5 Aralık 2010 Pazar

Hop'la Bakim...

Beşiktaş'ımızın 3 önemli maçtan galibiyet ile ayrılması gerçekten sancılı süreçler geçirirken her anlamda takım ve taraftar için moral oldu. Bunun önemini ne kadar dile getirmeli bilemiyorum. Malum sakatlıkların vermiş olduğu dezavantaj durumları ve akabinde kadro oluşturmada ki sıkıntılar, gerçekte Beşiktaş'ın alternatifli olmasının verdiği bir rahatlığı gösterse de durumun ciddiyetini kavrayabilen takımımız zorlukların üstesinden gelmeyi bildi. Burada Schuster'in gözden kaçırılmaz bir düşüncesi de meydana çıkmış oldu. Avrupa Liginde hali hazırda İbrahim Toraman'ın olmayışıyla Zapo'yu kadroda bulundurması ( her ne kadar gereken bu olsada ) Ali Kuçik ile ileri uçta maça başlamayıp Bursa maçı öncesinde zemin hazırlaması gayet teknik düşünceye dayalı bir olay. 


Ali Kuçik Beşiktaş'ın Necip'ten sonra kazandığı genç yeteneklerden bir tanesi. Daha nicelerini bizim gibi taraftarlar gözleri ile görsede, fırsat verilmemesinden ötürü kiminin kiralanıp, kiminin disiplinsiz davranışları ile satılmasına şahit olduk. Beşiktaş, alt yapıdan gelen futbolculara şans tanıdıkça Beşiktaş oluyor. Bu noktada Ali Kuçik'in elinden geleni yaptığınıda gördük. Sizlerde nasıl bir izlenim oluştu bilemiyorum fakat ben Ali'de attığı deparlar ile Amokachi havası seziyorum... Forvet için ideale yakın oynuyor.

Holosko'nun kulağının gereksiz şekilde çekilmesi yaramış olacak ki bir nebze faydalı eleman rolüne büründü. Dileriz ki eski Holosko'nun kat kat fazlasını sergiler oyunda...


Kiralık bir adamın ne kadar faydalı olacağını sorsanız tereddüt eder cevap veren. Belki yabancı oyuncu olsa bu kadar özverili olmaz. Tabii Gunti bir yana bu mevzuda... Ersan Adem Gülüm benim diyerek dillere doladı kendini. Gerek top ile atağa çıkması, gerek 40 yıllık Beşiktaş'lı abisi İbrahim Üzülmez gibi hırsı ile göz dolduruyor. Bonservis opsiyonunun bizde olmasından kaynaklanan rahatlığa kapılmadan Ocak ayında direkt işi bitirilmeli Ersan'ın... 


İbrahim Üzülmez hangi maçta taraftara kendi adını söyletmeyecek diye düşünürken sanırım jubilesinden sonra bile ismini haykıracak bu tribünler... Pascal'a olan bağımlılıktan daha beter Delinho sevgisi... Maç için kritik yapmaya gerek yok. İbrahim Üzülmez'in sahaya kendini bilmez bir insanı "gel lan buraya .bn." dercesine kovalyıp elindeki bez parçasını indirmesi ve çelmesi ile bocalatması maçın en güzel karelerinden biriydi... 

Bursaspor'un neden bu kadar büyük takımım lan ben çabasına girmiş olması insana hadi oradan dedirtiyor. Herkes haddini bilmeli. Anadolu'nun yükselen değeri olarak gör kendini fakat Büyüklük senin lugatında olmayacak bir kelime... Gerek taraftarının boş işleri, gerekse teknik ekibinin boş konuşmaları ile, hali hazırda geçen seneye dayanarak kazandığın bedava puanlara bu sene eklenmeyince yenileri, kuyruğuna basılmış kedi gibi mızırdanmaya başlaması zaten, Bursa'nın Bursa'dan ibaret olduğunun delili...

Maç öncesi olayları çıkartıp, kaçmakla taraftarlık olmadığı gibi, Beşiktaş ile boy ölçüşmekte senin haddin değil. Bu noktada sorumlusu kimdir bilemiyorum. Yalnız iyi niyetini kullanarak sözde husumeti noktalandırmak isteyen Yıldırım Demirören'in ciddiyetini algılayamayan Bursa heyetinin, taraftarlarını dizginlemek adına bir adım atmamaları, husumetin asıl kimden kaynaklandığını göstermekte...

Velhasıl 3 maçta 3 galibiyet ile ayrılan Beşiktaş'ımızda şimdilik sevinç hakimken bunun daimi olması için elden ne geliri düşünmekte fayda var...

Beşiktaş Büyük Taş !

Hiç yorum yok: