Porto maçını herkes kadar heyecanla beklerken ki bu haftalar öncesiydi, hiç böyle kısır bir girdaba düşeceğini ummazdım Beşiktaş'ın. Sakatlıklardan dolayı bırakın kadro kurmayı A2 takımından futbolcuların 11'de yer alması gündemde... Tabii ki kabul edilebilir ve Beşiktaş taraftarının hep dile getirdiği "Özkaynak" düzenine geçiş için olumlu bir durum olur. Fakat iş UEFA Avrupa Ligi olunca taraftarda olur olmaz homurdanmalar olmuyor değil... Çünkü Türkiye Liginin tozunu yutmadan Avrupa'da maça çıkacak olmaları A2 takımındaki futbolcularımız açısından da bir dezavantaj konumunda... Taraftarın olası kötü sonucu bu futbolcuların üzerine yıkmamaları tek temennim. Hakan Arıkan'a verilen destek olası kötü sonuçta A2 futbolcularımıza fazlası ile verilmeli...
Porto, Beşiktaş'ın şuan alışmaya çalıştığı sistemi bir nebze uygulayabilen bir takım. Özellikle atik futbol oynamalarından dolayı patlamaya hazır bir bomba niteliğinde... Zorlu maç olacak. Porto'yu bu kadar da büyütme dediğinizi duyar gibiyken, Beşiktaş'ın da kolay bir lokma olmayacağını, en azından 2007/08 sezonundaki maçtan farklı olacağını düşünüyorum.
Bu noktada Beşiktaş'ın kadro sıkıntısı ile beraberlik düşünebileceğini ama son çare bunun olacağını umut ediyorum. Quaresma'dan yoksun çıkmak büyük bir kayıpken, 07/08 sezonunda alınan neticenin bir fitil niteliğinde Beşiktaş'lı futbolcuları ateşleyebileceğini düşünüyorum. Uefa umutlarımızı tüketen Porto'dan her ne kadar Quaresma'nın müthiş oyunu ile olsada rövanşı alınmalı... En azından alttaki rakiplerimizin alacağı neticeleri kestirmek gerekirse beraberlikten öteye geçilmeli... Ki, liderlik olayına 3 takım katılmasın. Yahut averaj ile kısır döngü yaratılmasın...
Tabata ile başlanacağı malumken Tabata'nın lig performansından öteye geçemeyeceğini bilerek yanlış tercihlerin kadro sıkıntısı nedeniyle mecburi tercihlere dönüşeceği kesin. Schuster'in kafasındaki planları anlamak şimdilik zor. Tabii ki o da böyle olsun istemezdi. Fakat sistemini oturtucam derken artık futbolcuların özel yaşantısından mı? yoksa idmanlarda ki kondisyon yüklemelerinden midir? bilinmez, Beşiktaş'ı revire çevirip çevirmemeyi kestirmeliydi...
Bu akşam işimizin zor olduğunu tekrar belirtirken, tribünümüzün görsel şov hazırlığında olmasıda ayrı bir heyecan katmakta... Merakla görsel şovu bekliyorum. Ve Beşiktaş taraftarı üzerine düşeni fazlasıyla yapacakken, futbolcularımızında fazlasını temenni ediyorum...
************************************************************************
Diye yazacakken dün, elektrik kesilmesi ve bilgisayarın arızalanması nedeniyle yazıyı tamamlayamadım.
Maç sonu beni düşündüren konuların başında; tribün performansı, Hakan Arıkan'ın kredisi ve Schuster'in inadı oldu...
Keza Hakan'da bu kadar ısrar edilmesi sebebiyle kredisini taraftarın büyük çoğunluğunda tüketmiş bulunmakta. Kemik kadro için bu böyle değil elbet, değişen profildeki taraftarlar için artık Hakan Arıkan Beşiktaş için düşünülemeyecek bir isim. Fakat benim için asla öyle olmadı. Birinci kalecilikten ikinci kaleciliğe terci ettirilebilir. Bu konuda Cenk ve Rüştü için olumlu düşüncelerede sahibim. Fakat özellikle Rüştü için direnen tayfayı anlamakta zorluk çekiyorum. Bence Rüştü artık Beşiktaş'a kaleci antrenörü olarak hizmet etmeli... Daha iyi alternatifleri bulabilirsek o da yapılmalı...
Sakatlıkların yakamızı bırakmaması konusunda dün ki düşüncelerimin arkasındayım. Bir an evvel bu konuda bir komite yahut ne yapılacaksa yapılmalı... Lig uzun maraton, inişler çıkışlar olacak demekle bu işler yürümüyor. İyi bir kaptan rotasını daha sezon başlamadan çizmeli... Keza Schuster'in iyi-kötü yanını tartışacak değilim. Fakat kaçırdığı bir şeyler var. İsteyipte bulamadığı bir durum mevcut Beşiktaş'ta...
Porto'nun tamamen takım olduğunu gözle gördükten sonra, Hulk gibi bir futbolcunun Portekiz'den başka bir lig'de futbol serüvenine devam etmesi aşikar. Bunun da Türkiye'de Beşiktaş'ta olmasını istemeyenin aklından şüphe etmek gerek. Diğer yandan Porto kalecisi Helton'un 2005 yılından bu yana Porto kalesini koruduğuna dikkat çekmekte yarar var diye düşünüyorum. 5 yıldır bir kalecinin değişmemesi en azından istikrar abidesi olarak göze çarpıyor. Türkiye'de Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe düşünüldüğünde kalecilerinin sürekli değişmesi takımdaki sıkıntıların başlıca sebeplerinden birtanesi olsa gerek. Özellikle Galatasaray bu sıkıntıyı 2 senedir yaşıyor. Beşiktaş'ın da bundan farkı olmamakla beraber, antrenman sakatlıkları ve topun ele çarpıp gerçekleşen sakatlıkları, kalecilerimizin fiziki durumu yahut antrenmanların ne şekilde yapıldıklarını soruşturmaya hak kazandırır nitelikte...
Hakan Arıkan'ın 2007 yılından bu yana Beşiktaş kalesini koruduğunu Helton'ın yanına iliştirmekte yarar var...
İşin kısası Beşiktaş dün 3 puan kaybetti. Fakat bunun artı yönlerine yönelip eksikleri görmezden gelmek olmaz. Beşiktaş A2 takımından alınan futbolcuların en azından Türkiye şartlarında ne şekilde A takıma aç olduklarını gördü... En azından ben gördüm. Üzerinde durulması gereken asıl mesele, Schuster hocanın sisteminin yanı sıra Beşiktaş'a ne kazandırıp ne kaybettireceğidir. Bunu yapılanma ile başaracaksa bir an evvel gençleştirme operasyonu yapılıp, A2 takımında ki cengaverler kazanılmalıdır...
Sorun Beşiktaş'ın kalesinden ötede..
Keza Hakan'da bu kadar ısrar edilmesi sebebiyle kredisini taraftarın büyük çoğunluğunda tüketmiş bulunmakta. Kemik kadro için bu böyle değil elbet, değişen profildeki taraftarlar için artık Hakan Arıkan Beşiktaş için düşünülemeyecek bir isim. Fakat benim için asla öyle olmadı. Birinci kalecilikten ikinci kaleciliğe terci ettirilebilir. Bu konuda Cenk ve Rüştü için olumlu düşüncelerede sahibim. Fakat özellikle Rüştü için direnen tayfayı anlamakta zorluk çekiyorum. Bence Rüştü artık Beşiktaş'a kaleci antrenörü olarak hizmet etmeli... Daha iyi alternatifleri bulabilirsek o da yapılmalı...
Sakatlıkların yakamızı bırakmaması konusunda dün ki düşüncelerimin arkasındayım. Bir an evvel bu konuda bir komite yahut ne yapılacaksa yapılmalı... Lig uzun maraton, inişler çıkışlar olacak demekle bu işler yürümüyor. İyi bir kaptan rotasını daha sezon başlamadan çizmeli... Keza Schuster'in iyi-kötü yanını tartışacak değilim. Fakat kaçırdığı bir şeyler var. İsteyipte bulamadığı bir durum mevcut Beşiktaş'ta...
Porto'nun tamamen takım olduğunu gözle gördükten sonra, Hulk gibi bir futbolcunun Portekiz'den başka bir lig'de futbol serüvenine devam etmesi aşikar. Bunun da Türkiye'de Beşiktaş'ta olmasını istemeyenin aklından şüphe etmek gerek. Diğer yandan Porto kalecisi Helton'un 2005 yılından bu yana Porto kalesini koruduğuna dikkat çekmekte yarar var diye düşünüyorum. 5 yıldır bir kalecinin değişmemesi en azından istikrar abidesi olarak göze çarpıyor. Türkiye'de Galatasaray, Beşiktaş, Fenerbahçe düşünüldüğünde kalecilerinin sürekli değişmesi takımdaki sıkıntıların başlıca sebeplerinden birtanesi olsa gerek. Özellikle Galatasaray bu sıkıntıyı 2 senedir yaşıyor. Beşiktaş'ın da bundan farkı olmamakla beraber, antrenman sakatlıkları ve topun ele çarpıp gerçekleşen sakatlıkları, kalecilerimizin fiziki durumu yahut antrenmanların ne şekilde yapıldıklarını soruşturmaya hak kazandırır nitelikte...
Hakan Arıkan'ın 2007 yılından bu yana Beşiktaş kalesini koruduğunu Helton'ın yanına iliştirmekte yarar var...
İşin kısası Beşiktaş dün 3 puan kaybetti. Fakat bunun artı yönlerine yönelip eksikleri görmezden gelmek olmaz. Beşiktaş A2 takımından alınan futbolcuların en azından Türkiye şartlarında ne şekilde A takıma aç olduklarını gördü... En azından ben gördüm. Üzerinde durulması gereken asıl mesele, Schuster hocanın sisteminin yanı sıra Beşiktaş'a ne kazandırıp ne kaybettireceğidir. Bunu yapılanma ile başaracaksa bir an evvel gençleştirme operasyonu yapılıp, A2 takımında ki cengaverler kazanılmalıdır...
Sorun Beşiktaş'ın kalesinden ötede..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder