Dün akşam oynanan karşılaşma iki takım açısından da önemliydi. Bu karşılaşmadan bana göre kârlı çıkan taraf Galatasaray oldu. Hafta içi oynadığı Uefa maçının ardından 2 gün sonra derbi maça çıkıp beraberliği kopartması, istediğini almanın resmi oldu.
Bizim cepheye dönecek olursak, ilk yarı baskın oynayan taraftık. Baskılarımızın sonucu gol getirmiş olmasa da geçen haftalarda ortaya konan futbol ile mukayese edildiğinde arpa boyu da olsa yol katedildiğini gösterdi. Nobre'nin direkten dönen kafa vuruşu ve Holosko'nun vurduğu kafa vuruşunda kaleci Leo Franco'nun iki hamlede kaptığı ve Fink'in vuruşunda Gs defansına çarpan top haricin de etkili denecek ataklarımız da oldu fakat bu ataklar kadar neticeye yaklaşan ataklar olmadı. Ekrem Dağ'ın saha da basmadık yer bırakmaması yadsınamaz. Fakat bir o kadar da çabalarının karşılığında arkadaşlarından destek alamaması da garipsenecek bir durum. Yoruldu... Dinlendirilmedi. İbrahim Üzülmez bildiğimiz hırsı ile mücadele etti. Bazılarımıza göre hırs herşey demek değil elbet. Fakat "yiğidi öldür hakkını yeme". Sadece oyunun son dakikalarına yaklaşıldığında yorgunluk belirtileri oldu İbrahim Üzülmez'de. İlk yarı da ki baskın oyunumuz zaman zaman Gs'nin kontralarına dönüştü ve Sivok ve Ferrari'nin mücadeleleri ile bertaraf edildi. Yalnız dikkatimi çeken tek şey şu ki; İbrahim Toraman'ın performansında bu maç için, düşüş gözledim. Sağ tarafta, Caner'den kaynaklanan zaafları iyi değerlendirmek istedi. Yaptığı bindirmeler bunu gösteriyor.
Beşiktaşımız'ın kondisyonel performansı geçen seneye göre epey düşüş gösteriyor. Zaman zaman futbolcular kendilerini saklıyorlar saha içerisinde. Hatta 2. yarı da oyuna dahil olan Nihat, Bobo ve Yusuf Şimşek bile kendilerini sakladılar. Kondisyoner Stefano'nun gönderilmesinde ki asıl sorun nedir bilemiyoruz. Bize karanlık bu durum. Fakat sıkı bir kondisyoner bulunmadığı taktirde (bulunduysa eğer bundan bihaberim) sıkıntının farklı boyutları sakatlık derecesine ulaşacaktır.
İkinci yarı Galatasaray'ın daha atik, Beşiktaşımızın daha kontrollü oyun sergilemesi şaşırtıcıydı tarafımdan. Çünkü ilk yarıda ki baskı 2. yarının başlarında kurulabilseydi golün gelmesi kaçınılmaz olurdu. Zaten derbilerin genel yapısında bu vardır. Herşeye rağmen ortaya konan futbol iç açıcı ama tekrar ediyorum kondisyon problemlerin başlıcaları. Problemlerin? Ki, Mustafa Denizli'nin sürekli performasın da yükselme görülen futbolcuları yedek bekletip, her maç farklı kadro sürmesi başlıca problem. Lig bitti farkında mısınız? Hâlâ oturmuş bir ilk on birimiz yok! Bence sayın Denizli tavşan, öcük-böcük ile uğraşacağına ilk onbiri oturmuş bir Beşiktaş hakkında kafa yormalı... Arada ki farkın korunduğuna değindi sayın Denizli dün akşam maç sonrası açıklamalarında... Bizi ilgilendiren taraf bu olmamalı. Hâlâ avuntu peşinde koca bir camiayı koşturması insanın gücüne gidiyor. Seneye Tamam mı? Devam mı? muhabbetinin olmadan "teşekkürler hizmetleriniz için" tercihi değerlendirilmeli şimdiden... Yeni yönetimin atacağı adım geriden gelmemeli keza... Keza geldikleri konum itibari ile son şanslarını kullanıyorlarsa...
Velhasıl derbinin galibi Beşiktaşımız olamadı maalesef. Beraberlik bir nevi "farkı korumak" olarak değerlendirilse de, sen Beşiktaş olduğunu unutmamalısın.... Unutturmamalısın.
Not: Hakemler hakkında görüşüm bellidir. Ön yargı değil asla. Fırat Aydınus'un otorite olarak iyi maç yönettiğini söyleyebilirim fakat yardımcı hakemlerin pek Fırat Aydınus'a yardımcı olamadığını da dün akşam görmüş olduk. MHK'nin bu konu da çalışma yapmasını beklemiyorum tabii ki.