13 Mart 2010 Cumartesi

Şampiyonluk Maçı Mı Bu Maç ?

Denizlispor ile oynayacağımız maçın bilet fiyatları açıklanmış. Ben biletix'den baktım fakat etkinliği biletix'de göremedim sanırım biletix satışını yapmıyor. Denizlispor yönetimi bilet fiyatlarını 20, 40 ve 100 tl olarak belirlemiş buraya kadar herşey normal değil! Çünkü misafir ekip taraftarı da 100 tl olarak belirlenen biletlere tabi tutulmuş. El insaf yahu. Derbi biletleri bile bu kadar değil. Ha diyeceksiniz A üst. Altı üstü mü kalmış Denizli'nin ki bu fiyatları biçiyor Beşiktaş maçına... Olacak şey değil.

Denizlispor'un (belli olmaz ama) ligden gider ayak biçtiği bu fiyatlara karşılık mantık aramak mantıksızca bir hareket olur herhalde... Tüccar zihniyeti demek istemiyorum fakat bu anlayışın açıklaması olmalı. Yönetimimizin yapacağı açıklamayı da elbet merak ediyorum. Keza icraat her alanda gerekli...


Yönetimimizin o kara gün maçında uyguladığı bilet fiyatları ise şöyle;

VIP Üst B-E: 200 YTL
VIP Üst A-F: 150 YTL
VIP Alt A-F: 110 YTL
VIP Alt B-E: 135 YTL
VIP Alt C-D:150 YTL
Numaralı Orta: 110 YTL
Numaralı Kenar: 90 YTL
Kapalı Üst: 70 YTL
Kapalı Alt: 50 YTL
Yeni Açık: 30 YTL
Eski Açık: 25 YTL
Eski Açık (Rakip): 25 YTL

Gayet makul bir fiyat uygulayan Beşiktaş'a karşı yapılan bu fiyat uygulamasının açıklaması olmalı... Yoksa geçen yıl Denizli'de atılan tur'a karşılık beslenen bir politika olduğunu düşünmemek elde değil... Beşiktaş Vip tribünü yahut kapalısı ile Denizli'yi kıyaslamak bile yanlış ki ne yanlış. Rakibi küçümsemiyorum asla. Hatta daha iyi bir stada lâyık olduğu düşüncesindeyim Denizli'nin fakat burada ortada olan mâlum bilet fiyatlarının maksimum noktada oluşu... Geçen sene ki gibi son maç değil ki bir yerde şampiyon takımın taraftarı gelicek diye bu fiyatı biçtiğini anlayayım...

"Umut" Her Dilde Aynı Değil


Gürcan Bilgiç'in sabah gazetesinde okuduğum yazısından ötürü kendimi bir sorgu odasında buldum, amir memur benim tabii... Yazıya buradan ulaşabilirsiniz.

Mustafa Denizli'nin sürekli umut pompaladığına değinmiş Gürcan Bilgiç. Doğruları dile getirmiş. Her ne kadar biz taraftar olarak Mustafa Denizli'nin verdiği demeçler ile tatmin olmasakta, önümüzde ki tabloya bakılınca Denizli'nin haklılığı ortaya çıkıyor hafiften. Hatırlayalım geçen yılı, "26. hafta" ile başlayan umut yolculuğunda mutlu sona ulaşan Beşiktaş oldu. Çeşitli karalamaların yapıldığı şampiyonluğumuza yeri geldi bizde inanamadık desek kendi zaafımızı görmüş oluruz. Hatta bunun sağlaması olarak şampiyonluk sonrası Mehmet Topuz transferini de baz alabiliriz. Hatırlayın geldi, gelicek, doğuştan Beşiktaş'lı gibi basın gazlamasına karşı çoğumuz şampiyonluğumuzu kutlayacağımıza transfer çıkmazında bulduk kendimizi. O aşama da Denizli tek kelime söyledi mi peki? Tabii ki söylemedi... Sadece basında çıkan hakkında ki devam edip etmeme tereddütüydü... İkna edildi veya kendisi kabul etti sonradan görevi orası muamma. Fakat bir gerçek var ki az önce de değindiğim gibi "umut" vaadedici özelliği ile o günleri bile sildi, hali hazırda balık hafızalarımızdan.

Geldiği gün bile Ertuğrul Sağlam ile asla "gaz"a gelip polemiğe girmedi. Ertuğrul Sağlam'ın gidişine üzülsem de (bunun sebebi beşiktaş'lı ertuğrul oluşudur) Mustafa Denizli'nin basın üzerinde ki susturucu etkisini bildiğim için (işin lobi kısmı gibi görürüm hep burayı) kendimi kandırmaya çalıştım sürekli... Denizli ile nereye kadar gider bu gemi diye... Fakat farkında olan bir yanımda yok değildi... İşte bu aşamada Gürcan Bilgiç'in yazısı devreye girdi. Bu konu hakkındaki düşüncelerimi cümle haline getiremezken bu yazıyı okumak "cuk" oturdu.

Daum ile Mustafa Denizli kıyaslaması yapılıyor biraz yazıda. Hatta geniş açıdan Beşiktaş ve Fenerbahçe karşılaştırması. Malum sezon başında gol sorunu yaşayan Beşiktaş bir tarafta, 28 günlük Şubat ayını galibiyetsiz geçiren Fenerbahçe bir tarafta... İşte bu aşama da Daum'un umuttan bi haber oluşu ve sürekli futbolcularına yüklenmesi ile daha değişik bir hal alıyor Fenerbahçe... Kötü gidişatı kendinde arayan Denizli, aynı süreci futbolcuları ve hakem kuruluna atan bir camia... Fenerbahçe... Sanırım fark burada ya... Ne dersiniz haksız mıyım?

Umut her dilde aynı çağrışımı yapmıyor...

Almanca; Hoffnung

Türkçe; Umut

Umut = Beşiktaş !

Resim; edebiyatdefteri'nden alıntıdır.

Sabır Sabır Ya Sabır...


2010 yılının namağlup futbol takımı Trabzonspor dün akşam Gaziantepspor ile 1-1 berabere kaldı. Trabzon'da bir sıkıntı baş gösteriyor ki bunun nedeni alınan sonuçların taraftarı memnun etmemesi. Futbol zor oyun, taraf olmakta öyle... Trabzon'un yerel gazeteleri Şenol Güneş'i pek yakında daha sert eleştirecektir. Yerelliklerine bağlı olarak diyorum ki etkileri de taraftar üzerinde yoğundur elbet. Yalnız her iki tarafında haklı oldukları noktalar var. Taraftar bir yandan namağlup olmanın gururunu yaşayadururken bir yandan galip gelememenin nedenlerini araştırıyor. Tabii namağlup olmak ne kadar itibar görür orasıda ayrı bir tartışma konusu olur. Şenol hoca ise futbolcuların sorumluluk almamasını açık dille belirtmese de performans düşüşlerinin altını çiziyor. Colman ve Cale'de olduğu gibi bazı futbolcular dün akşam vasattı. Zaten kadroda olmamalarının sebebi Şenol Güneş'e göre performans düşüşleriymiş. Bence ne olursa olsun en kötü yedek kadro da yer almaları gerekiyordu.

Şenol Güneş'in Trabzonspor'a kazandırdığı ivme yadsınamaz en azından şimdilik. Trabzon taraftarının da sabrını baz aldığımız da; tabii sabır camiaya göre değişkenlik gösteriyor, birlik beraberlik olmadığı sürece Şenol Güneş'in Trabzonspor ile bağları kopacak gibi geliyor bana... Çünkü konuştuğum Trabzonlu arkadaşlarımın memnuniyetsizliklerinin baş sebebi Şenol Hoca şöyle yapsa ile başlayan cümlelerde saklı... Herşeyden öte bir futbol sever olarak Trabzon'un bir adım atması gerekiyor. En azından saygı duyduğum isim Şenol Hoca'nın harcanmaması adına çalıştığı futbolcuların biraz daha sorumluluk almaları gerekiyor. Yoksa kolay harcadığımız değerler arasına hem camia olarak hem de teknik anlamda Trabzonspor'un yer alması, kendisini bitirmesi olacak kannımca... Bu yıl olmasa da gelecek sezonda doğal olarak yönetimin de tanıyacağı kolaylıklara karşılık Şenol Güneş, bu yıla göre daha bir atik daha bir istekli Trabzon izletecektir futbol izleyicilerine... Alttan gelen eleştiri sesleri umarım ileride üstlere çıkıp tekrar kaos'a sürüklemez Trabzonspor'u...

Biraz daha sabretmekten zarar gelmez...

Fotoğraf Taka gazetesinin sürmanşetinden. Buradan ulaşabilirsiniz.

12 Mart 2010 Cuma

Ya Tutarsa ?


Gaziantepspor - Trabzonspor 0 2
Gençlerbirliği - Fenerbahçe 2
Antalyaspor - Sivasspor 1
Büyükşehir B. - Diyarbakırspor 1 0
Kayserispor - Eskişehirspor 1
Bursaspor - Manisaspor 1
Galatasaray - Ankaragücü 1
Denizlispor - Beşiktaş 2

11 Mart 2010 Perşembe

Beşiktaş JK - İBB #Maç Sonu

Belediye maçı öncesi bir şeyler karalamak istedim kara tabloya karşı fakat kendi çapımda totem yapıp yazmadım. Tuttu diyoruz :P İBB karşısında oyunun bazı bölümleri hariç etkin bir futbol sergiledi takımımız. Herşeyden öte takım halinde hareket etmeleri işin sevindirici tarafı... İsteyince oluyor bazı şeyler. Bu takım bunu başaracak kapasitede elbet. Fakat Denizli'nin bitmek bilmez rotasyonları dolayısıyla bir türlü dikiş tutturamıyordu Beşiktaşımız. Bundan sonra da rotasyonun en babaları bizi bekliyor bence... Dilerim gerçekleşmez..

Belediye'nin sakat oyuncusunun çokluğuna karşılık lig'de güzel futbol oynamaları takdir edilecek bir durum. Dün akşam da güzel organize oldular fakat sonuca varamamalarının nedeni açık, Ferrari-Sivok 2'lisinin uyumu... Defansımızın sağlamlığı daim olur umarım. Keza sonlara yaklaştıkça artacak sert oyun ile beklenmedik sakatlıklar gerçekleşebilir.

Dün İbrahim Üzülmez'in nam-ı değer Deli İbo'nun doğum günü idi... İlerleyen yaşına karşın Kaptanımızın istekli oluşu ve yerinde müdahaleleri kendine armağan niteliğindeydi... Şarap gibi kadın lafını duydum ama Şarap gibi adam örneği verilecekse kesinlikle aktristlere değil İbrahim Üzülmez'e bu nam armağan edilmeli... Mutlu Yıllar İbo...

Bir de dün akşam bir kat daha artan performansı ile göz dolduran isim var ki kendisi Beşiktaş'ımızın gelecek 10-15 yılına ambargo koysa "yuh" demem. Tabii ki bu isim Necip Uysal. Ersnt'in yokluğunda oynayacağı söylenmişti maç öncesi. Oldu da. Hakkını da sonuna kadar verdi bence... Bileklerinin sağlamlığı, topa basması, presi herşeyi ile göz dolduruyor Necip... Gün geçtikçe artacak tecrübesi ile adını sık sık duyarız umarım. Gelecek sezonlarda başkalarının alternatifi değilde, kendine bir alternatif aratacaktır.

Tribünlerin normal'e göre dolu olması işin "inanç" tarafından bakıldığında kötü günleri atlatıyor olmamızında bir nevi göstergesi oldu. Bilet fiyatlarının etkisi elbet biz taraftarların maça gitme durumunu etkilemekte... Yönetimin biraz da elini vicdanına götürüp fiyatları öyle belirlemeleri stadın doluluk oranını dün etkilediği gibi etkileyecektir. Makul seviyelerde olduktan sonra da ister hafta içi ister hava şartları olsun stadın dolu olmamasını engeller.

Dün akşam'dan kendime kalan, Necip Uysal'a sempatimin bir kat daha artması... Lig'de de hafiften potadayız... İnşallah rakiplerimizin zaaflarına kalmadan kendi oyunumuz ve galibiyetlerimizle işin sonunu güzel getiririz... Çünkü dün akşam farkettim ki, geçen mayıs'da nasıl bağırdıysak gırtlak patlatırcasına " oOoley Oleyyyy OoOolleeeyyy OoOollllleeeyyyy, ŞampiyoOooOonnn Beşiktaşşşş ! " diye, bu yıl da bu tezahürattan mahrum kalmanın üzüntüsü... Allah korusun...

Saldır Beşiktaş'ım !