşünüyoruz. Anket sağ tarafta...

Tanımıyor(muş)


Sayın Çetin Sümer bu kişiyi tanımadığını belirtmiş.

Diyarbakır'ın Geleceği = Türk Futbolunun Geleceği

KARAR TFF'Yİ ZOR DURUMDA BIRAKIR MI?

Kara bulutlar Diyarbakırspor'un üzerinden bir türlü çekilmedi, çekilmeyeceğe benziyor. İBB karşılaşmasında çıkan olaylar neticesinde hakem'in soyunma odasına girip tekrar sahaya çıkmaması ile tatil edilen maç ve ortada neticesinin ne olacağı muamma olarak kalan bir karşılaşma oldu dün. Halbu ki basından takip ettiğimiz kadarıyla karşılaşma öncesi her iki takımı tribünlere çağırmış Diyarbakırspor taraftarları... Gayet dosthane ortamda başlamış karşılaşma... Futbol hayata benziyor her yönü ile...

Olayların başlangıç noktası olarak gösterilen pozisyon Diyarbakır'lı futbolcunun İBB'li futbolcudan aldığı top ve ayağının takılması ile yere düşmesi... Akabinde gol geldi... Taraftar haklı olarak, gereksiz çalınan pozisyona karşı tepki göstermeli. Fakat bunun neticesi sahaya inme olduğunda tepki direkt saldırganlığa girmemeliydi... Yani dün Olimpiyat Stad'ında ister Diyarbakırlı taraftarlar olarak nitelendirilsin, isterse provakotör olarak gösterilsin sahaya inen insanların %100 suçlu oldukları ortada... Tabii onları da anlamaya çalışmak gerekli diye düşünürsek; bir yerde provakotör olduklarını göz ardı edersek, ortada lig'den düşmesi kaçınılmaz bir futbol kulübü var. Ve bu insanlar elbette duygularına engel olamayacak durumdalar. Bu duygu ile hareket ettikleri varsayımı ile çıkarsak yola bu olayların gelişmesi beklentiler arasına giriyor... Tabii şu durumu da göz önüne alırsak; zaten lig'den düşüyoruz, ha sahaya girip düştük, ha yenilip düştük diye düşünmüşler midir acaba? diye soruyorum dünden beri kendime...

Tv'lerde yapılan yorumlar da birbiri ile çelişkili kalıyor. Kanaltürk ekibi "iyi hâl" göz önüne alınmalı diyor. Tabii sayın vali Muammer Güler'in yayına bağlanma etkisi ile midir yoksa ülke'nin bulunduğu "demokratik açılım"dan yola çıkarak mı düşünülüyor yoruma açık... Trt ekibi düşürüleceğini dile getiriyor. Diğer yorumlardan bi haberim henüz ama çelişkili yorumların döndüğü ortamda ne olacağı merak konusu. Sayın vali güvenlik zaafının yaşanmadığını, sahaya giren taraftarların geri çekildiklerini dile getirdi. Tamamen hakem'in kendisinin kararı olduğunu belirtti sayın Muammet Güler. Özel güvenliğin bir nebze suç payından nasibine değindi. Hatta saha komiseri ile irtibata geçip hakeme güvence verebileceklerini belirtmişler. Hakem'in bu güvenceye rağmen maçı iptal etmesi de ilginç kalıyor. Sayın valimiz televizyondan TFF yetkililerinin hakem hakkında soruşturma yapacaklarını belirtti verilen güvencelere rağmen. Elbette bir ilin en büyük İdari amirinin güvencesine rağmen sahaya tekrar dönmemenin açıklaması olmalı hakem tarafından. Akabinde izlediğim Trt'de de Zeki Çol; müsabakanın gidişatını belirleyen, bir nevi sahanın tek şef'i Hakem'dir diyor. Tamamen çelişkili kalıyor bu yorumlar ile hareket edildiğinde... İlerleyen günler Türk Futbolu'nun gidişatı açısından da verilecek kararın örnek niteliğinde olacağını gösteriyor.

Oysa çelişkiye düşmeden verilecek karar TFF'nin hukukunda açıkça belirtiliyor. Buradan ilgili maddeye ve yorumlara ulaşabilirsiniz. Şahsi düşüncem oldu ki "iyi hâl" göz önünde bulunduruldu, geçen hafta Bursaspor karşısında sergilenen tavır bu iyi hâl ile ne kadar alakalı olacak? Diyelim ki Diyarbakırspor lig'de kaldı ve karşılaşma kadığı yerden devam etti. Bu TFF'nin diğer kulüplere tanımış olduğu bir otorite zaafiyeti olmaz mı? Eğer ki verilecek karar Diyarbakırspor'un lehine olursa Türk Futbolunun otorite açısından zayıfladığını görmüş olacağız. Eğer ki Diyarbakırspor lig'de kalırsa buna etki eden nedenlerin akla sığacak tarafı olacak mı? Bence muamma...

TSL: 25. Hafta: Denizlispor - Beşiktaş JK


Beşiktaş'ımız ligin ilk yarısında tribün için kara leke olan olayların yaşandığı Denizlispor ile rövanş karşılaşmasına bu akşam Denizli Atatürk Stad'ında çıkıyor. Geçen yıl şampiyonluğu kazandığımız Denizlispor karşısında umarım bu akşam da şampiyonluk yolunda yüzümüzün güleceği bir netice ile ayrılırız Denizli'den.

Beşiktaş'ımızın oyun yapısına dair şahsi beklentim Kayserispor ve İBB maçlarında olduğu gibi bir ortasaha kurgusu... Bu maçlarda elde edilen neticeler gibi sonuçlanması dileğiyle...

Tarih: 15 Mart 2010
Saat: 20:00
Stad: Denizli Atatürk
Hakem: Abdullah Yılmaz

Saldır Beşiktaş'ım !

14 Mart 2010 Pazar

Doğru Söze Ne Hacet :)

Manchester United’ın, Milan’ı 4-0 mağlup etmesine dikkat çeken tecrübeli futbolcu, “Hatırlarsanız biz bu Manchester’ı Old Trafford’ta yenmiştik! Şimdi bizi çekemeyenler, ‘rakip yedeklerle oynadı’ diyecekler. Açıp baksınlar kadrolara, hangimiz yedeklerle oynamışız. Bizi çekemeyen çok, ama gerçekler de ortada. Oynadığımız futbol da, rakamlar da bizim Milan’dan daha iyi olduğumuzu gösteriyor” dedi. Şampiyonluk yarışına da değinen Üzülmez, “Mutlu sona en yakın takım biziz. Kendimize güvenimiz tam. Camia olarak kenetlendik ve sezon sonunda gülen taraf biz olacağız” ifadesini kullandı.
Kaynak: Haberbaz

Baş Ağrısı


Fenerbahçe Gençlerbirliği maçının berabere bitmesi, Şampiyonluktan yavaş yavaş uzaklaşan bir Fenerbahçe, Rıdvan Dilmeni oldukça kızdırmış olmalı ki yorumlarına inanamadım. Rıdvan Dilmen geçen yıl olduğu gibi bu yılda Fenerbahçe şampiyonluktan uzaklaşmaya başlayınca kendiside saçmalamaya başladı. Fenerbahçe ne zaman şampiyonluktan uzak kalsa Türk futbolunun başarısızlığıymış gibi göstermeye çalışıyor. Beşiktaş veya başka bir takım aynı durumda olunca beceriksizlikten bahseder. Bu haftaki tutumu bununla da sınırlı değildi Fenerbahçenin kötü futbolunu aldığı kötü sonuçları konuşmadı bile neymiş efendim Bursaspor şampiyon olsun, herkes Bursasporu tutsun, Fenerbahçe; Beşiktaş ve Galatasarayı yenerse Bursaspora yardım etmiş olur. Fenerbahçenin başarısızlığını hazmedeyen Rıdvan bu seferde Bursaspora kucak açtı. Alıştın artık Rıdvan Geçen yıl Sivaslıydın bu yılda Bursalı oldun. Taraflı olduğunu bildiğimiz Rıdvan Dilmen ve diğer sevgili spor yazar ve yorumcularına tavsiye etmek haddimiz midir bilinmez fakat futbol sever olarak, kendi camialarının başarısızlıklarında bile başka camiaların başarılı olmalarını istemeleri antipatik geliyor. Söz konusu kendi camianız ise lütfen çark çevirip ört bas etmeyin gündemi. Çünkü söz konusu Beşiktaş olunca yeteri kadar cılkını çıkartıyorsunuz... Bir de dikkat edilmesi gereken nokta şu, Rıdvan Dilmen nedense başka takımların galibiyet ve oyun stillerini yorumlarında hemen Fenerbahçe'ye mâl ediyor olması, özellikle bu olay Fenerbahçe'nin iyi olduğu dönemlere tesadüf eder ki ilginç bir gözlemdir...


Şunu da unutma Rıdvan, Bursa'da tutunacak DAL yok : )


Herkese inat Kartalım Şampiyonluk turu at !


Aram.