10 Kasım 2009 Salı

Değişen Tribün Profilimiz Ve Kaybolan Değerlerimiz

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum, kimse yazdıklarımı ukalalık veya çok bilmişlik olarak algılamasın bunu hepinizden rica ediyorum.

Uzun yıllardır en önemsiz maça giderken bile heyecanını kaybetmemiş bir Beşiktaşlı taraftar olarak yazıyorum. Bir söz vardır hani denir ya, bu sene bir önceki seneye aratır oldu, yada gelen gideni aratır. Belki benden yaşça büyük olan ağabeylerimizde benim yazdıklarımı okuyup sen ne gördün ki diyeceklerdir doğrudur saygı duyarım.

Maç günleri halen şimdi olduğu gibi herkes saatler öncesinden semte giderdi. Oturulurdu konuşulurdu sohbet edilirdi. Alkol içen alkolünü içerdi. Takıma destek babında ufak tefek besteler mırıldanılırdı. Hatta çoğu zaman yeni besteler Kazan birahanesi ve onun yanındaki meydanda ufak tefek mırıldanmalardan anonim olarak oluşmakta idi. Yani durum şimdi oralarda bulunan kalabalığın % 80 i gibi laylaylom peşinde değildi. Özellikle yadırgadığım aileler geçerken edilen hele ki o gün rakibimiz bile olmayan renkli takımlara edilen küfürlerdir. Acaba bizim ailemiz oradan geçerken böyle bir küfür edilse bunu kim ister. Sanırım kimse istemez…

Birde stadyum içinde kaybolan değerlerimiz var, atkıyı takan, bereyi takan, üzerine polar giyen bir havalarda bir havalarda sormayın gitsin. Önceleri kapalı üst ve altta set diye tabir ettiğimiz bölüme sadece amigolar çıkar iken, şimdi herkes oraya çıkmakta, malumunuz dolayısı ile setinde biz özelliği ve güzelliği kalmamaktadır. Hadi diyelim madem çıktın sana mı kaldı be adam sağa sola sırf kendi egonu tatmin etmek için bağırın ulan, bağırsanıza diyip sağa sola küfürler savurmak. Yıllardır söylenen bestelere eşlik etmemek, ama bir küfürlü beste olunca özellikle bu renkli takımlara olunca gırtlaklar yırtılırcasına bağırmak bumudur bizim tribün anlayışımız. Bence değildir. Olmamalıdır ama maalesef oluyor.

Seneler geçtikçe toplumsal olarak kaybettiğimiz değer yargılarımıza tribünde de bir çoğu eklenmekte. Biz yine kendi çapımızda ufak tefek bir şeyler gördük. Bizden yaşça daha genç olanlar neler yaşayacaklar yada yaşayamayacaklar ömrümüz olursa göreceğiz. Pek fazla inanmamakla beraber umarım her şey çok güzel olur diyorum.

Saygılar Sevgiler

2 yorum:

Aram1903 dedi ki...

Tarık abi çok güzel yazmışın..bende değişen tribün profil ile ilgili bişey yazmıstım; fenerbahçe maçında acaip gürültü olucaktır ama bu Beşiktaş'lılıktan değil antifenerciliktan dolayı olucaktır !

babasicarlos dedi ki...

Set hakkında ki yazdıklarına sonuna kadar katılıyorum... Oraya çıkan yada yakın duran herkes kendini amigo zannediyor..

Wolfsburg maçında kapalı altta orta tarafta bulunan sarı saclı bir arkadaş -kendisini ilk kez orada gördüm- bizim tarafa doğru dönüp "bağırsanıza lan, bağırın" tarzına anırarak bizleri korkutup gaza getirebileceğini zannediyordu baktı ki bizim taraftan istediği verimi alamadı bizim olduğumuz tarafa yürüyerek ufak bir sorunun bile çıkmasına neden oldu... İlk yarı sonunda da bu arkadaşı kapalı altta birini kovalarken gördük...

Demek istediğim bu tarz adamlar ne sıfatla sete çıkıyor? Ayrıca kapalı üstte ki asıl kişiler alt tarafın bağırıp bağırmadığını sorgulamazken bu kişilere bu görevi kim veriyor? Takımın oyunu tribünleri gaza getirmiyorsa, tribündeki herkesin bağırmasını nasıl bekleyebiliriz ki? Sonuçta sahada oynanan oyun tribünleri etkiler..


Son yıllarda çıkan biz seyirci değiliz ki taraftarız takım 3-0 öndeyken herkes bağırır önemli olan yenilirken bağırmak düşüncesini yayan kişiler, "sevinmek için sevmedik ulan!" diyerek takımın kötü gidişini sorgulamayan neden böyle olduğunu anlamayan, kaybetmenin acısıyla beslenen kişilerdir.. Sete daha yakın olarak kendini tatmin etmeye çalışanda bu kişilerdir..