24 Kasım 2010 Çarşamba

Nasıl Bir Beşiktaş?



Benim anlamadığım şu,

Alınan sonuçlardan kesinlikle memnun değilim. Fakat Beşiktaş'ın basit hatalardan maçları kaybettiğini, en azından iyi futbol oynadığını görecek kadar da gözlerim açık. Futbolu sizler gibi taraftar yönünden iyi biliyorum. Arkadaşın dediği gibi Schuster'in şu an için gönderilmesi fiyaskodan öte gitmez.

Oyuna müdahalelerine kadar elindeki oyunculardan faydalanma biçimini gözden geçirip, kendine pay çıkarmadığı müddetçe Schuster'e yönelen eleştiriler normal geliyor. Ama bu aşamada gönderilsine varan eleştirileri yapan özellikle Beşiktaş'lı arkadaşların iş Avrupa'ya kendimizi tanıtmaktaki fikirlerini sorduğumuzda tabii ki tanıtmalıyız diyorlar. Vizyon önemli. Bu vizyonu sağlayacak kapasite Schuster'de eminsiniz ki var. Gerek yapılan transferlerin gerekse Schuster'in Beşiktaş markasına değer kattığı ortada. Tribün ile adımızı duyururken bir yandan, bir yandan da vizyonlu bir Beşiktaş'a sahip olabilmeyi hazmedecek kapasiteye gelirsek o zaman işler yoluna girecek demektir. Bence en önemli faktör Beşiktaş taraftarının ne istediğidir. Ne istediğimizden ne kadar eminiz?

Geçmişte; Tribünde gırtlak patlatmayla Avrupa'ya hatta Dünya'ya duyurulan Beşiktaş adı, daha sezon başında Robinho gibi bir isimle anıldı. O zamanlar biz değil miydik Tribünde olmasa esamemiz okunmayacak gibisinden sözleri burada sarfeden? Kimse kendini kandırmasın. Öyle yada böyle bu adamlar bu devrin vitrinleri. Onun için geçmişe yönelik oturup düşündüğünüzde dediklerimi anlayacak arkadaşlar çıkacaktır.

Lucescu konusunda o günleri özlemle bende arıyorum. Fakat Metin Ali Feyyaz'ı öyle böyle hatırlasamda o günlerin efsanelerinide arıyorum. Diyeceksiniz ki çok geriye gittin bari Gordon Milne gelsin. Evet gelsin. Biz değil miydik Demirören yönetimine karşı içimizden mırıldanarak, kimi zamanda sinirlenip isyan ederek "Seba'ya bağırdığım dilim kopsun" diyen?...

Bir gerçek var Beşiktaş. Bir gerçek var futbol artık sistem oyunu. Yeni elbiselere eski yamalar hoş durmadığı gibi, artık Lucescu devri hayalden ibarettir, öyle de olmalıdır.

Buradan yola çıkarak artık sürekli sakız ettiğimiz "Basın"ın tavırlarına karşı ciddi bir tavır içinde olmaktır önemli olan. 

Bu yüzden "Nasıl Bir Beşiktaş?" diye sormak gerek bünyelere...

Vizyonsuz, Türkiye'den ibaret Beşiktaş mı? Vizyonlu Dünya'dan ibaret Beşiktaş mı?...

Bu iş Kartal Yuvası'ndan alınan bir formaya benziyor farkında mısınız? Forma alıp para kazandırmakla, sabır edip vizyonlu bir takımın taraftarı olmak arasında pek bir fark yok. Bir yanda elden çıkan para iken, diğer yandan sabrın sonunun selamet olduğunu bilmek gerek. Bunun için hanginiz sormadınız kendinize, şöyle bir teknik direktör gelse 5 sene imzalansa, sabretsem, Beşiktaş'ım adını duyursa diye kaç kere hayal ettiniz?... Ben kendi adıma ettim. Emin olun sabrın sonu selamet. Bu adam Schuster demiyorum. Fakat Schuster'in türevlerini daha önce gördük bu kulüpte ve ülkede... Del Bosque vakkalarını yaşamak yada yaşamamakta karar vermeliyiz. Varsın Beşiktaş Konya ile berabere kalsın. Varsın Holosko gol atamasın bu sezon. 

Zaten insan emeklemeden yürümüyor değil mi?...

Eyvallah.

Not: Özellikle Madrid'den bir foto olsun istedim ki gözler açılsın. Beşiktaş nasıl bir değere sahip anlaşılsın. Kimse Beşiktaş'tan büyük değil elbette ama Beşiktaş'ta Türkiye'den ibaret değil !

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Üstad ama Luce'ye yatırım yapan shaktar UEFA'yı aldı ŞL'de de artık kendini kabul ettiren bir takım oldu.

Yani şunu diyelim Luce'yi göndererek kaybettiğimiz zamanı ve hatayı Schuster'de yapmayalım.