7 Nisan 2010 Çarşamba

Bir Garip Truva Öyküsü

Internet teknolojisi sağolsun, günümüzde maç biletini dahi klavyeden satın alabiliyoruz. Yakın bir gelecekte köfte ekmeği de, üzerinde dumanıyla birlikte internette satışa çıkarırlarsa şaşırmam.

Endüstriyel futbola karşı oluşumuzun bir sebebi de futbol aşıklarının bu tarz platonik eğlencelerini ellerinden alıyor olması belki. Tabi ki bu 'canavarın' futbola vermiş olduğu zarar bu kadarla da kalmayabiliyor.

Eski usül, ''yaşanmışlık'' seven biri olarak haftasonu oynanacak olan Trabzonspor maçına 5 bilet ayarlıyorum semtteki bir ağabeyimin yardımıyla. Bileti alıp maça gelecek olan insanlar Amasya'dan bir grup. O kadar yolu tepmeyi, o cefayı göze almış insanlar.

Biletler satışa çıkmadan soruyorlar fiyatları. ''Belli değil, ama genelde büyük maçlarda yeni açık 75 falan olur'' diyorum. Kesinleşince yeniden haberleşmek üzere kapatıyoruz telefonu. Derken bilet fiyatları açıklanıyor; daha iyi bir haber verecek olmanın keyfiyle sarılıyorum telefona. ''Ağabey çıktı biletler, yeni açık 50 lira.''

Allah senden razı olsun kelamları başlıyor telefonda.

Estağfirullah abi ne yaptık ki diyorum, beni dumur eden cevap geliyor karşıdan.

''Biletleri ..... Çarşı'dan alıyorum ben, üzerine komisyon koyuyorlar.''

Ne, nasıl?

* Bu yolsuzluğun döndüğü yeri ''.... Çarşı'' şeklinde sansürle belirtmemin nedeni tüm bölgeye böyle bir durumu mâl edemeyeceğimiz gerçeğidir. Orada gerçekten Beşiktaş için mücadele veren insanların emeklerine duyduğumuz saygıdandır.

***

Neyse ki 5 adet yeni açık biletine 250 lirayı, yani ''ederini'' vererek gelecek maça abimiz. Ama mevzu balık tutmakta değil, balık tutmasını öğrenmekte. Ben yaptım ben ettim demeyi sevmem ama; bugün ben olmasam belki 50-60 lira fazladan para verecekti bu abilerimiz.

Hepsi maaşla çalışan, ev geçindiren, feragat ederek bizlerle olmaya kilometrelerce yoldan gelen insanlar. Karşılığında yer ve zaman ne olursa olsun karşılaştıkları şeyin adı ''soygun''

Bunu yapanları ismen ve cismen bilmiyorum fakat yaptıkları şeyin ne olduğunu çok iyi biliyorum. Bu Beşiktaş'ın ve insanların Beşiktaşlılığının üzerinden rant sağlamaktır.

Ayrıca Beşiktaş tribünlerinin ve gıptadan dolayı sürekli zarara uğratılmak istenen Çarşı'nın adına, özüne ve felsefesine gölge düşürecek ve halel getirecek harekettir. Bizim kutsal bildiğimiz bu noktaları kendi sömürüsüne meze eyleyenin de yakasında olmalıdır elimiz.

Sonra biri çıkar, ''bilmeyen biri de olsa haklı sayar kendini'' ve der ki: Bu işler rant kapısıdır.

Delinin eline taşı önüne kuyuyu verirseniz o taş oraya atılır, sonra buralarda nasıl çıkaracağız diye kafalar parçalanır. Özümüzden şüphe duyar, gider yapar hale geliriz ve tribün liderlerimiz kongrede ibrayı, ibra edilen Beşiktaş yönetimini alkışladı diye fişlenir.

Oysa dün de gördük ki bizim bu insanların, bu tribünün, sahip olduklarımızın, değerlerimizin kıymetini bilmemiz gerekir. Bir meczubun bile diline ''Falan filan bilet başına şu kadar cukka ediyormuş, kimbilir bu işin ağababaları bu işten ne götürüyordur?'' kelamını düşürmememizdir yakışan. Bize düşen bu ayrıkotlarını söküp atmaktır içimizden, Beşiktaş kardeşliğinin esas olduğu, Beşiktaşlının Beşiktaşlıya kazık atmaya teşebbüs etmediği güzel günlere dönüş adına.

Ve bu noktada akla gelir sonsuzluğa giden Optik Başkan...

Beşiktaş'tan menfaat bekleyen...... demiştir zamanında.

Anlayana...

Hiç yorum yok: