Kalecilerin devleştiği bir derbi izledik dün akşam. Rüştü, Onur ve Hakan'ın devleştiği gece de 0-0 beraberlik, Beşiktaş açısından şampiyonluğun kaybedildiği bir maç olarak akıllarda kalacak... Düşünceler bu yönde otoriteler tarafından...Doğru da...Artık bu saatten sonra Beşiktaş'ımızın koşturacağı tek hedef Şampiyonlar Ligi'ne katılmaktan öte gidemeyecek... Bunun içinde kalan maçları kazanmaktan başka çare yok.
Ankaragücü karşılaşmasına nazaran atak futbol sergileyen takımımızda ki tek eksiklik, orta saha'dan rakip defans arkalarına atılamayan toplardı... Keza Trabzonspor defansının arasında ki boşlukları görmemek için kör olmak gerek. Bunu da başarmak için Fink ve Ernst tercihlerinde bir nebze başarı istensede asıl amaç gerçekleştirilemedi. Ernst, Alanzinho ile adım adıma oynayınca ofansif yönde pek katkı sağlayamadı. Bir nevi Mustafa Denizli, Alanzinho'yu durdurup defans arkasına top çıkartmak ile sonuca gidebileceğini düşündü... Gayet mantıklı gelen bu plan 70 küsür dakikaya kadar sürdürülmemeliydi... Yusuf-Serdar Özkan değişikliğinden öte gidilemeyecek bir kadro olduğun da ve Yusuf'un defans a rkalarına attığı pasları düşünüldüğünde geçmişte, neden sol tarafa hapsedildi? diye sormak lazım Mustafa Denizli'ye... Serdar Özkan'ın çabalarının da yetersiz kalması ile, karambol avcısı Nobre'nin(?) oyuna dahil olması golü buldurmadı Beşiktaş'ımıza... Tello'nun yokluğunu aradığımız maçtı dün akşam ki... Fener maçına iyileşmesi dileği ile..
Trabzonspor ise Ceyhun Gülselam ve sahada ki futbolcuların dizilişleri ile oynadığında ve Serkan'ın atakları ile etkili olmaya çalıştı.. Bence maçın kırılma anı tek değil. Birincisi Bobô'nun kaleci Onur ile karşı karşıya kaldığı pozisyonu değerlendirememesi... İkincisi ise Ceyhun'un serbest vuruşunda şansın yanımızda olup topun direkten dönmesi... Şans yönünden bakıldığında İbrahim Toraman'ın köşe vuruşundan gelen topa ayağının çarpıp santimetre farkı ile topun auta çıkması, Turkcell Süper Lig'de gel-gitlere tabii olan Beşiktaş'ımızın pozisyon olarak özeti... Ekrem Dağ ve nicesi benim gözümde dün akşam futbol adına güzellikleri sergileyen futbolculardı... Yani kimse tutupta futbolcu şöyle böyle dememeli. Eğer bir şey söylenecekse Mustafa Denizli'nin Yusuf Şimşek tercihi yahut Yusuf Şimşek'i sol kulvarda kullanma tercihine söylenmeli...
Maçın son dakikaları gayet çekişmeli geçti. İki tarafında atakları ile futbol açısından gözlerimiz doydu... Hakem Bünyamin Gezer'in büyük talihsizliğine kurban gittik de diyebiliriz. Egemen'in El Temasında penaltımızın verilmemesi Şampiyonluk yarışında tüm Beşiktaşlıların iyi niyetleri ile anacağı bir hakem olarak kalacak Bünyamin Gezer... Basında yazdığı kadarı ile yan hakemlerinde itirafta bulundukları söyleniyor. Ne kadar gerçekçi bilemiyorum fakat bir gerçek var ki, Beşiktaş Yedek Kulübesi o pozisyonu o açıdan görebiliyorsa yan hakemin gözü önünde gerçekleşen pozisyona bayrak kaldırmayıp, Bünyamin Gezer'i yakması akabinde Beşiktaş'ın netice olarak durumunu etkilemesi gerçekten MHK'nin ve Federasyonun araştırması gereken bir konu... Tabii Beşiktaş Yönetimi'nin olayın üzerine gittiği sürece gerçekleşecek olaylar dizisi bunlar. Gerçi sayın Mete Düren yaptığı açıklama ile "illa odalarını mı basmamız gerekiyor?" demesiyle olayın benim açımdan üzerine gidilebileceğinin bir işareti, lafta olsa...
Gönül isterdi ki varsayımlar üzerinden değerlendirmediğimiz bir maç olsaydı... Fakat elverişsiz teknik yönetim ve maçın yetkilisinin etkisi ile böyle bir yazı yazmak zorunda kaldım. Son olarak Burak Yılmaz'a gösterilmeyen ikinci sarı kartın bedeli de düşünüldüğünde hakem etkisinin boyutlarını düşünmeyi futbol severler tahmin edebilirler az çok... Gözlemci raporunda eminim kötü maç yönettiği yazacaktır... Şimdi olay Aziz Yıldırım'ın söylediği sözler ile yaptıkları ile bağdaştırıldığında olası Fenerbahçe şampiyonluğunun "marka değerli" ligimize "cuk" oturacağı aşikâr...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder