19 Kasım 2009 Perşembe

Çünkü Gecenin En Karanlık Vakti, Şafaktan Hemen Öncedir...


Çünkü çok zor dönemlerden geçtik, bu bir ilk değil...
Ve her yeni zorlukta, küllerimizden doğuşumuzun müjdecisi oldu İnönü'den Beşiktaş'a yürürken söylediğimiz zafer şarkılarımız. Öyle Fener'e Cimbom'a sövmeli değil, kaldırımların karşılıklı söylediği "siyah - beyaz"lar.
Yaklaşık 1 ay önce yazmıştım, eleştirmiştim "neden Beşiktaş'a sürekli final, ölüm-kalım maçları oynatılıyor sayın medyamız" tarafından diye.
Ama bu sefer ne yazık ki bir finale çıkıyoruz.
Takım değil, bizler...
Beşiktaş'lının güçlükle imtihanı.
Beşiktaş'lının zorba ile imtihanı.
Beşiktaş'lının kanunu, kuralı, hakkı, hukuğu, gözü, nizamı hiçe sayarken, bunlar ile kendini savunanlar ile imtihanı.
Hani bir oyuncu kart alınca dönen bir söz vardır "iki kişilik oynayın" diye.
Her birimiz 37 kişilik destek olacağız Fenerbahçe maçının her bir dakikasında.
Cümle aleme, özellikle de o 36 kişiye ispatlayacağız ki Beşiktaş sevgisi stada sokulma hakkının gasp edilmesi ile engellenemez. Ruhları orada olacak 36 arkadaşımızın, abimizin, bedenleri en kanunsuz, en adi, en şerefsizce uzak tutulmuş olmasına rağmen. Bir gülümseme oluşturacağız yüzlerinde, "helal olsun be" dedirteceğiz. Uğruna savaştıkları, geride bıraktıkları şeylerin boşa gitmemiş olduğunu ispatlayacağız.

11 Beşiktaşlı saldıracak. Bizler saldıracağız. "Ölümüzün yeter" olduğunu göstereceğiz, en karmaşık dönemimizde bile ezeceğimizi göstereceğiz. Tello, Kaş, Rüştü, Bobo, Nobre, Tabata, Fink ve diğer en çok eleştirdiklerimiz ispatlayacak kendilerini. Diğerleri zaten hep hazır. Bizler ispatlayacağız, 36şar 36şar yasaklamakla, emniyet ile el ele kanunsuzluklar ile Beşiktaş'ın sahibi olunamayacağını. Bizler ispatlayacağız, bu takımın sahibi bizleriz ve futbolcularımız bu yolda "asla yalnız yürümeyecekler".

Küçükken bir abi anlatmıştı, sokağa çıkma yasağı olduğu dönemlerde stada girmelerine izin verilmezmiş, bir grup Taksim'e çıkan parkta, bir grup Swissotel'in olduğu koruda gizlenir, oradan karşılıklı tezahurat yaparmış. Ne derece doğrudur bilmiyorum, ne derece yaşanmıştır, yaşanmamıştır hiç bilmiyorum. Ama beni hep etkilemiştir. Öyle bir dönem yaşayacağız. Her görmeye alıştığımız, bir şekilde kendimizi güvende hissetmemizi sağlayan 36ımız, bir evden, bir kahveden televizyon karşısında "siyah-beyaz" yapacak bizlerle.

"Beşiktaş'a sahip çıkıyorum" adına 1.500 promil alkolle çocuğun yapmayacağı saçma hareketler ile değil; en bilinçli, en ölçülü, en sağlam, en kucaklayan, en yenilmez/yıkılmaz/yorulmaz/pes etmez halimiz ile maça gelmemiz dileklerimle...

(Başlık Batman filminden alıntıdır, biraz değiştirdim, Harvey Dent'ten özür dilerim).

Not: Alıntıdır. Okan Arcan Abim'e teşekkürlerimi sunarım...

Hiç yorum yok: