31 Aralık 2009 Perşembe

Mutlu Yıllar Beşiktaş

2009'un ilk zamanları hatta %50'si bizler için iyi geçti. Tabii söz konusu Beşiktaş. Daha sonradan tepe taklak olduk gibi ama hafiften topluyoruz dağılan parçaları. Şampiyonluktu, çifte kupaydı, transfer çıkmazlarıydı, krizdi derken yedik bu yılıda... Son günlerde 2010 için facebook'ta da dolaşan bir fotoğraf ile bu yıl'a artık nokta koyalım. Nice Siyah - Beyaz senelere, Nice Şampiyonluklara ve Demirören'siz Nice Yıllara Hep Beraber İnşallahhhhh :)


28 Aralık 2009 Pazartesi

Umutsuzluk

Artık iyice umutsuzluk kaplamaya başladı yüreklerde,az da olsa gelecege dair olan inançlar kararmaya başladı.Değer mi diyorsun bunca yıpratdıgına kendini senden istenilen gibi ol,otur izle maçını skoru,oynanan oyunu önemseme iç çayını kahveni gırgırını yap sen sadece kulubun lisanslı ürünlerini al,armalı kredi kartlarını al,kartalcell al,istanbuldaysan kombine değilsen lig tv al,kulube ekonomik katkın olsun ama o kadar ondan sonrasıyla uğraşma sorgulama istedigin gibi değil istenildigi gibi bir taraftar ol öyle istiyorlar çünkü bulmuşlarda zaten insanları altadmanın bir yönünü 2-3 galibiyet olsun heleki biri fener galibiyeti olsun şampiyonluk potasına gir herşey unutulur. aslında herkez der hiç bir şey olanları unutturamaz bize diye ama olanları unutmakda zaten susmak değilmidir görmezden gelmek değilmidir.ama kime neyi anlatacan ki anlatmaya çalıstıgın şeylerin önemi kalmamışsa umursanmıyorsa ne değişebilir ki ?
Kongre'ye 1 ay kaldı sadece camia yine sus pus herkez çekilmiş köşesine gözükenlerde değişik bir şey söylememekde,taraftar ibrahim altınsayın peşinde sihirli değnek şimdilik onda sanılıyor oportanistlerin dünyasında,sanki sorun sahıslarda öyle algılanıyor oysa sahıslar sadece mevcut sistem içersinde hareket eder siz bu çürümüş kokuşmuş sistemde bide beceriksiz olursanız herşeyi mahfedebilirsiniz ki mahfediliyorda zaten,şimdi ne verecek murat aksu veya sihirli değnek sahibi ibrahim altınsay yıldırım demirören dısında ne verecek yine aldatmaca yine duygu sömürmece...
stadda taraftar dövdürüldü,büyük Beşiktaş camiası sus pus,büyük Beşiktaş taraftarı sus pus,anarsizm'in simge yapan çarşı sus pus ,kaça satıldı Beşiktaşın serefi kaça satıldı çarşının anarşizmi temsil eden a harfi,taraftarın çogunlugu 3-5 galinbiyete,bit fener galibiyetine sattı onu biliyoruz hatta anlıyoruzda siz kaça sattınız,feridun düzağaç,cem dizdar yazı yazmaya başlamasımı düzeltecek veya unutturacak aldıgınız tavırları yoksa hala sosyal sorumluluk projelerine katılarak veya düzenleyerek mi kandıracaksınız ne oldu önemli maçlar bitti kongreye 1 ay kaldı nerde tavrınız o çok güldügümüz genç fb liler kadar bile yüreksizmiydi bu taraftar nerden tutsan elinde kalıyor nereye yönelsen izliyorsun çöküşü nedemeli size bilemem ki ama kongre yaklaştı birileri söylerler sizin agalarınıza fiyatlarını...

26 Aralık 2009 Cumartesi

Kırmızı İbo

Gazete'de gördüm bu sabah İbrahim Üzülmez röportajını, gazete Zaman. Büyük bir resim ve yanda İbrahim Üzülmez'in sözleri. Başlık Kırmızı Kramponlar ile ilgili. Başarısına başarı kattığından bahseden İbrahim, "Kırmızı krampon başarımı renklendiriyor" demiş. Aslında bahane krampon. Bakıldığında grafik olarak İbrahim Üzülmez'i kesecek teknoloji henüz Beşiktaş için geliştirilmedi... Tabii bu işin şaka tarafı.

İbrahim Üzülmez'i seviyorum, sevmeyenlerine inat... Belki kendi alanında uluslararası kıyaslama yapıldığında ilk sıralara girememesi her ne kadar normal olsada İbrahim gerçekten Türkiye'de ve Beşiktaş'ta bir fenomen bence... Hem abilik hem kaptanlık hemde başarı açısından tam bir idol. Sürekli eleştirilmeside soru işareti aslında... Diğer futbolcuların performanslarına bakıldığında cevap otomatikman ortaya çıkmalı.
 
Şimdi soruyorum. Aynı iş yerinde 10 senedir çalışan varmı?

25 Aralık 2009 Cuma

1-0-2

106 Sheffield Wednesday - Newcastle 2

189 Club Brugge - Cercle Brugge 1

141 Aldershot - Barnet 1

131 Bristol Rovers - Walsall 1

104 Birmingham - Chelsea 1x

110 Fulham - Totthenam 1

Var mı Arttıran?

Basın'ı netten takip ediyorum ve şuan birgün demek bile yanlış olacak, sanırım bir kaç saat içinde Beşiktaş'ın kaleci transfer adedi: 3. İlerleyen saatlerde heran artabilir heran herşey olabilir. Önce Serkan Kırıntılı iddiası ortaya atıldı. Sanmıyorum Ankaragücü'nden ayrılıp bize geleceğini... Diğer isim Murat Şahin oldu ve Beşiktaş için göreve hazır olduğunu dile getiriyor basınımız. 3. kaleci ise Ömer Çatkıç'mış. Hatta görüşmelere başlandığıda yazılıyor. Tamam görüşmeler yapılabilir. Transfer döneminde de böyle haberlerin çıkması gayet normaldir. Fakaaaaatttt. Seçim sürecine girmiş bir Beşiktaş var ortada. Başarısız transferler ile eleştirilen bir başkan ve başkan adayıda mevcut. Bunlar göze alındığında, olurda yanılıyorum belki, Yıldırım Demirören'in başarısız bir isim daha alacağını pek sanmıyorum artık. Ha tabi egosunun ağır bastığıda bir gerçek sayın başkanın. Nefsine yenik düşerse bakarsınız 3 kalecide transfer edilmiş olur... Bu aşamada da basının yaptığı transferlerin doğruluğunuda teyit etmiş olur Yıldırım Demirören...

Ha birde Sezer Öztürk meselesi gündemde. İlerleyen günlerde illaki haberin yanlış yada doğru olduğunu öğreneceğiz. Bankasya'da yılın futbolcusu seçilen Sezer Öztürk hakkında taa 2005'de ekşi'de atılan bir entry ile karşılaştım. Buradan 2005'deki entry'e ve buradan da hakkında yazılanlara bakabilirsiniz.

Ben bu yazıyı yazarken bir haber daha çıktı... Denizlispor'un genç kalecisi Cenk içinde atağa kalkmışız. Denizlispor Yusuf, Erhan Güven ve bir miktar para istiyormuş. Veririz abi ne olacak yani... Fakat olurda Cenk ve Sezer Öztürk gelirse Beşiktaş'a, istediği halde Mustafa Denizli'nin oynatmama gibi bir huyu var  genç oyuncuları. Karşılaşılacak olası durumda budur. Alırız oynatmayız. Bknz: Erkan Zengin.

Ps: Erkan Zengin'i google görsellerde arattığımda, Beşiktaş formalı resimlerinden çok eski takımı Hammarby formalı fotoğraflarını görmek çok üzücü.

23 Aralık 2009 Çarşamba

Deneme Tahtası

Mustafa Denizli'yi anlamak diye bir kitap çıksa yok satar hani... En azından sporun kıyısından köşesinden anlayan adam bile bir alayım bakayım der... Değişik işlere imza atıyor son zamanlarda. Kupa ciddiye alınıyor, öylede olmalı. Avrupa Serüveni için gerekli bir yol. Eminim Denizli'de ciddiye alıyor, fakat yanlış hamleler yaparak işi zora sokmada üzerine yok diye düşünmüyorda değilim. Manisayı şaha kaldıracak bir futbol sergiledi dün akşam Beşiktaşımız. İnsan merak ediyor bu takım antrenmanlarda neler yapıyor diye... Yani birgün herşeyi kenara bırakıp gitmek istiyorum Nevzat Demir Tesislerine ama Jandarma karşılar diye erteliyorum...

Korcan'ın performansını hemen bir maçta değerlendirmeye kalkışıyor bilmişlerimiz. Tamam futbolcu o, oyunu oynayan o... Peki yaşadığı duyguları normal karşılama hoşgörüsünü uygulayacak kim? He diyeceksiniz ki deneme tahtası mı? Evet deneme tahtası. Bu kulüp Yıldırım Demirören döneminde tamamen deneme tahtasına döndü. Aksini iddia edeninde gözlerinin bozukluğundan şüphe ederim.

Manisaspor ile daha önce bir maça çıkmışsın, berabere bitmiş, fakat hala zaaflarını görememişsin. Hala akıllıca davranıp sonuca gidememişsin. Orta alanımızdaki futbolcularımızdan Ernst ve Fink'de takımın gidişatına ayak uyduruyorlar gibi geldi dün akşam. Hadi yorgunluğu bahane edelim. Peki dinlenmiş Tabata?..Yok abi yok, Mustafa Denizli ve Yıldırım Demirören'in gitmesini artık içten içe ister oldum. Zaten Demirören'in 1 dakika kalmasını istemiyor bünye... Bonusu da Denizli olsun.

21 Aralık 2009 Pazartesi

Ziraat Türkiye Kupası: Manisaspor - Beşiktaş JK

Lig'in 16. haftasında karşılaştığımız Manisaspor ile yarın akşam saat 20:30'da deplasmanda Ziraat Türkiye Kupası ilk karşılaşmasını oynayacak Beşiktaşımız. Beklentilerimize ne kadar cevap verdiği ortada fakat kötü gidişe artık "dur" demek gerekiyor bunuda bu maç ile gerçekleştirmelerini temenni ediyoruz futbolcularımız ve teknik heyetimizin...

Sakatlıkları bulunan Hakan Arıkan, Rüştü, Holosko, Ferrari bu maçta görev alamayacaklar. Eğer ki antrenman sakatlıkları olmazsa bunun dışında gelişen herhangi bir sakatlık söz konusu değil. Manisa karşısında lig'de pek etkili bir oyun oynamadık. Kupa başkadır diyerek, kupaların takımı Beşiktaşımıza yakışır şekilde bir mücadele sergilemesini bekliyorum takımın. Yedek ağırlıklı bir kadro ile çıkabiliriz keza sakatlıktan ötürü. Erkan Zengin'in kesin görev alacağını umut ediyorum. Artık almalıda... Alternatifi bol bir kadro var takımımızda fakat garantiye almaktan mıdır nedir Mustafa Denizli pek şans tanımadı genç isimlere... Oynamalarının sakatlıktan ötürü değilde, Sayın Denizli'nin ağzından düşürmediği Rotasyon ve Futbolcuların her an hazır olması durumundan ötürü oynayacak olmalarını kendi adıma daha şık bulurdum. Ama bu saatten sonra yapılacak tek şey Mustafa Denizli'nin biraz daha özgüven kazandırması futbolculara...
Lig maçı öncesinde zor bir rakip olarak gördüğüm Manisaspor bunun (kendimce) aksini gösterdi bana. Tutuk bir takım... Genç isimlerle işi çözmek dileği ile...

Son Kupanın Son Sahibi;

Saldır Beşiktaşım !

İlk Yarı Değerlendirmesi

7 Ağustos'ta başlayan 2009-2010 futbol sezonuna 20 Aralık 2009 tarihi ile 17 maçlık ilk yarıya ara verilmiş oldu. Sezona büyük umutlarla başlayan Beşiktaşımız şu an konum itibari ile 5. sırada olmuş olsada bu yarıştan asla ekarde edilemez bir durumda. Kısa kısa sezonun maçlarına değinelim;

Beşiktaşımız 17 maçlık serüvende ilk maçını İBB'ye karşı oynadı. Maç 1-1 eşitlikle sonuçlandı. Bu maçın öncesinde düşünceler fark atılacağı yönüdeydi fakat önemsenecek bir gerçek var ki Büyükşehir maçlarında sürekli engellere takılan taraf Beşiktaşımız oldu...

Ligin ikinci maçında Beşiktaşımız Antalyaspor ile İnönü Stadında "Seyircisiz" oynanan maçta Holosko ve Tello'nun golleri ile 2-0 karşılaşmayı kazandı. 17 Ağustos'ta oynanan maçı İlker Meral yönetti. Tello'nun frikikten attığı şık gol jeneriklerde yer aldı. İlk golün sahibi Holosko'ya asisti Nihat yaptı. Ve şuanki duruma bakıldığında, eleştirilere maruz kalan Nihat, ligin ilk yarısına göre hiçte bencil değildi...

22 Ağustos'ta Başkent ekibi Gençlerbirliği'ne konuk olan Beşiktaşımız, sahadan 0-0'lık maç sonucu ile ayrılarak 1 puanı hanesine yazdırdı. Mustafa Denizli'nin koltuğu Ertuğrul Sağlam'dan aldığı sezon ilk maçı olarakta akıllarda yer etmişti Gençlerbirliği maçı. Herkesin beklentisi farklı bir galibiyetti fakat sahadan her iki tarafta eşit puanla ayrılmış oldu...

Bu zamanlarda konuşulan tek şey Beşiktaş'ın Delgado sorunu ve 10,5 numara meselesiydi. Yöneticilerin demeçlerine göre Beşiktaş, C. Ronaldo transferini gölgede bırakacak bir transfer gerçekleştiricekti... Umutlar yüklendi... Transfer sezonunun bitimine 2 gün kala Gaziantepsporlu Rodrigo Tabata ile 8 Milyon €'luk anlaşma sağlandı... Taraftarların beklentisine karşılık yapılan transfer fiyaskoydu...

Akabinde 28 Ağustos ile Şampiyon taraftarı ile İnönü Mabed'inde özleme son verdi... Rakip Gaziantepspor'du. Bu maç akıllarda transfer söylentileri ile kaldı. Fakat Beşiktaşın oyun mantalitesini de kimse çözemiyordu. Bir sonraki hafta oynanacak Galatasaray derbisi için pekte iyi sinyaller vermiyordu... Maç 0-0 sonuçlanarak Beşiktaş rakiplerinin 6 puan gerisinde, 9. sıradaydı... Üstelik geçen sezon Beşiktaş'ın şampiyonluğuna gölge düşürmek adına elinden geleni ardına koymayan basın Beşiktaş olduğu yerde diyecek kadar da bayağı idi...

Beşiktaşımız 5. hafta sezonun ilk derbisini Galatasaray ile Ali Samiyen Stadında oynadı. Sonuç 3-0 Galatasaray üstünlüğü ile sona ermişti. Maçın konuşulan isimleri Rüştü ve Serdar Özkan'dı. Rüştü'nün olmayacak hatalar ile Galatasaray'ın skorsal açıdan galip gelmesini sağlaması tamamen hayal kırıklığı idi. Skor olarak üstün olan taraf Galatasaray olsada, oyunu oynayan ve gol yollarında başarısız olan taraf Beşiktaş'tı. Serdar Özkan'ın Leo Franco ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda ceza sahası dışında "El" temasını maçın hakemi Bülent Yıldırım görmedi. Oysa pozisyon tamamen çift vuruş ve sarı kartı gösteriyordu.

Artık sıkıntılar tavan yapmış, Beşiktaşımızın gol fobi'si ortaya çıkmıştı. Ne Nihat ne de Bobô ve yeni transfer Tabata beklentilere cevap vermiyordu... Galatasaray mağlubiyetinin ardından Şampiyonlar Ligi maçı için İnönü Stadında rakip bir dünya markası Manchester United'dı...

77. dakikaya kadar gayet ortada geçen oyunun kazananı Scholes'un kafa golü ile Manchester United oldu. Bu maçta çok iyi hatırlıyorum kalecimiz Hakan Arıkan'a eski açık (kapalı yanı) tribününden olur olmaz hareketler bir kaç taraftarımız tarafından yapıldı...

6. Hafta rakip Kayserispor'du. Sezon başında Mehmet Topuz transferi ile gündem epey meşgul olmuştu. Bir yanda Süleyman Hurma, bir yanda Mehmet Topuz ve bir yanda iki büyük kulübün çekişmelerine sahne olan bir sezon başlangıcını unutmak olmazdı. Süleyman Hurma'nın Beşiktaş taraftarından nasibini alacağıda bir gerçekti. Her tv kanalında sanki Fenerbahçe kongre üyesi gibi demeçler veren, Mehmet Topuz'a sormadan transferinin Fenerbahçe'ye yapıldığını dile getirmekteydi Hurma. İki kulüp menacer hatası ile karşı karşıya kalmıştı. Mehmet Topuz'un yediği sözleri ile Fenerbahçe'ye transfer olması elbette işin "Sözünün ERİ" olmamak durumundan bakan Beşiktaş Taraftarı Süleyman Hurma'ya sevgilerini sunmuştu. Maçtan galip ayrılan Kayserispor'du. Beşiktaşımızın oyun mantalitesinde sorunlar ayyuka çıkmıştı artık. Kayserispor'u mağlup edemeyip, zirveye sonradan ortak olan bu takım karşısında galip gelememenin dezavantajı daha sonraları ortaya çıkacaktı. Skor 0-1, gülen taraf Kayseri idi.

Ankaraspor'un ligden düşürülmesi sebebi ile 7. haftayı Bay geçen Beşiktaşımız hanesine 3 puanı otomatikman yazdırmış oldu. Lig sıralamasında 9 puan ile 9. sıradaydı. Ligde 6 gol atmış kalesinde de 5 gol görmüştü. 6 golün fiftisi 3-0'lık Ankaraspor galibiyeti idi. Yani golcülerimiz hala suskunluğunu koruyordu. Basında konuşulan Beşiktaş'ın nasıl olurda 6 gol ile 9. sırada olması idi...

Tarih 30 Eylül rakip CSKA Moskova'ydı. Şampiyonlar Ligi grup maçında Moskova deplasmanında 2-1'lik mağlubiyet almış, golcülerimizin suskunluğunu yine izlemiştik. Beşiktaşımızın golü Ekrem Dağ tarafından maçın son dakikalarında kaydedilmişti. Mustafa Denizli'nin Şampiyonlar Ligi karnesi gündemde yer edinmişti ve neticenin değişmeyeceği görüşünde bir çok medya kuruluşundaki Ferguson'larımız hem fikirdi. Keza Mustafa Denizli daha önce "0" çekmişti...

Ve son şampiyon ağır yaralı idi... Rakip Denizlispor tarih 3 Ekim'di... Beşiktaşımız Denizlispor karşısında  deplasmanda herkese inat Şampiyonluğunu ilan etmiş 2008-2009 sezonunu çifte kupa ile kapatmıştı. Denizlispor'u geçen sezona göre 1 eksikle 1-0 mağlup etmiştik. Gol'ün adı Tabata idi...

9. Haftada rakip İnönü Stadında Kasımpaşa idi... Hakem Hüseyin Göçek maça damgasını vurmuş, Ferrari ve Alman panzeri Ernst Kırmızı Kart ile oyun dışı kalmıştı. 9 Kişi kalmasına rağmen gülen taraf 2-1'lik skorla Beşiktaşımızdı. Ve Nihat Kahveci çok tartışıldığı anda sahneye çıkıp yıllar sonra Beşiktaş forması altında ilk golünü atmıştı...

Beşiktaşımız iyi yönde ilerliyordu. Hafta içi rakip Wolfsburg, Almanya deplasmanı idi. Gurbetçilerimizden dolayı her ne kadar deplasman havasında geçmesede oyun 0-0'la sonuçlandı. Maçın temposu mükemmeli her iki takımda kendi liglerinde Son Şampiyon'du... Maça adını yedi düvele duyurmuş Beşiktaş taraftarı görsel şovları ve meşaleleri ile damga vurdu... Umutlar yeşermişti... İçten içe İnönü'de Wolfsburg'u mağlup edeceğimiz görüşü belirmişti...

Fakat beklenen patlama bir türlü gerçekleşmiyor Beşiktaşımızın golcüleri oruçlarına devam ediyordu... Rakip 10. haftada Eskişehirspor'du. Maçın 83'üncü dakikasına kadar 0-0 devam eden oyun 83'te kendi alanımızdan atlan tek topla ileride Ekrem Dağ'ın muhteşem takibi ile 0-1 olmuş ve gülen taraf Beşiktaş olmuştu. Rakip eksikti, Nihat %100'lük pozisyonları değerlendirememiş ve maçta pekte tat vermemişti izleyenlere...

11. Haftaya lig sıralamasında 5. sırada giren Beşiktaşımızın rakibi Ankaragücü idi. Maç soğuk ve yağmurlu bir dolmabahçe akşamında 1-0'lık Beşiktaş galibiyeti ile sonuçlandı. Gol'ün adı İsmail Köybaşı idi. Ceza sahası dışından şık bir vuruşla kaleci Serkan'ı avlamayı başarıp takımınada 3 puanı kazandırmıştı. Gol sonrası Kapalı Tribün'e koşmasıda ayrı bir görülmeye değer manzaraydı...

Beşiktaşımız Bermuda Şeytan Dörtgeni'ne girmişti. Sırası ile; Wolfsburg İnönü'de ağırlanacak, Trabzonspor Deplasmanına gidilecek, nazlı yâr Fenerbahçe İnönüde misafir edilecek ve Old Trafford'da Şampiyonlar Ligi grup karşılaşması rövanş maçında Manchester United ile karşılaşılacaktı. Akıllarda oynanan futbol'un kontra olduğu, golcülerin bu kadar suskun olması ve yukarıda değinmediğimiz Yönetimsel sorunlar vardı... Bu kaos ortamında nasıl başarı beklenirdi ki?.. Ama en son umutlar ölürdü...

Beklenmeyen 0-3'lük Wolfsburg mağlubiyeti herşeye tuz biber ekti. Ne yapacağını kestiremeyen Beşiktaş taraftarı maçın son anlarına mağlup girilmesine karşılık Yönetim'i istifaya davet etmişti. Beşiktaş Başkanı küfür yiyordu, tartışılabilecek bir konu olmasına rağmen tasvip edilmeyecek bir durumdu. Aksine Beşiktaş Başkanı'da taraftarlarına "siz görürsünüz" gibisinden hareketler çekerek "Temizlik Operasyonu"nu başlatmış olacaktı... Tribün Liderleri ve bir kısım taraftar İstanbul Emniyeti tarafından gözaltına alınımış ve daha sonraları cezaları açıklanarak "1 yıl müsabakalara giremez" yaftası yapıştırılmıştı. Tribün için büyük kan kaybı idi bu... "Karagümrüklüler" grubu ilede çatışma yaşanmıştı... Daha doğrusu bir kaç kişi Kapalı Üst'e saldırma cesareti göstermiş ne olduğunu anlamayan, münferit dahi olsa şiddet ve cezaya maruz kalan asıl Beşiktaş Taraftarı idi. Kaos sürüyordu...

Rakip Trabzonspor'du... Kısır bir maç olarak beklediğim bir maçtı ve yanılmamıştım. Oyunu tamamen kabullenen bir Beşiktaş vardı sahada. Beceriksiz Trabzonspor forveti Beşiktaş karşısında iyi pozisyonlar yakalamasına rağmen değerlendirememiş ve maçın adamı Ernst şık bir vuruş ile Trabzonspor karşısında 0-1'lik Beşiktaş üstünlüğü sağlamıştı. Daha sonraları Bobô'nun kaçırdığı net pozisyon ile saç baş yolsakta ikincisinde affetmemesi bize kendisini affettirmiş oldu ve skor 0-2 idi. Beşiktaşımız 3 puan ile dönmüştü Trabzon deplasmanından...

Fenerbahçe maçı öncesi iyi bir moral olmuştu Trabzonspor galibiyeti... Basın "derbinin favorisi" olmaz diyip, gizliden Fenerbahçe'nin maçtan galip ayrılacağını yazıyordu... Tarih 21 Kasım 2009 Cumartesi, yer İnönü Stadı idi. Maça ilgi yüksek, tribünler doluydu. Ekonomik anlamda zaafım olduğundan bu yıl kombine alamasamda, maça gidicek durumu denkleştirmiştim. Hatta son anda karaborsaya denk düşüp okutulmuş bilet rastlamıştı baht'a... Maçın başlamasına 5 dakika varken şok yaşasamda *bnenin oğlu borsacıyı bulup paramı almıştım. Ve yeni biletide... :) Süper bir 3'lü ile başlayan karşılaşmanın ilk yarısı 0-0 bitmiş, öncesinde frikikten Alex'in kullandığı top direkten dönmüş ve maçında bir nevi dönüm noktası olmuştu... İkinci yarıda daha atik oynayan taraf Beşiktaşımızdı. Michael Fink ve Fabian Ernst Fenerbahçe orta alanına adete top yaptırmıyor, Alex ve Emre'yi marke ediyorlardı... Daha sonraları bu külüpte sürekli eleştiri oklarını üzerine çeken ve her defasında da kadrodan mahrum olmayan bir adam, Delinho, nam-ı diğer Deli İbrahim devreye girmiş bitirici ortaları ( :) ) ile hatta sağ ayağı ile ortaladığı top asist olarak yazılmış, Michael Fink'in muhteşem şutu ile ağlarla buluşmuştu. Maç 1-0, yüklenen bir Beşiktaş sahadaydı... Bobô ile 2-0 öne geçmişti Beşiktaşımız. Artık makara kukara had safhadaydı tribünde... Deli İbrahim muhteşem bindirmelerinden bir tanesini daha yapmış, akabinde tribünden "üçüçüçüç" sesleri ile "oley oley oley" li paslaşmalar olmuş ve ortasında sonradan oyuna dahil olan Uğur İnceman skoru 3-0 yapmıştı... Taraftar istemiş, Beşiktaş golü atmıştı... Spikerde bunu söylemişti... Maçta twitter Kâzım geçen sezon ki derbide de yaptığı taç çizgisini geçmiş topu çevirmiş, hakem bu sefer oyunu devam ettirmemişti... Akabinde "Fuck Off" veya "Fuck You" diyerek kırmızı kart ile oyun dışı kalmıştı... Pekte güzel olmuş twitter Kâzım için... Daha sonraları doğal olarak galibiyet konuşulmamış, Uğur'un attığı golün ofsayt olduğu, twitter Kâzım'ın masumane bir küfür(?!) ettiği, hatta işi abartıp "canım ingilizler bunu günlük hayatta hep yapıyor ne var ki" tarzında abukça sabukça bir duruma dönüşmüş bir medya bizlere maval okumaktaydı... Küfürün dili her yerde aynıydı oysa beden olarak.... Bunu farkeden sanırım sadece hakemdi... Oysa kendi kulakları çınlayan pek değerli hakem eskisi yorumcularımız, ibre kendilerine döndüğünde aynı düşünceler ile hareket etmemekteydiler... Velhasıl kelam Fener'e koymak paha biçilemezdi...

Şeytan Dörtgeninden üç maçta iki galibiyet bir mağlubiyet çıkaran Beşiktaşımız İngiltere yolcusu idi... Moraller yüksekti... Maç öncesi söylentiler Manchester'ın yedek ağırlıklı çıkacağı yönünde idi... Öylede oldu Manchester yedek ağırlıklı çıktı maça ve Türkiye'de herhangi bir kulübü satın alabilecek bir kadro ile karşı karşıyaydık... Boyalı basınımız tabii ki bunu dile getirmiyordu. Hatta sempatizanı oldukları takımın geçen sezonlarda yine bir İngiliz takımı ile yaptığı maçın kadrosunu deşifre etmemişler sanki hiç karşılaşılmamış gibi davranmışlardı... Onuda unutmamıştık, Arsenal çoluk çocuk ile 5 tane atmıştı ve bu kayıtlara geçmişti...Kafa kafaya oynanan bir maç oldu. Çoğu zaman nefeslerimizi tuttuk bırakmayı unuttuk... Tello'nun ceza sahası  dışı sağ çaprazından vurduğu muhteşem orta şut karışımı ile İngiliz devine karşılık 0-1 üstünlük sağladık. Maçın son dakikalarına doğru Rüştü'nün kurtarışları ve maçın spikeri Ertem Şener'in masumane cümlesi akıllarda kaldı. "Heryerinden öpüyorum Rüştü, heryerinden."

14. haftada rakip Sivasspor'du. Moralli Beşiktaş geçen yıl zirve yarışından olduğu rakibinin sahasında oynayacaktı maçı... Sivas epey kan kaybetmiş geçen yıl ortağı olduğu zirveden çok uzak, küme mücadelesi içindeydi... Bu aşamada hakettiği yerde de diyebiliriz. ki geçen sezon hem yönetim hem teknik heyetinin olur olmaz açıklamaları ile gündemi epey meşgul etmişler, ayrı bir ukalalığa bürünmüşlerdi... Bobô'nun golü ile 0-1 öne geçen takımımız 3 puanı cebine koyup dönmüştü Sivas deplasmanından...

Yinede gol yollarındaki sorun ve Nihat'ın gol atamama fobisi devam ediyordu... He birde Nobre... Rakip Diyarbakırspor'du 15. haftada. Diyarbakırspor diğer takım taraftarları tarafından "terör örgütü mensupları" olarak lanse edilmiş, siyasi gündemide epey meşgul eden "açılım" a denk gelen bu olay herkes tarafından hoş karşılanmamıştı, karşılanamazdı... Yafta yapıştırmak kolay olsa gerek. Diyarbakırspor daha sonraları başkanı ve camiası ile ligden çekilebileceklerini açıklayıp, sivil toplum örgütleri ile görüşme yapacaklarını basına bildirdiler. Olacak iş değildi, futbolu sivil toplum örgütleri yönetiyordu sanki?.. Gelişen olaylara Beşiktaş taraftarının tepkisi ne olacağı merak konusu idi. Herkes kaos beklerken, Büyük Beşiktaş Taraftarı Diyarbakırspor ve Beşiktaşlı futbolcuları hep beraber tribünlere davet ettiler, alkışladılar... İlk yarısı Beşiktaşın futbol adına üstün taraf olarak geçtiği bir maçtı. İkinci yarı ne olduysa maç Diyarbakırspor'un kontrolüne geçti ve sahadan her iki tarafta 0-0 eşitlikle ayrılıp birer puana razı oldular...

Tarih 8 Aralık, mabedde Şampiyonlar Ligi son maçı ve rakip CSKA Moskova idi... Artık gruptan çıkma şansını yitirmiştik. Fakat UEFA hayalleri devam etmekteydi. Aynı saatlerde Wolfsburg, Manchester United'ı ağırlıyordu. Olası beraberlikleri ve Beşiktaş'ın 1-0 yada 2 farklı galibiyeti UEFA kapılarını açacaktı Kara Kartal'a... Maç öncesi CSKA'lı taraftarlar stad çevresinde dolaşıyorlardı bağıra çağıra. Taraftarımızda Rubin Kazan diyerek tempo tutuyorlardı kendilerine... CSKA'lı oyuncuların Old Trafford'daki maçta "Sudafed" ilacı kullandıkları ve ortada doping şüphesi olması dolayısı ile maçta üstünlük sağlayacağımızı düşünüyorduk. Futbolcular men edildi müsabakadan fakat sonraları çıkan karar CSKA'nın ihraç edilmeyeceği yönünde oldu. İlk yarısı karşılıklı ataklarla geçen maçtan üstün ayrılan taraf CSKA oldu. Almanya'dan gelen 1-3'lük Manchester galibiyetide moralleri bozmuş oldu. Avrupa defterini kapatmıştı Kartal...

Ligde rakip Manisaspor'du. Rahat galip ayrılabileceğimiz maçtan beraberlik ile ayrıldık. Futbol adına tam bir karmaşa vardı ortada. Sonuç 1-1'di. Şapkadan tavşan çıkmamışi Kara Kartal ilk yarı liderlik koltuğuna oturamamıştı. Hayaller 30. Haftaya ertelenmişti. Nostradamus kehanetleri gibi ortada kehanetler dolaşıyordu...

17. Haftaya sıkıntılı giren Beşiktaşımızın rakibi Bursaspor'du. Ligden düştüğü sene Bursalıların Beşiktaş'a garezleri doğdu... Sanki futbolcularını Beşiktaş oynatıyor, eğitiyordu. Çamur at izi kalsın mantığındaki Bursalılar Beşiktaş taraftarı ile epey sürtüşmeye girdiler. 2008-2009 sezonundaki Bursaspor maçında Beşiktaşlı taraftarlar Bursa'ya alınmamış aynı şekilde Bursalılar'da Beşiktaş'a gelememişlerdi. İl Güvenlik Kurulu'nun görüşü bu yöndeydi. Bu yılda aynısı oldu, İl Güvenlik Kurulu Bursaspor taraftarını Beşiktaş maçına almadılar. Halbu ki geçen yıl Bursa'da iki başkanda olumlu ve barış adına açıklamalar yapmışlardı... Fakat Güvenlik Kurulu'nun fikri değişmedi. Burasspor lige atik başlamış ve rakiplerini zorlar durumdaydı. Ligde Kayserispor ile birlikte 3 Büyüklerin arasına girmişlerdi. Beşiktaş sıkıntılı geçirdiği ilk yarıyı Bursa maçı ile noktaladı. 0-1 Bursaspor ilk yarıyı galip kapattı. Daha sonra maç 2-1'e dönmesine rağmen, yanlış oyuncu değişiklikleri ile Mustafa Denizli maçın kahramanı ilan edilebilirdi. Ağır zeminde yavaş futbolcu tercihi tamamen büyük bir hataydı. Maçı 2-3 Bursaspor kazandı ve Beşiktaşımız 2009-2010 sezonunu 5. sırada 32 puanla tamamlamış oldu...

Sezon içerisinde öncesinde ve sonrasında yönetimsel hatalar dikkat çekti. Şampiyon 100.yıl sonrası gibi yine tutuk başladı lige. Holosko sakatlandı, Nobre gol orucunu Bursaspor maçında bozdu 286 günlük hasreti sona erdi. Hakan Arıkan ve Rüştü sürekli sakatlık içinde oldular. Ferrari son maçta Fink ile çarpıştığı hava topunda elmacık kemiğini kırdı. Kasıklarından ameliyat geçiren Delgado hızla iyileşmeye başladı... Gözler onu arar oldu. Sezon başında Avrupa Arenasında sükse yapması beklenen Beşiktaş 4 puan ile gruptan çıkamadı. Yapılan yanlış Rotasyonlar Beşiktaş'ı süreklilik anlamında epey etkiledi. Ocak 2010'da kongre için adaylar bir bir çalışmalarını hızlandırdılar. Murat Aksu başkanlığa adaylığını açıkladı. Yıldırım Demirören yönetimsel olarak hatalarını görmezden geldi ve gelmekte... Levent Erdoğan, Yıldırım Demirören'in yönetiminden istifa ettiğini açıkladı ve bir haber kanalı ve web portalına yaptığı açıklamada transferlerin aslında başkan'ın "ego"sundan kaynaklandığını, yönetime danışılmadığını dile getirdi. Şimdi süreç transfer ve Beşiktaş için kongre süreci... Diliyoruz ki Beşiktaş için en hayırlısı ne ise o olsun...

Tabii ki hakem hataları sezonun en çok konuşulanı oldu. Kimse birbirini kandırmasın aleyhte ve lehte epey hatalı kararlar ile hakemlerimiz sınıfta kaldılar. Bu her takım için geçerli ve görünüşe göre böylede devam edeceğe benziyor. Daha sonraları twitter Kâzım'ın şike iddiaları ve Türkiye'de bir kaç kulübün şike yaptığı ortaya çıktı hâlâda devam etmekte Almanya'da başlayan soruşturmalar...

Ligin ikinci yarısında kızışan üst sıralarda pençeleri ile saldıran bir Beşiktaş izlemek dileği ile...

Şampiyonluk için Saldır Beşiktaş !

19 Aralık 2009 Cumartesi

#11 Mert Nobre

Tam 286 gün sonra, Mart 2009'daki Ankaraspor maçından bu yana gol atamayan Nobre dün akşam gol attı. Nobre'nin şerefine yurtta kutlamalar yapılması düşünülüyor... ( Kaçırdıklarını atsaydı, açık ara liderdik )

Türk statüsünde olması, bir gün dahi kulüpte tutmayacak bir yönetimin olmaması bu sezon hem bizi kendisine mahkum ettiriyor, hem kendi futbolculuğuna yazık ediyor. Sevenlerine saygımız sonsuz. Beşiktaş Futbolcusu olmasıda daha fazla eleştirmemize el vermiyor...

Macera Arama(k)

Ağır zemin, yavaş topçular, fiziki üstünsüzlük vs. vs. Daha bir çok şey saymak mümkün dün akşamki karşılaşma için. Havuzda futbol oynansa belki bundan daha eğlenceli olabilirdi. Hava şartlarının bu derece etkileyeceğini düşünmemiştim bu karşılaşmayı. Oyunun ilk yarısında her ne kadar zemin el vermesede futbol oynamaya üstün olan taraf Bursaspor'du. %54 topa sahip olma oranı ile bunuda gayet net istatistiksel olarak ispat ediyordu. İlk 30 dakikada Beşiktaşımızın %46 topa sahip olma oranıyla oynadığı görüldü. Aslında zeminin azizliği olmasa maç ortada geçebilirdi...

İbrahim Üzülmez'in kullandığı taç atışı sonrası Fink'in kaçırdığı top ile kontra atağa kalkan Bursaspor Sercan Yıldırım ile %100'lük gol pozisyonunu harcamış oldu. Ve Sercan ikinci yarıda da aynı pozisyonun benzerini harcadı. Beşiktaşımızın bu kadar bol pozisyon vermesindeki en büyük etken yanlış dizilişden başka birşey değildi. Keza ilk golü yediğimizde de bir kısım çok bilmişler İbrahim Toraman'ı suçlasalarda arkasından takip edecek Ekrem Dağ veya Nihat'ın o alanda boş adam bırakması, Beşiktaşımızın diziliş hatası idi. Kademeye çabuk giremeyince böyle pozisyonları Bursaya bol bol yakalatmış olduk. Diziliş hatasını sadece kendi alanımızda değil, Bursaspor'un alanında da atak yaparken uyguladık. Geriden takip etmesi gereken Ernst, Fink bunu başarı ile uygulayamadılar. Ceza sahası içinde karambol yaratsada ileri uç oyuncularımız akabinde gelişen atakları engelleyecek yerde değillerdi çoğu kez... Tabii ki şişirme toplarada yapılabilecek pek birşey yoktu fakat son adamımız bile Bursaspor'un orta alanına kadar gitmişti...

İkinci yarıda başarısız paslardaki oranımızı Bursaspor'a göre indirmiştik. Fakat zamansız gelen sakatlıktan ötürü Ferrari'nin oyundan çıkması ve yerine zeminin ağır olmasına rağmen ayakta top tutacak olsada yinede ağır kalabilen Yusuf Şimşek'in dahil olması tamamen Mustafa Denizli'nin hatası idi. Ben Uğur İnceman'ın oyuna dahil olmasını beklerken Yusuf'un girmesi şaşırtıcı oldu biraz... Akabinde Ertuğrul Sağlam'ın stoper mevkiinde oynayan oyuncusunu oyuna dahil ederek, hemde ileri uçta görev vererek kısa kalan savunmamıza tamamen fiziki üstünlük kurması kaçınılmaz sonu getirmiş oldu. Hava toplarına Ekrem Dağ ne kadar müdahele etsede rakibine göre fiziki açıdan zayıf kalması Ertuğrul Sağlam'ın bu oyunu ya duran toplardan yada yan ataklardan çözebildiğini göstermiş oldu.

İlk yarının sonlarında Rüştü kullandığı kale atışı ile sakatlandı. Sanırım Lif'i attı ve doktor ilede kısa bir tartışma yaşandı. Yerine Korcan dahil oldu. Bence ilk maçta Korcan'ı değerlendirmek biraz adaletsizlik olur. Başarı yada başarısız yaftası hemen yapıştırılmamalı. Fakat şunu söylemek mümkün, Gençlere şans tanıyacak bir yönetim ve hoca rastlarsa bu kulübe hem Türk Futbolu hemde Beşiktaş çok kazançlı çıkacak diyebiliriz. Dağ gibi adam Korcan... Şapkadan tavşan çıkmadı, Ligin ilk yarısını lider olarak tamamlayamadık. Hemde zirveyi zorlayan iki tane Anadolu Takımına karşı, Ligin ilk yarısı göz önüne alındığında üstünlük sağlayamadık. Yalnız iş bitmiş değil tabii ki. Önümüzde 17 maçlık bir serüven daha var. Macera arayan Denizli bakalım neler kovalayacak bu periyotta. Yalnız çıkarılacak çok ders var ligin ilk yarısında bunlarıda burada yazıp çizeceğiz önümüzdeki günlerde...

En kötü gün bugünse, Bugünde Beşiktaş !

17 Aralık 2009 Perşembe

TSL 17. Hafta: Beşiktaş JK - Bursaspor

İl Güvenlik Kurulu beklediğimi yaptı, karşılaşmaya Bursaspor'lu taraftarlar alınmayacak. Geçen yılda böyle olmuştu. Bundan sonrada böyle olacak... Taa ki iki takımın taraftarları yada taraftar gruplarının liderleri bir araya gelip illa boyalı basın karşısında barış nutukları atana kadar.. böyle sürüp gidecek.

Aslında bakılırsa her iki takım taraftarlarınında barış adına adım atılması yönünde beklentileri var. Bunu kabullenemeyen fikirlerde mevcut. Fakat istendiğinde bu olay çözüme kavuşturulabilir. İstanbul gibi bir şehirde 1600 kişinin güvenliğini sağlayamamayı düşünebilmek bile bir zaaf. Yani insan düşünce olarak kapılıp gidiyor 1600 kişi korunamıyorsa, 15 milyon (fazlası var eksiği yok) insanın güvenliği nasıl sağlanacak diye... Azıcık bir gezintiden sonra öğrendim ki, Emniyet güçleri açısından eksiği var Polis Teşkilatı'nın. Bu açığı kapatma girişimleride sürüyor Polislik Sınavları ile. AB standartlarını (ne kadar standartsa) yakalamak adına sınavlar ile telafi edileceği düşünülüyor.  AB ülkelerinde 150 kişiye 1 polis memuru düşerken, ülkemizde 300 kişiye 1 polis memuru düşüyor. Doğal olarak bir yandan hak vermekte mümkün Güvenlik Kurulu'na... Ama gel görki sevdanın gözü kör. Sevdaya yasak koymak kadar üzücü birşey yok. Sezon sonu oldu ki lig tekerrür etti diyelim ve Beşiktaş 1-2 puan ile şampyonluğunu son maça bırakıyor, neticesi ne? Beşiktaş taraftarı Bursa'da yasaklı. Bursa'da , Beşiktaş'ta... Daha zor bir durum yok eminim... Futbol karşılaşmasının yancı tarafından şimdilik bu kadar...

Gelelim Beşiktaş'ımıza... Olası kadro tahmini yada herhangi bir kadro girişiminde bulunmak artık zor ama şunu kesinlikle söyleyebilirim Tello sağda görev alırsa, Nihat yada Bobô solda oynar. Beklentimde budur. Biraz geçen senenin eserikliğinden dolayı olsa gerek bu maç beraberlik kokuyor gibi geliyor. Gerçi, geçen sene İnönü'deki maçta Deniz Çoban etkisinide göz önünde bulundurmak gerekli. Sağolsun iki takım içinde kıyım gerçekleştirmesi an meselesi idi. Maçı biraz provoke etti gibi gelmişti bana... Neyse... Ligin ilk yarısının son maçı... Bir nevi köprüden önce son çıkış. 3 puanın ikisini yoktan yere Manisa'da bıraktık. Sezonun ilk yarısını mutlu kapatmak için tekrar Ziraat Türkiye Kupası'nda karşılaşacağımız Manisaspor'u beklemeden Bursaspor'u yenmek şart. Dik oynamak şart. Şut çekmek şart...

Bursaspor'a bakıldığında alt yapısının Beşiktaş'lı isimlerden oluştuğu aşikâr. Anlamak çok zor bu aşamada Bursaspor Yönetimi ve Taraftarlarını. Hem düşürdünüz denir, hem alt yapısı Beşiktaş'lıdır ve bu sadece bu yıl için değil, geçen yıllardada böyledir. Sürekli Beşitaş'lı bir isim kadrolarında mevcuttur. Malûmunuz Ertuğrul Sağlam Beşiktaş'tan feragat ederken, Bursaspor ile anlaşacağını kesinlikle kimse düşünmedi. Ertuğrul Sağlam'ın bu kararına saygımız sonsuz fakat bu durumu nedense yakıştıramadım ben kendisine sözde husumetimizden dolayı olsa gerek diye... Fakat o evreleri atlattı bir çok bünye. Şimdi iyi işler başarması, Bursaspor'u tekrar şahlandırması Türk Futbol'u adına güzel bir adım. Fakat bunun Bursaspor ile sınırlı kalmamasını bir futbol sever olarak daha başarılı işlerde görmeyi istiyor ve bekliyorum. Açıklamalarını okuduğumda kendiside heyecanlı, İnönü mabed'inde Beşiktaş Taraftarının önünde olmak herkesin harcı değil tabii ki... Heleki eski çalıştırdığın takımsa, heleki eski futbolcusu olduğunda...

Bursaspor bu yıl gayet başarılı bir grafik çiziyor. Doğal olarak İstanbul hakimiyetini yıkmak isteyen Bursasporlu taraftarlarda bundan memnunlar. 3 büyüklere karşı oynamak Bursaspor gibi takımları ateşlemekte. Tabii bunda futbolcuların kendilerini gösterme çabalarınında etkisi yüksek. Cuma akşamı futbol seyri açısından kısır bir maç olacağını düşünmüyorum. Gayet heyecanlı bir futbol izlemek dileği ile...

Saldır Beşiktaşım !

14 Aralık 2009 Pazartesi

"Dik" Oyna...

Artık sorgulamak ne kadar doğru bilinmez ama sorgulanacak şeyler, bu takım neden sürekli kanatlara top açar? Top açarken neden bindirme yapmaz diğer futbolcular? Neden dikine oynanmaz bu futbol? Gibi sorularla kafaları meşgul edebiliriz...

Dün ilk dakikalarda iyiydik. Hatta ilk yarı iyiydik sadece desek makbuldur. Manisa'nın dağınıklığından daha da çok yararlanmak varken biz oyunu boğar olduk. Yediğimiz gol Ferrari'nin adam kaçırmasından kaynaklandı. Futbol bu elbette 90 dk. markaj altında tutamıyorsun rakibi. Fakat korner "fobi"lerimiz olacak, daha da çoğalacak bundan sonra. Tello'nun yada Nihat'ın neden kornerleri kullanamağını epey düşünür oldum. Yani zor değil topun altına girip orta açmak, heleki profesyonel bir futbolcu için çocuk oyuncağı  olsa gerek... Futbolcuları bireysel olarak eleştirmeyi sevmiyorum. Nihat yada bir başkası olsun farketmiyor ama Nobre'ye ne kadar yükleniyorsak Nihat'ında bu pastadan payını alacağını sezmemek yanlış olur. Nihat'ın bu yıl itibari ile Beşiktaş'a fazla birşey katamayacağını ben gözlemliyorum. Nihat'ı kazanmak adına onu oyuna sonradan dahil etmek daha mantıklı diye düşünüyorum. Bu aşamada verilen paradan bahsetmekte mümkün. Fakat kaybedecek neyimiz kaldı, bunuda sorgulamamız lazım. Futbolcularımızın paslaşmalarının bile cılız olduğu bir karşılaşmaydı. Ekrem Dağ sanki bir dağın arkasında saklanmış kalmış gibiydi. İkinci yarı orta sahamızdaki etkisizliğimiz ile ilk 5dk yüklensekde, Manisanın bilinçsiz ataklarını kabul eder olduk. Her ne kadar Mesut Bakkal "Fink ve Ernst'i marke ettik" desede biz kendimiz etkisizdik diye düşünüyorum.

Mustafa Hoca bu puan kayıbını telafi edecektir ligin ikinci yarısında fakat işi zora sokmak neden diye düşünmemek elde değil. 70. dk.'ya kadar oyuncu değiştirmemek hem takıma hem sağlığa zarar. Gerçi Denizli'nin mantalitesi bu sanırım. Her ne olursa olsun 70. dk. Beşiktaş için oyuncu değiştirme vaktidir ve bu geçen yıldan beri böyledir. İşin ilginci giren oyuncularımızında isteksiz oluşu asıl meseledir.

6+2 yabancı kısıtlamasının olduğu bir futbol düzeninde 10+1 yabancı ile bile oynasak dün akşamki futbol ile hiçbir yere varamayız. Çünkü Beşiktaş'lı futbolcu boşa kaçmaz, toplar yana açılır, dikine oynamaz... Delgado'yu arar oldu gözlerimiz... Hani derbilerde çok şeyler beklediğimiz Delgado... Ben artık derbilerde birşey beklemiyorum senden, gel şu takımda "Dik" oyna yeter...

13 Aralık 2009 Pazar

Foto Kritik

Dünya'dan fotoğraflar yarışmasında, Dünya'da hareketler adlı fotoğraflar arasından bir foto. Yarışmada ikinci seçilmiş.  Yim Shui Kee Janet , Hong Kong.





12 Aralık 2009 Cumartesi

TSL 16.Hafta: Manisaspor - Beşiktaş JK

Şampiyonlar Ligine veda ettikten sonra ilk lig maçımıza çıkıyoruz. Manisaspor ile deplasmanda Pazar saat 20:00'de 19 Mayıs stadında karşılaşacağız. İlk bakışta kolay gözüksede yarın oynanacak maç zorlu bir karşılaşma olacağa benziyor. Keza 2 sezon önce "Sabote Edilmeyen" maç 5-1 bitmiş olsada, İbrahim Kaş golde atmış olsada o zamanki Manisa ile şimdiki Manisa arasında epey fark var...


Manisaspor bence lig sıralamasında lâyık olduğu yerde değil bunu belirteyim. Dirençli futbol oynuyorlar, heleki paslaşmalarda epey başarılılar diğer Anadolu takımları arasında... Ama futbol sonuca yönelik bir oyun olduğundan puan kayıpları sebebiyle ligde 17 puanla 13. sıradalar.

Manisa ile yarın akşam 7. kez karşılaşıyoruz. Bu zamana kadar yapılan karşılaşmalardaki durumda şudur:

2005-06 Sezonu:
Beşiktaş-Vestel Manisaspor: 3-1
Vestel Manisaspor-Beşiktaş: 0-1
2006-07 Sezonu:
Vestel Manisaspor-Beşiktaş: 1-0
Beşiktaş-Vestel Manisaspor: 3-1
2007-08 Sezonu:
Vestel Manisaspor-Beşiktaş: 1-2
Beşiktaş-Vestel Manisaspor: 5-1

Beşiktaşımızda Rüştü'nün son Şampiyonlar Ligi maçında burnu kırıldı... Kulüp doktorları acilen ameliyat olmasını dile getiriyorlar. Fakat Rüştü son iki lig maçını tamamladıktan sonra devre arasında ameliyat olmak istediğini belirtmiş. Büyük fedakârlık bence... Hakan Arıkan ve Rüştü'nün yokluğunda kaleyi koruyacak genç bir isim var, Korcan. Fakat Rüştü'nün oynayacak olması, Korcan'ın haftalardır kadroda olmasına rağmen oynamasına engel olarak gözüküyor.

Tek forvet olarak Bobô'nun görev alacağını tahmin edersiniz... Deplasmanda bu olayı anlamak mümkün, İnönü'de na-mümkün.  CSKA maçındaki gibi 8 savunmacısız bir sistemle umarım saha dizilişi gerçekleşir ve artık direkt sonuca giden bir Beşiktaş'ı en azında bu maçta izlemeye başlarız.

Beklediğim kadro; Rüştü, İbrahim Toraman, Ferrari, Sivok, İbrahim Üzülmez,, İsmail Köybaşı, Fink, Ernst, Ekrem Dağ, Tabata (Tello), Bobô...

Karşılaşmayı Selçuk Dereli yöneticek. Hakemlerin hiçbirinden hoşlanmasamda Selçuk Dereli'ye ayrı bir antipatim var. Dilerim iki takım adınada doğru kararlar verir. Maçın önüne geçmez ve maç sonu konuşulan sadece Futbol olur.

Saldır Beşiktaşım !


Mühendis Oktay / Anma

Oktay’ımızın ölüm biçimi içimizi tutuşturan çıradır. İnsanın yaşamında öyle anlar vardır ki, unutması mümkün değildir. Birde insanlık suçu vardır ki, insanlık tarihine yürekleri kazıyarak yazılır bu hiç unutulmaz. Her ölüm erkendir de, annene, babana, sevenlerine yasını tutacaklara şifa olacak bir şey yok ise böyle ölüme pes demekten başka ne denir ki!

Oktay’ın yakın arkadaşlarıyla görüştük Kimle görüşsek boğazı düğümleniyor diğer yandan da ne iyi ettiniz de hatırladınız sözcükleri sıralanıyor. Oktay’ın fakülte arkadaşıyla görüştük; benzer duyguları hüzünle karışık ondan da duyduk.

Kim bilir annesi, babası, yakınları “neler” ifade ederdi.
Toprakta yatan değil, toprağa basan evladını öpebilmeli bir ana. Bunu çok görmeyelim.

Bilincimiz işgal altında. Endüstriyel tehdidi yok saymakta bir suçtur. İnsani olmayan, insan değerlerine hiçbir şey katmayan ve endüstriyelliğin yaşaması için her şeyi meze ve malzeme olarak gören sektör aynı ortak değerleri olanları bile nasılda anlaşılmaza sürüklüyor!

Oktay Akdemir bir insandı. Oktay Akdemir insan olduğu için mühendisti. Oktay Akdemir insan olduğu için takım tutma, taraftar olma yetisine sahipti. Bütün bu değerler çerçevesinde o gün orada yok olan bir insandı. Sektör kendine lazım olanı aldı, kullandı ve sıradaki diğer olaylara yöneldi. Ama sektörün unuttuğu bir şey vardı, insani tavır. İnsani yükümlülük. Vicdani hafıza.

İşte bu yüzden Oktay’ımızı unutmayacağız!
Asıl derdimiz budur. Dün kendimiz için lazım olan vicdan yarın da bizim evlatlarımız için insani bir gerekçe olarak kalsın diyedir çabamız., asıl amacın gs düşmanlığını körüklemek olmadığını zaman ve samimiyetimiz gösterecektir!
Beşiktaşlı Mühendis Oktay'ımızı kabri başında anıyoruz.
13 Aralık 2009 Pazar günü Saat 14:00 da Nakkaştepe Mezarlığında.

Ulaşım: Mezarlık Kuzguncuk sahil yolunda....Ulaşım en kolay Üsküdardan sağlanır... Üsküdara motorla gelecekler için, motorlardan iner inmez iskelenin hemen önünde Üsküdar-Çengelköy ve Üsküdar-Beylerbeyi minibüsleri bulunmaktadır... Bu 2 hat minibüsleride mezarlığın önünden geçer... İneceğimiz durak Kuzguncuk Astsubay Okulu durağı... Ayrıca iskelenin karşısından kalkan bütün İETT otobüsleri bu duraktan geçer... Kadıköyden gelecekler için 14M-Kadıköy-Kavacık ve 15F- Kadıköy-Ortaçeşme otobüslerine binip, Beylerbeyi'nde inmek ve Üsküdar yönüne giden otobüslere veya minibüslere binip Astsubay Okulu durağında inmek gerekir.

Not: SonBarikatBeşiktaş'tan alıntıdır.

11 Aralık 2009 Cuma

Beşiktaş Gerçeği

Yakın zamanda istifasını veren eski yöneticilerimizden Levent Erdoğan HT Spor'a açıklama yapmış. Bunun haberini ben eksibesiktas'ta gördüm. Olaya kısa bir özet geçmişler.


Röportajın tamamını okudum. İçler acısı bir durumla karşılaştım. Yapılan yanlışlıkların altını tek tek çizmiş Levent Erdoğan. Hatta bir kısmında dile getirdiği mesele ise Gökhan Zan'ın bedelsiz olarak Galatasaray'a transfer olması meselesi. Zan'ın kulübümüzden gidişine sevinsemde, koskoca Beşiktaş kulübünde olmayacak durumla karşılaşmak canımı sıkıyor. Gökhan'ın kulüp yetkililerini arayıp aramama meselesi değil mesele. Mesele öyle yada böyle bir kısım tarafından beğenilip, bir kısım tarafından beğenilmeyen bir oyuncuda olsa Milli Takım oyuncusunu kadronda tutamamak varken, bedelsiz olarak, üstelik takip etmeden kaybetmek. Bir alt başlıkta değindiğim PAF oyuncularının A takımda şans bulamaması mevzuunu araştırırken Ali Kuçik'in Mayıs 2010'da sözleşmesinin sona ereceğini gördüm. Diğer oyuncularımızı araştırmadım fakat tahmin ediyorum ki hemen hemen her oyuncumuzun sözleşmesi Mayıs 2010'da sona erecek. Bu aşamada kulüp tarafından takipsizlik ortaya çıkıyor bu konularda.
Levent Erdoğan'ın sözleri şu şekilde ; 28 tane altyapıda antrenör çalıştıran bir kulübün altyapıdan hiç oyuncu kazanmaması çok düşündürücüdür. Bunun sebeplerinden bir tanesi de şudur: Oyuncular yetişiyor, 17 yaşında oynayamadığı için ona buna kiraya verdik diyorlar. Kimse bu işin kirasının arkasını takip etmiyor. O canım masraflarla yetişen futbolcular kaybolup gidiyor. Onun için yeni gelen yönetimin her kim olursa olsun, muhakkak ikinci ligden, 3. ligden, amatör kümeden birer tane pilot takım yapıp, oyuncuları yetiştirmesi, ondan sonra da böyle lüzumsuz yapılan yani anormal transferlerle kulübün kesesinden paraların savrulmamasının teminine gidilmesi gerekir.
Takip edilmiyor. Beşiktaş yönetimi hiçbir şeyi takip etmiyor desek yeridir. Ekonomik anlamdada bizi sıkıntıya sokan bu yanlış transferlerin ana kaynağıda malûmunuz olur ki Yıldırım Demirören bey.  Açıklamaları okudukça Beşiktaşımızda nasıl bir diktatörlük olduğunu görmemek elde değil. Başkanın tamamen ego'su ile hareket edilen transferler hem kulübümüze hem kendisine zarar verdi diyen Levent Erdoğan çok haklı bu konuda. Yeni gelecek yönetimede bazı sinyaller vermiş Levent bey. Şu aşamada söylenecek tek cümle, Beşiktaş alt yapıya yönelmediği sürece bu ekonomik enkazdan zor kalkar. Korkuyorum ki alt yapıdaki yeteneklerimizi elimizden kaçıracağız Ocak'taki kongrede de başkan olarak seçilirse... Düşünmek bile ürkütücü...

Ocak ay'ında seni görmemek dileği ile Sayın Demirören!

Röportajın tamamı burada.

10 Aralık 2009 Perşembe

Bir Düşün(ce)

Dün akşam Şampiyonlar Ligi maçlarınıda izledikten sonra bir düşüncemi daha doğrulamış oldum. Türk takımları bu işte başarılı olabilmeleri için transfer politikalarını baştan aşağıya değiştirmeliler. Hatta ellerindeyse bunu yapabilmek, tamamen kulüplerinin alt yapılarını profesyonel insanlara bırakmalılar. Bu kulübün evladı diyerekten bel bağlamamalılar isimlere... Heleki can yakan bir olay var, menacerlere gebe kalınması. Bunu ortadan kaldırmanın yolu nedir ne değildir pek bilmiyorum. Ama menacerlerin kulüpleri doğru yönlendirmediği aşikar. Kendi paylarını düşünerek özellikle büyük kulüplerimizi birbirlerine düşürmeleri Türk Futbol'u açısından derin bir yara... Ben inanıyorum ki bu işi Türkiye'de profesyonel olarak az sayıda gerçek futbol adamı yapıyor...

Şimdi kendi aynamıza bakıp ufak bir karşılaştırma yapalım. ManU alt yapı oyuncuları ile sahaya çıkıyor 2 maçtır. Arsenal, Olimpiakos maçına alt yapı oyuncularını sürüyor. Yaşları 18 - 21 arası değişkenlik gösteren futbolcular gayette güzel maçlar çıkartıyorlar. Sonuç ne olursa olsun. Bunu tekrar edersek, bizler alt yapı diye ısrarla üzerinde durduğumuz bu olayı gerçekleştiremiyoruz. Bunun sebepleri tabii ki belli. Teknik Direktör, Yönetim vs... Fakat işin başında "Güvensizlik" geliyor. Uluslararası arenada oynamayı bırakın Türkiye Kupası maçlarında bile alt yapıdan oyuncular kadroya pek nadir serpiştiriliyor. Hatta ve hatta, yedek ağırlıklı kadro ile çıkılıyor maçlara... Düşününce elbette Türkiye Kupası maçlarıda uluslararası arenaya giden tünellerden birtanesi. Büyük kulüplerimizin özellikle bu uluslararası arenadan elendikten sonra asla tahammülleri yok Kupa'dan elenmelerine... Bu sebepledir ki birazda alt yapıdan oyunculara şans tanınmaması diye düşünüyorum. Fakat çığırtkanlığı yapılan Türk Futbol'u yıldız çıkartmıyor meselesinin ana kaynağıda direkt olarak insanımızın skorsal başarıların üzerinde durmalarına yöneliyor. Bunun çözümünün ne olacağı konusu ise tamamen muamma. Aslında muamma demeyipde eğitim şart'a bağlamak varda gerek yok.

Yukarıdaki paragrafın başına dönecek olursak, düşünüyorumda bizler bunu becerecek kapasiteye ne zaman ulaşacağımızı çok merak ediyorum. Ben ne zaman Batuhan'ı izleyeceğim Beşiktaş'ımda? Eskişehirspor'dayken (Beşiktaş'ta oynamaması can sıksada) keyifle izliyordum. Ne zaman Can Erdem'in golleri ile "Gooollll" diye bağıracağım, sevineceğim? Ne zaman "Ali Kuçik attı, şampiyonluk geldi" diye unutulmaz bir cümle duyacağım spikerlerden? Bu istediklerim en azından Türkiye Kupası maçlarında bile geçerli olsa yinede amenna diyeceğimi biliyorum. Fakat oyunculara olan güvensizliği kaç kişi yenebilecek bunuda bilemiyorum.

Buarada CSKA yazısında değindiğim Krasic tarzı oyuncuları bulamamamızında başlıca sebebi menacerlerdir, katılırsınızki... Yabancı oyuncu olayınada değinmişken Türkiye'de Milli Takımlar seviyesinde bile artık Türkleştirilmiş yabancılar ile ne kadar ilerleyebileceğimizi görmüş olduk. Bir Ferguson bulmak zor ama, ManU maçında anladım ki bizim sistem ve kapasite olarak Ferguson gibi bir isim yetiştirmemiz bile çok zor. Hatta buna dayanabilecek bir camia bile göremiyorum ben Türkiye'de... O yüzdendir ki biz hala menacerler vasıtası ile ve kendi içimizdeki savaşlarımızla ancak geçici galibiyetlere seviniriz... Acı ama gerçek bu maalesef...

9 Aralık 2009 Çarşamba

Bana Göre


Kod
Ev Sahibi
Misafir
1
0
2
557
DynamoKyiv
Barcelona


X
559
Inter
RubinKazan
X
X

561
Liverpool
Fiorentina


X
562
Lyon
Debrecen
X
X

564
Olimpiakos P
Arsenal


X
566
Sevilla
Rangers
X
X

568
S.Liege
AZ Alkmaar

X

570
Stutgart
U. Urziceni
X


559 , 562 , 566  Kodlu maçlar İY/MS göre; 559 İY 0 MS 1 , 562 İY 0 MS 1 , 566 İY 0 MS 1 .

Güzel Haber

UEFA yaptığı açıklama ile CSKA Moskova'nın şampiyonlar liginden ihraç edilmeyeceğini duyurdu. Bizleride boyalı basın karşısında rahatlatmış oldu. Keza sabahdan beri her haber sitesinde bir ümit daha var gibisinden sözde haberleri görmekten sıkılmıştım. Okumadım çünkü dün belli idi yapılan açıklamadan böyle bir sonuç çıkacağı. 17 Aralık'ta tekrar bu konu UEFA tarafından görüşülecek. Söz konusu 2 futbolcu Ignashevich ve Berezutsky sadece kişisel olarak ceza alacaklar.  Yasaklı maddeyi bildirmeyen doktorlarada sanırım CSKA yönetimi bir ihtar verecektir. Wolfsburg'un hayalleride böylece yıkılmış oldu...

Bitti Rüya !

Geldi geçti rüyalar sahnesi... Buraya kadar götürebildik bu yolda kervanımızı. Maç öncesi CSKA'lılar Taksim'de ve stadın çevresinde turluyorlardı, bağıra çağıra kendilerince. Karşılık vermeden olmaz, taraftarlarımızda onlara "Rubin Kazan" diye tempo tuttular... Tribün eski açık hariç gayet doluydu, tabii daha dolu halinide görmüşlüğümüz olduğundan, eski açığın bu kadar boş kalmasını ben bilet fiyatlarına bağladım... Kapalıda "Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez" bayrağımız 2 takımında sahaya çıkması ile aynı anda açıldı ve ayrı bir güzellik kattı. Hem mesaj verildi, hem görsel açıdan zengin bir durum oldu...
Futbolcular ısınırken takımda İbrahim Kaş ile Toraman'ın olması sistemin yine değişik olacağını gösterdi. Ben olsam Toramanı sağ kanatta oynatır, sol tarafta İsmail ile başlardım, doğrusuda o olurdu zaten. Fakat Sayın Denizli tercihini diğer yönde kullandı. Tello'nun sağ tarafta görev alması kadar aksi bir şey yok. Takımda sorun olmadığını aksine dizilişin yanlış yapıldığını düşünüyorum. Hatta şu olaya çok dikkat ettim. Bu takımın sağı solu hatta orta sahadaki futbolcuları bile direkt olarak kaleye gitmiyorlar. Sürekli yanlara top açma durumu var. Oyun zaten yanlarda tıkandı 90.dk geneline bakarsak. Şişirme toplarla ileriye çıktık kimi zaman. Kimi zamanda atacak adam bulamadık. Defalarca Rüştü'ye döndük kendi eksenimiz etrafında döndüğümüz varken. Çünkü tek forvet oynadı Beşiktaşımız. İnönüde tek forvet... Hatta Anadolu'da da tek forvet... Bu gemi tek forvet ile yürümez... Durum böyle olunca gol pozisyonları bulsakta atamadık. Hele ki Tello'nun maçın başlarında kaçırdığı o atak gol olsaydı daha farklı yazıyor olabilirdik skorsal olarak... Ama olmayınca olmuyor işte. Bence maçın dönüm noktası o pozisyondu.

CSKA'daki Krasic'e değinecek olursak otomatikmen böyle bir futbolcuyu neden biz Türkiye'de göremiyoruz, yada böyle bir futbolcuyu neden yetiştiremiyor bu topraklar diye sorgulamak şart oluyor. Yönetimler Mehmet Topuz gibi bir futbolcu için birbiri ile kapışmak yerine böyle futbolcular için kapışsa, kaybeden taraf bizde olsak epey üzülürüm. Adam resmen üç kez top sürerek kendi yarı alanlarından bizim ceza sahasına kadar indi. Bunuda defalarca tekrarladı. Futbolculuğuna eksi olarak eklenecek hiç bir şey yok. Attığı golde gayet şıktı üzücü olsada... Hatta bu gol sonrası TV'den de izledikten sonra getirdiğim kânaat şudur ki; Önceden kaleciler böyle toplara kalçaları arkada atlamazken, şimdi kalçaları arkada atlıyorlar. Akabinde gol geliyor. Yani kaleci gövdesini değilde, ellerini atlatmaya çalışıyor topa. Bir çok pozisyonda da bu böyle... Bu aşamada Rüştü'nün denediği fantazi ile az kala 2. gol geliyordu ki yine elleri ile atladı topa ve burnuna sert bir darbe aldı... Çıkacak diye beklerken Korcan'daydı gözüm gayet kendinden emin olarak ısınıyordu. Gireceğini düşündüm fakat Rüştü devam edebilirim dedi... Geçmiş olsun dileklerimizide iletelim kendisinden habersiz.


Maçın geneli kafa kafaya geçti gibiydi. Fink'in oyundan alınması kadar gereksiz bir durum görmedim maçta. Uğur İnceman kurtarıcı olarak girecekse oyuna yanlış seçim olduğu aşikar. Uğur bu takımda kurtarıcı olamaz. Zaten girdiği dakika itibari ilede iş olsun diye girmiş gibi idi. Ben Nobre'nin girmesini, Kaş'ın çıkmasını beklerken orta alanda etkili bir ismin oyundan alınması ile bu iş bitti dedim. Ümitler Tükendi, Saldır Beşiktaş! Ferguson'culuk oynamıyorum aksine olağan değişiklikleri dile getirdim bu aşamada. Tello sola çekilip, Nihat sağda görev alabilirdi, Kaş çıktığı taktirde... Bununla birliktede çift forvete dönüş bizim açımızdan daha iyi olacaktı.

Gözler skor tabelasında Wolfsburg maçının beraberliğindeyken girdi beste... Allah Allah Allah Allah, Saldır Beşiktaş, Ümitler Tükenmedi Saldır Beşiktaş... Fakat değişiklikler bunu tersine çevirip, UEFA'yı s...tir et Saldır Beşiktaş'a döndürdü... Bundan sonra yapılacak tek şey, bu takım ile rotasyona doğru girmek...  Ve oyun sistemini daha direkt kaleye dönük olarak geliştirmek.Artık önümüzde yarım sezonumuz ve Ziraat Kupamız kaldı. Rakiplerimizin UEFA'da mücadele edeceğini düşünürsek, lig ve kupa açısından daha aktif duruma biz geçtik. Gönül böyle olsun istemezdi... Fakat gerçek varki Avrupa Maceramız Rusya'da kırıldı, İnönüde yakıldı...

Lig için Saldır Beşiktaşım!

8 Aralık 2009 Salı

Ramak Kala, Koy CSKA'ya !

CSKA Moskova oyuncularından Aleksei Berezutski ile Sergei Ignashevich'in Manchester United maçı sonrası doping yaptığı ortaya çıktı. Aslında doping değilde, soğuk algınlığından dolayı kullandıkları "Sudafed" adlı ilaçta WADA tarafından yasaklı listesinden çıkarılmış olsada, UEFA'dan izinsiz kullanılmasının sakıncalı olduğu bu ilacı kullanmaları kadroda yer almamalarına sebep oldu.

Bizim için bir nevi iyi bir haber. Ama bunlara takılmamamız gerekiyor. Yoksa ManU'da, Wolfsburg karşısında eksik oynayacakmış, mış mış'lara bırakmamalıyız işimizi.

Merak ettim bu ilacı araştırdım biraz. Ciddi bir yan etkisi yok. Şurubu yetişkinler günde 3 kez 1 tablet yada günde 3 kez 2 ölçek olarak kullanabiliyorlar. 6-12 yaş arası, ve 2-5 yaş'a göre kullanımı değişiyor. Nezle, grip, soğuk algınlığı için kullanılıyor ve burun akıntılarını durdurmaya yarıyor. Bir nevi tıkanıklıkları açıyor... Fiyatı ise 4,63 TL. Daha detaylı bilgisi tam burada.

Şimdi gel gelelim kendi durumumuza... Sağolsun Since1903.org sitesinin sahibi Hüseyin arkadaşım, maça gelemeyeceğinden kıyak geçerek kombinesini verdi ve 1 küsür saate kadar yola koyulacağım. Malum bu "teğet" krizden bizde nasibimizi fazlasıyla aldığımızdan kombine alamadık. Tamda sabah muhabbeti geçerken "ulan bu yıl bir şampiyonlar ligi maçına gidemedim" diye sağolsun Hüseyin devreye girdi ve bu haberi verdi. Kendisine teşekkürlerimi buradan da iletmek istedim.

Bu sezon gittiğim maçlarda mağlubiyet ve beraberlik almadık. Galip geldik. Umuyorum ki bu akşamda güzel bir netice ile evime döneyim. Yarında mutlu mesut güzel bir yazı atalım blogumuza. Bunun baş kahramanı takımımız olacağından bu durumda beklediğim kadroyuda paylaşayım; Kalede Rüştü, Savunmada İbrahim Toraman, Sivok, Ferrari, İbrahim Üzülmez, Orta alanda, Ekrem, Fink, Ernst, İsmail Köybaşı, Tello, Fovette Bobô... İş yapmayacak bir kadro değil bu kadro. Ligdeki beraberliğin sebebi olarak düşünülen bu maçta galip gelebilecek kabiliyette oyuncuların bulunduğu bir kadro...

1-0 yada 2 farklı skor ile kendi lehimize karşı sonuçlandırırsak maçı, Wolfsburg'un en az bir beraberlik kopartacağını düşünüyorum. Bu yüzden bu akşam kurtlar ile kartalların gecesi olsun!

Saldır Beşiktaşım !

7 Nefes...

"Siyasete fazla girmek istemiyorum" blogda. Fakat şartlar bizi bu tarafa yönlendiriyor. Bu ülkede herkes bu cümle ile girer siyasi meseleleri konuşmaya. Yeri gelir siyasetçisi bile aynı cümleyi defalarca belkide TBMM'de kullanmıştır. Hatta katıldıkları TV programlarında bile dile getirdikleri olur siyasi bir pgoram olsa bile...



Dün 7 vatan evladını şehit verdik. 3 evladımızında durumu kritik. Allah'a duacıyım sağlıklarına kavuşmaları için. Tokat ilinde bu tür olaylara az rastlanırmış, hatta yapan terör örgütü bilinen örgüt değilde eski gücünü yitiren bir örgütmüş. Burada isimlerini bile anmak midemi bulandırıyor. Terör örgütünün adı sanı olsa ne olur olmasa ne olur? Terör her yönü ile lanet bir olay! Sağ'ında da aynı Sol'unda da. İl olarakta artık nerede ne olacağını kestiremiyoruz. Şu ülkede heran terör olayına kurban gitme durumumuz %60'larda neredeyse. Ve geçmişten beri kimse bu konuda herhangi bir adım atmamakta. Atılan adımlar kimseyi memnun etmemekte.

Son zamanlarda malum "Açılım" olayları gündemde. Ne kadar faydalı ne kadar etkili şüpheliyim bu konuda. İnsanları kutuplara ayırmaktan başka hiç bir şeye yaramayacağı aşikâr. Şimdiden "siz" "biz" olduk daha düne kadar sadece "biz" iken. Çok çabuk bölünebilmemiz ne kadar kötü ve bir o kadarda gerçek. Tabii ki yıllardır altı oyulan bir Türkiye var. Ama bunun insanlara sıçraması bölünmeye yüz tuttu... Demokratik olarak halledilmeli bu tür sorunlar elbette. Fakat söylediğin karşındakinin anlayabildği kadar ise, gül atmak neye çare olur bu durumda?

Gül demişken... Dün bir siyasi parti (parti olduğundan şüpheliyim) milletvekili gazetecilere çiçekleri eziyorsunuz diyerek azarlıyor. Peki bu ülkenin ezdiğiniz çiçeklerinden neden bahsetmiyorsunuz? Taraf olabilmek, taraf olmak güzel şeyler. Ama "hak" "doğruluk" kavramlarını insanın doğru bildiği sürece...Ben kendimden örnek verecek olursam, düşmanımda olsa anlamaya çalışırım sorununu. Yapılanlar tabii ki insanlık çerçevesinde olduğu müddetçe...

Bu aşamada bu ülkeye verilen zarar hiç bir şekilde insanlığı kapsamıyor. Yıkanan beyinlerin yaptığı anarşi masum insanların canını kaç kez daha alacak? Kaç masum daha hayatını ailesinden uzak, kör bir kurşuna verecek? Türk milleti sabırlıdır elbette. Artık gelişen olaylara baktıkça sabrın sonunun selamet olmayacağına doğru bir yol izlemekte bu olaylar karşısında, ki haklıyızda!

Nefes filmi geliyor aklıma; o komutanın söylediği cümle... 59 saniye ile geçiştiricekler seni... Uyuma! Uyursan Ölürsün Türkiye!

Allahtan şehit kardeşlerime Rahmet diliyorum. Allah ailelerine sabırlar versin...

7 Aralık 2009 Pazartesi

Şampiyonlar Ligi: Beşiktaş JK-CSKA Moskova

Avrupa'da 136. kez sahaya çıkıyoruz. Bu maçın önemi çok diğer maçlara nazaran. UEFA Avrupa ligine kalabilme ihtimalimiz var. Diliyorum ki Diyarbakırspor maçındaki kadrodan farklı bir kadroya dönüş olacak. Zaten basında da çıkan haberler bu yöndeydi Diyarbakırspor maçı öncesi...




Antalya'da hazırlıklarını sürdüren CSKA Moskova takımının Teknik Direktörü yaptığı açıklamada Fink, Ernst ve Bobô için özel önlem alacağına değindi. Zorlu bir mücadele olacağının farkındalar. Zaten ilk maçta şansız bir mağlubiyet aldığımızı düşünüyorum. Gol atamama sorunumuzun olduğu ve takımdaki taşların yerine oturmamasından kaynaklanan farklı bir psikolojiye bürünmüş bir Beşiktaş'tı sahadaki. Hala ne denli gol atamama sorunumuzun olduğuna değinecek olursak, Diyarbakırspor karşısındaki kadrounun ne kadar yanlış olduğunuda görürüz. Şampiyonlar Ligi asla ve asla Turkcell Süper Lig arenası değil. Oradaki oyun tamamen farklı ve telafisiz. Bu yüzden kadro seçiminde akılcı daha çabuk iş bitirici bir yol izleyeceğini düşünüyorum Sayın Denizli'nin. Bununda Nobre'siz bir forvetten oluşacağını belirtirim.

CSKA'nın bizden daha iyi olduğunu söylemek yalan olur. Daha önceki maçlarında keza o kadar etkili bir futbol sergilemediler kannımca. Wolfsburg'un ve Beşiktaş'ın kötü olduğu dönemlerde kendilerine pay çıkarttılar bu pastadan. Etkili adamları iki tane sadece. Bunları markaj altına alırsak, misal Fener maçında Fink'in gizli kahramanlığı gibi, çaresiz üzerimize pek fazla gelemeyeceklerdir. Defansımızın sağlam olduğu şu dönemde kadroda pek oynama olmazsa iş bitirici sistemle galip geleceğimizi düşünüyorum.

Fransa-İrlanda arasında oynanan Dünya Kupası baraj maçının hakemi Martin Hansson yarınki maçı yönetecek. Henry'nin eli ile müdahele ettiği pozisyonu görmeyip neticesinde İrlanda kalesinde gol olup, İrlanda'nın Dünya Kupası'na katılamamasında büyük bir rol oynamıştı. Şampiyonlar Liginde pek fazla hakem konuşulmaz. Umarım iki taraf içinde adil bir maç yönetir. 

Maçın bilet fiyatları;
Eski Açık: 60,00 TL
Kapalı Alt: 175,00 TL
Kapalı Üst: 200,00 TL
Numaralı Kenar: 225,00 TL
Numaralı Orta: 250,00 TL
VIP Alt A - F: 250,00 TL
VIP Alt B - E: 320,00 TL
VIP Alt C - D: 400,00 TL
VIP Üst A - F: 450,00 TL
VIP Üst B - E: 650,00 TL
Yeni Açık: 60,00 TL
 
Tarih: 08.12.2009
Saat: 21:45
Stat: İnönü

Rus takımlari ile 24. kez karşılaşıyoruz. 5 Galibiyet, 5 Beraberlik, 13 Mağlubiyet almışız. Diliyorum ki bu maç 6. Galibiyetimiz olsun Ruslar'a karşı...

Saldır Beşiktaşım !