16 Ocak 2010 Cumartesi

Forza TV #2

Forza TV ilk yayınını gerçekleştirdi. Daha önce de Beşiktaş TV olarak internetten yayın yapan Beşiktaş TV radyo olarakta yayın vermekteydi. Şimdi mesele şu ki gerçekten özlemişiz Alen Markaryan ve Erdem Ulus ağabeylerimizi. Güzel bir program oldu. Tamamen Beşiktaş hakkında konular konuşuldu. Hani Yemen Ekşioğlu'da orada olsaydı tadından yenmezdi... Çünkü gözlerimiz bu üçlüye epey hasret kaldı. Yemen ağabey'in Alen ağabey ile tatlı atışmalarını izleyememek üzücü. Çünkü onları gördüğüm de atışmalarında bile Beşiktaş'ın faydası için kafa patlattıklarını göz ile görmek insanı mutlu ediyor. Ki bu aşamada da şahsım adına ver yansın ediyorum, ahh bir kongre üyesi olsam...

Programı iş'te olduğum için elimden geldiğince dinlemeye ve izlemeye çalıştım. Fakat atladığım yerler de olmadı değil... Alen Markaryan aldığı tribün yasağını bir nebze olsun açıklamış olsa da itiraz edeceği herhangi bir makam olmamasını ve oldu ki makam bulundu neticesinin olumlu olmayacağını dile getirdi. Bu konu da bende aynı görüşteyim kendisi ile... Netice de Beşiktaş Tribünleri "mim"lenmiş artık ne yapsan faydasız kalır.

Mevcut Başkan'a olası yapılabilecek protestolar konuşulurken, artık renkli kulüpler tarafından alay konusu olan "yeter yıldırım demirören" klişesinin söylenmemesini belirtti. Daha sert bir protesto olsun olacaksa da diyerek farklı bir boyut getirildi kongreye 15 gün kala... Ve ben otomatikman Alen abimizin daha önceden belirttiği "engel olamıyoruz protestolara" sözünü aklıma getirdim. Her yere çekilebilecek bir durum çıkıyor ortaya. Ama bu saatten sonra kulübe yürüsen ne fayda, sövsen zaten para etmiyor... Eleştirmek için demiyorum da, daha önce Alen abi bu tür protestolardan yana değildi. Ne değişti açıkçası merak ettim. Belki de irdelenmesi gereken madalyonun bu yüzü değil, oldu ki seçildi Yıldırım Demirören, o zaman olacaklara bir ışık tutmak niteliğinde miydi acaba diye de düşündüm.

Neyse ilerleyen programlar da daha çok bilgi edineceğiz sanırım olası Demirören'in başa gelmesi durumunda. Fakat Allah'tan tek dileğim Demirören seçilmesin!

15 Ocak 2010 Cuma

Forza TV


ForzaBeşiktaş forum'u yeni yapılanması ile ilk önemli ataklarından bir tanesini yapmış oldu. 16 Ocak Cumartesi Saat: 14:00-16:00 arası Alen Markaryan ve Erdem Ulus'un programı ile ForzaTV yayına başlayacakmış. Biz de buradan duyuralım dedik duymayanlara... Zaten forumun ilk atağı @forzabesiktas.com uzantılı mail vermesi oldu. Daha sonra katılan Beşiktaş'lı ünlü simalar ile ataklar devam etti. Yenilenen yönetimin sanırım çalışmaları bunlar. Tv ve mail konusunda üyelerin itirazları da oldu. "Endüstriyel Futbol" anlayışına dayanaraktan fakat biz bir isek bazen çorbaya tuz atmak gerekir diye düşünüyorum... Daha önceki orgranizasyonlarda da görüldü ki herşey şeffaf işliyor... Tabii eleştiri yapmak burada bize düşmez. Lafı gevelemeden söyleyeyim; yarın için ilk programın nasıl geçeceğini çok merak ediyorum. Keza iki büyük ismi de özlemiştim şahsım adına... BJK TV'de yayınlanan "Kara Kartal Forum" tadında olamayacağını bilsem de iyi bir iş olacağını Erdem Ulus ve Alen Markaryan'ın beraber olmasından çıkartmak gerek...

Program'a Beşiktaşlılar forza'dan ulaşacaklar. http://www.forzabesiktas.com adresinden izlenebileceği duyuruldu. Soru ve görüşler içinde eğer üyeliğiniz var ise (ki muhtemelen herkesin vardır) buyrun ilgili topic'de burada...

Hayırlı ve uğurlu olsun...

İlgisizlik Notu

Öncelikle şunu belirteyim ( sanırım iki oldu yazıya öncelikle diye başlıyorum ) işlerden dolayı pek fazla blog ile ilgilenemedim. Örneğin geçen gün ki ihale olayından atmam gereken yazıyı atamadım. İhmal ettiğimin farkındayım. Kısa zamanda tekrar eskisi gibi içi dolu postlar ile devam edeceğim inşallah.

Değineceğim konu ihale meselesi. Malûmunuz 321 Milyon Dolar'a Digiturk yayın ihalesini almış oldu. Büyük bir rakam. Şuan ki kurdan hesaplarsak, 467697000 TL ediyor. Deli para değil mi? Geçen 4 yıl önceki ihaleyi ben pek hatırlamasam da, hatırlayan arkadaşlardan öğrendiğim kadarı ile Federasyon yetkilisi ilk teklif bedelinin biraz daha artması için rica da bulunmuş... 4 yılda çok şey değişmiş demektir bu da... Ekonomik anlamda da değişmiş gibi gözükse de "Beş para etmez" dediğim lig'in yayın ihalesinin bu bedel ile satılması kulüpler için daha iyi oldu. Aktarılacak kaynak önemsenmeyecek cinsten değil.

Peki maddi anlamda ki değişikliğin futbol kalitesi, yayın kalitesi, yorumcu ve program kalitesi yönünden ne gibi değişikliklere uğradığını düşünürsek, kocaman bir "0" görmüş oluyoruz. Hâlâ Erman Toroğlu ve Şansal Büyüka mangal yakma havalarında yaptıkları "Maraton" programını izleyeceğiz büyük ihtimalle. Hatta izleyeceksiniz... Tarzım değil haberlerde çıktığı kadar bakarım sayın ikiliye... Aslında maraton programının da isminin değişmesi gerekli diye düşünüyor insan. İsim maraton (lig'e uyarlanmış olsa da) programın gidişatı tamamen köy kahvesi tarzında olduğundan Şansal'ın mekanı olsa ya da Erman'ın Sözlüğü... Fena isim değil hani...

Yani sözün özü şu ki ne kadar para dökersen dök, yayıncı Digiturk ise değişecek pek bir şey olmayacak. Kadrosunu tamamen yenilemediği sürece Digiturk'un "Yayıncılık Kalitesi" adına piero'dan öte gidemeyeceğini görmesi gerekir. Çizgiyi geçer mi geçmez mi orasını işte iyi düşünmesi gerekir...

14 Ocak 2010 Perşembe

İhale...

Açıkçası beş para etmeyen süper lig yayın hakları için acayip paralar dönüyor ortada. 4 şirketin ihaleye girmesi ve sonradan 2 şirket, Doğan ve Ntv'nin çekilmesi ile şuan Türk Telekom ve Digiturk'un ihale aşaması devam ediyor. Türk Telekom ihaleye hızlı başladı. Önce 3'er 3'er arttırdığı rakamları sonradan 1'e indirdi ve buçuklu aşamalarda devam ediyor. Türk Telekom 4 mola aldı. Son rakam an itibari ile 297 Milyon Amerikan Doları. Teklifi arttıran Digiturk. Digiturk'te ihalede arada kontralarla 1'er 1'er gidiyor. Digiturk alırsa hazır alt yapısı ve üyeleri ile avantajlı durumda.
Fakat Telekom'u es geçmemek lazım. Telekom sanırım TRT iş birliği ile yayın yapacak. Bunu da göz önünde bulundurursak şifreli de olsa TRT'den maç izlemek daha keyifli olacak. En azından hafızaları yoklarsak, geçen sezon Digiturk'leri iade ettiğimiz, sürekli yayıncı kuruluşla diğer kulüplerin arasında bir husumet olduğu ortaya çıkıyor. İlk aşamada ki dezavantajları bunlar... İhale devam ediyor... Gelişmeler birazdan sizlerle olacak...

İlk Teklifler;

Türk Telekom: 215 Milyon Amerikan Doları
Digiturk: 220 Milyon Amerikan Doları

13 Ocak 2010 Çarşamba

www.yeterdemiroren.com

Öncelikle şunu belirteyim ki aşağıda yazılanlar ve bu tanıtımın Kasımpaşa maçı sonrasına tekabül etmesi olağan bir rastlantıdır. Maksat kesinlikle skorsal taraftarlık olmamakla beraber, iki post önce dediğimiz gibi zaman zaman ( geç kaldık gibi ) hatırlatmalar yapacağımızın ikinci adımıdır.

Algon nickli blog kullanıcısı bir ağabeyimiz, belkide kardeşimiz burası pek önemli değil, bir web sitesi açarak kendince ses getirme eyleminde bulunmuş. Daha önce de böyle bir web sitesi mevcuttu fakat ne oldu ise artık aradığınız site kapsama alanı dışında... Bizde girip Anket şeklinde de olsa desteğimizi verdik sevgili Algon'a ve Beşiktaşımıza... Sizlere de tanıtmak istedik. Olağan Kongre'ye sayılı günler kala artık hafızaları tazelemekte fayda var. Sözü tamamen web sitesinde yazan aşağıdaki cümlelere bırakalım...

Beşiktaş Jimnastik Kulübü Türkiye'nin en büyük sportif kulüplerinden biridir. Büyük kulüpler, büyük organizasyonlar profesyonel yönetilir. İşin içine futboldaki duygusal taraftar bağları da girdiği için, yönetimin de benzer bağları hissetmesi beklenir.

Bu sitede Yıldırım Demirören'in Beşiktaş'a kendince sevgisini sorgulayacak bir amaç olamayacağı gibi, özel başka bir sebepten kendisine bir nefret beslenmemektedir.

Ne bu site kurulduğunda yaklaşan 2010 Ocak seçimleri, ne de kısa vadedeki sportif başarı veya başarısızlıklar bu sitenin kuruluşunu etkilemiştir. Herhangi bir başkan adayını destekleyecek bir fikir olmadığı gibi, Yıldırım Demirören yerine gelecek bir adaya da bir sempati beslenmemektedir. Hatta bahsedilen adayların sportif ve Beşiktaş değerleri anlamında daha başarılı olup olmayacağı da muammadır.

Ancak taraftar çoğunluğuna göre kesin olan; Yıldırım Demirören'in Beşiktaş'ın başındaki isim olamayacağıdır. Demirören göreve geldiğinden beri Onursal Başkan Süleyman Seba'nın yıllar boyunca kurmaya çalıştığı "Beşiktaşlılık" değerlerini yerle bir etmiştir. Kulübü profesyonel yönetmemekle beraber çocukça açıklamalarıyla kulübün saygınlığını da zedelemiştir. İdeal Beşiktaş'a uygun bir başkan taraftarın isteğidir; doğru isimler Beşiktaş'ı yönetmedikçe taraftar tepkisini bir şekilde ifade edecektir. Bu taraftarların isteği Yıldırım Demirören'in Beşiktaş sahnesinden inmesidir.

Beşiktaşlılık Değerlerinden Uzaklaşarak Yaşattıkları

Yaptığı gereksiz, tutarsız ve Beşiktaş Başkanı'nın saygınlığını küçültücü açıklamalar ve davranışlar

- Fenerbahçe maçından sonra "Sivas maçına PAF takımla çıkacağız" açıklaması yaptı, sözünde durmadı.
- Papermoon'da Adnan Polat ile Galatasaray maçından önce yemek yedi, "GS şampiyon olsun, biz de kupayı alalım" dedi.
- Matthaus ile anlaşıldı, aniden ve diğer yöneticilerden habersiz Del Bosque teknik direktörüğe getirildi.
- Rıza Çalımbay'ın sonuna kadar arkasında olduğunu söyledi ve 2 hafta sonra kendisini görevden aldı.
- Ertuğrul için "Arkasındayız" açıklamasını yaptı, aynı gün Lucescu ile görüşmeye Ukrayna'ya gitti.
- Mustafa Denizli için "Ben olduğum sürece Mustafa Denizli bu kulüpten içeriye giremez" dedi, 11 ay sonra Denizli teknik direktörlüğe getirildi.
- "PAF takımla çıkın" diyerek dalga geçen Ahmet Çakar'a "Sen de küçük Ahmet'le çık" dedi.
- Şan Ökten kamp tesislerinin adını değiştirmeye cüret etti.

Transfer Başarısızlıkları

Toplamda 5 yılda kulübün borcunu 17 milyon $'dan 115 milyon $'a çıkardı.

- Ailton: 3 Milyon Euro
- Del Bosque tazminatı: 8 Milyon Euro
- Higuain: 1.65 Milyon Dolar
- Schildenfeld: 2 Milyon Euro
- Holosko: 5 Milyon Euro + Koray Avcı + Burak Yılmaz
- Sivok + Zapotocny : 9 Milyon Euro
- Tabata: 8 Milyon Euro
- Serdar Kurtuluş: Sinan Kaloğlu + Eser Yağmur + 1 Milyon Dolar
- İsmail Köybaşı: Serdar Kurtuluş + 5.5 Milyon Euro
- Delgado: 5 Milyon Euro

Toplamda 5 yılda 62 transfer yapıldı (8'i bu sene), 40'ı gönderildi. Maç başı ücretler, primler hariç 75 Milyon Euro ödendi. Carew dışında satış yapılıp para kazanılamadı. Yabancı kontenjanı açmak için oyuncular ya bedava yollandı ya da yıllık parası ödenerek kiralandı.

Sportif Başarısızlıklar

- Futbol takımı 5 senede sadece 1 şampiyonluk kazandı.
- Futbol takımı Avrupa'da son 32'ye dahi kalamadı.

- Voleybol takımı küme düştü.

- Basketbol takımı alınan sponsorluk isimlerine rağmen istenen başarıyı hala gösteremedi; takım oyuncuları maaşlarını alamadı, antrenmanlara çıkmadı.

- Hentbol takımı dışında hiçbir amatör branş kayda değer bir başarı kazanamadı.

Kurumsal Başarısızlıklar

- Kötü yönettiği kulübü cebinden para verip kendine borçlandırarak yönetmeye çalıştı.
- 5 yıldır dillerde dolanan stad projesiyle ilgili hala net, somut bir adım atmadı.
- Kulüpte geçmişi şüpheli (kaçak pasaport olayı) Sinan Engin'i göreve getirdi.
- Medyaya birbirlerini ve kendisini suçlayıcı açıklamalar yapan yöneticileri yönetemedi.
- BJK TV'ye sahip çıkamadı, sonunda BJK TV kapatıldı.
- Kendi oyuncusunun kontratını yenilemeyi unutan bir yönetimle çalıştı.
- Fulya projesini tarihi bir verimsizlikle sonuçlandırdı, maliyet hedefleri tutturulamadı.

İhanetleri

- (Bu ıspatlanmamış, yaygın bir söylentidir) Beşiktaş Başkanı Serdar Bilgili'ye tribünde küfrettirdi.
- Kötü yönettiği kulübü daha da kötü yönetmek üzere cebinden 50 Milyon Dolar verdi. Bu parayı hibe değil, Beşiktaş'ın kendisine borcu olarak ortaya koydu. Kongrede karşısına çıkacak adaylar bu borç karşısında sindiler.
- (Bu ıspatlanmamış, yaygın bir söylentidir) Denizlispor maçında aleyhinde tezahürat yapan taraftarları "Karagümrüklüler" adında bir grup kullanarak dövdürdü. İddiaya göre, yaklaşık 5000 kişilik bu grup bedavaya stada alınmıştı ve "Emrettiler, geldik" diyen elemanlara sahipti.


Ve daha niceleri... Maddi zarar elbette kapatılır ama yaratılan manevi zararın hasarı kolay kolay kalkmaz ortadan. Kongre'de oy kullanacak üyelerin özellikle çoluğu çocuğu olan büyüklerimizin evlatlarını göz önüne getirerek oy kullanmalarını istiyorum. Belki o zaman satılmışlara en güzel cevabı vermiş oluruz...

" A "

'' A ''

Çok basit değil mi?

A

Alfabenin ilk harfi…Çoğumuzun eğitimdeki ilk mesaisi.

Hepimiz öğrendik ‘A’ yı, sonra da farklı amaçlar için farklı yerlerde yazdık.

Örneğin ağabeylerimiz, yoluna ömür adadıkları Çarşı’yı yazarken kullandılar değişik bir boyutunu.

Sorduk ‘’Bu niye diğerlerinden farklıdır’’ diye, anarşi dediler.

O ne ki diyebildik çocuk aklımızla, adaletsizliğe, bozuk düzene karşı olmakmış.Aslı Gündoğdu’da yatar, gücünü Beşiktaş sevgisinden alırmış.

Yıllarca Beşiktaş’ın elini kolunu bağlamışlar, hakkını gaspedip masabaşında oyuncak misali hiçe saymışlar emeklerini.Beşiktaşlı eli kolu bağlıyken kafa atmaya yeltenince de fişleyip adını anarşi koymuşlar.

Peki Beşiktaşlı cevaben ne demiş?

‘’Adaletin bittiği yerde anarşi başlar.’’

Bu devran böyle gitmiş ve Beşiktaş tribünü yaygın tabirle yedi düvele nam salan bir güç halini almış.

Buraya kadarki tüm gerçekleri masal kipinde ifade etmiş olabiliriz; lâkin acı tecrübelerle sabittir ki, hayatta her güzel şeyin mutlak bir sonu varmış.

Beşiktaş tribünlerinin uğrak yerine göz dikilmiş bir zamanlar, loca yapılacakmış oraya.Yeni açığa mevzilenmiş taraftar.

Bu duruma hassas ayar bile verilmiş.

Denmiş ki;

‘’Stadın her yeri loca olsa da, sevenleri kimse ayıramaz ki…’’

Bir kongre gelmiş ve adaylardan biri demiş ki;

‘’Seçilirsem kapalıyı gerçek sahiplerine geri vereceğim.’’

Kastı: Çarşı

Seçilmiş, sözünü tutmuş.

Günümüze kadar olan süreçte olanları anlatmaya gerek yok sanırım, geldiğimiz nokta malum.

Fakat gittikçe kapalı gerçek sahiplerinin oraya taşıdığı ruhtan uzaklaşır olmuş.

Üste Telekom reklamı,

‘’Ruhumuz Yeter’’ yazısının siyaha boyanması;

Pankart yasakları…

Gelgelelim yıllarca farklı olduğumuzu düşündürten en önemli iki nokta isyankârlık ve sosyal sorumluluk ruhumuzdan yol almaya başlamış.

Tekel pankartına, Türkân Saylan’ın yâd edilmesine ve daha bir dizi olaya, hatta özkaynağa kadar ve Beşiktaş geleneklerini yaşatmaya yönelik söylemlerimize bile ambargo konulmakta.

Hatta Alen ağabeyimizi bile anamaz olduk bir pankartta.

Profil deyip duruyoruz hep de, hakikaten bir değişim var sanki.

Bunun anahtarı galiba taraf olmamakta –elbette Beşiktaş’tan başkasına.-

Şimdi yapabilir miyiz?

Zamanında yapıldıysa şimdi neden olmasın?

Ama o zaman içerisindeki isyan ve ruh hali, o şevk, o aşk ve o inanmışlık.

Mesele A’yı yeniden hatırlamakta.

Amerika’yı yeniden keşfetmeye ya da alfabeyi yeniden yazmaya gerek yok.

Sadece A yeterli, lâkin dolu dolu olsun içi…


Not: Bu yazının yazarı Aram'a teşekkürlerimizi sunarız.